Demirel’in dış ülkeler üzerinden söylediği olgu bizdeki eşraf ve tacir takımında da vardı. Onlar da garibanın, yoksulun çocukları kendilerine amelelik yapsın, mallarını gütsün, işlerini yapsın ister, okumalarını, adam olmalarını pek istemezlerdi.
Çine Karakollar Mahallesi’ne 3 bin 500 kişi kapasiteli bir cezaevi yapılıyor. İki kapalı, bir açık bölümü olan inşaatın gelecek yıl tamamlanarak faaliyete geçmesi bekleniyor.
Aydın’da infaz kapasitesinin yetersizliği sorununu ortadan kaldırmasına ek olarak cezaevinin ilçede yaratacağı istihdamın sosyal ve ekonomik yaşantısına da katkıda bulunması bekleniyor.
Faaliyete geçmesiyle gerek cezaevinde çalışacak personelin gerek istihdam edilecek mahkûmların Çine ekonomisine bir katkılarının olacağı muhakkak. Ancak konu başka bir önemli gerçeğin de göstergesi.
Ceza evlerine Çine gibi tarımsal kapasitesi oldukça yüksek bir kentin, bir bölgenin kalkınmışlıkta ölçü alınamayacağı gerçeği... Ölçüyü koyansa 10.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel...
1990 Martında parti grup toplantısında, tarıma dayalı sanayiye yatırım yapılmadığı için ülkenin Dünya Gıda Teşkilatı’ndan gıda yardımı alacak hale düşürülmesine veryansın ederken, bunu hapishane yatırımlarıyla eşlemesi dikkate değerdir.
Ama hapishane? Hapishane yaparsınız. Zaten bunları yapmazsanız hapishane yapmanız lazım hale gelir, der.
Başka bir zaman da: “Dışarısı bizim çiftçi ve çoban kalmamızı ister. Sanayileşme dediğimiz zaman rahatsız olur,” tespitini yapar.(Tanıl Bora, Demirel s.379)
Türkiye’nin gıda ithal eden bir ülke haline geldiği bir gerçek ancak tarıma dayalı sanayiye yatırım yapmamakla hapishane yapmak arasında ne tür bir ilişki olabilir?
Buna geçmeden önce OSB ile orta ve küçük boy işletmeleri birbirine karıştırmamak gerektiğini belirtelim.
OSB’ler sermaye gerektiren büyük sanayi kuruluşlarıdır Küçük ölçekli aile şirketleri ve üretici birliklerinin kuracakları orta ölçekli tesisler ise büyük sermaye gerektirmeyen şirket ve işletmelerdir.
İster aile şirketi ister kooperatifler yoluyla olsun tarıma dayalı entegre kuruluşları bölge kalkınması için isteyenin az bir sermayeyle kurabilecekleri daha ideal yatırımlardır.
Gerek iç gerek dış piyasalarda ülkeler kadar kentler arasında da rekabetin yaşandığı günümüz dünyasında tarım toplumlarında sanayileşmemek yoksulluğu ve yolsuzluğu beraberinde getirir.
Örnek inciri, çileği meyve olarak satmak üreticiye pek kazanç sağlamaz. Bir ürünün katma değerini artıran dolayısıyla üretene para kazandıran, inciri incirli dondurma, çileği de çilek reçeli olarak pazarlamaktır.
Diğer bir örnek de sütü çiğ satmaz da pastörize olarak pazarlarsanız kazancınız birinciye göre yine üç-beş kat fazla olacaktır. Domatesi kurutulmuş ya da salça olarak satmanızı da bunlara ekleyebilirsiniz.
İşte bunun için üreticinin ya aile şirketleri kurarak küçük işletmeler şeklinde ya da aralarında güç birliği yaparak entegre işletmeler kurabilirler. ve piyasa ile rekabet edecek konuma gelebilirler.
Eğer üreticiyi entegre tesis kurmada devlet finansal destek sağlayarak teşvik etmezse çiftçi piyasayla rekabet edemez, üretimden vazgeçmek zorunda kalır.
Yoksulluğun pençesine düşünce son çare bağını, bahçesini, zeytinliğini satınca hasetlik, kıskançlık histerisi yaygınlaşır, dolandırıcılık, yolsuzluk artar, boşanmalar çoğalır, kısaca huzur bozulur.
Süleyman Demirel’in tarıma dayalı entegre sanayi ile hapishaneyi eşlemesinin asıl nedeni olayın toplumda yol açacağı bu yozlaşmaya dikkat çekmektir.
Hadisenin bu yönüyle de Çine’ye cezaevi yapılması oldukça manidardır. Çünkü her ne kadar bu gün bu hedeften büyük ölçüde sapılmış gibi görünse de Çine önceden planlanmış tarıma dayalı entegre sanayi bölgesidir.
Çünkü Çine dağıyla ovasıyla zengin, her türlü tarımsal ve endemik ürünlerin yetiştiği bir bölgedir. Ayrıca Ege’de besicilik ve büyükbaş hayvan ticaretiyle entegre sanayi bölgesi olmayı Akçaova tek başına hak ediyor.
Akçova Ege Et kurulmazdan önce İstanbul’da bazı firmalara karkas et tedarikçiliği yapıyordu.
Bölgeye bu güne kadar Hayvancılık İhtisas Sanayi Bölgesi kurulması konusunda bir girişimin olmaması bölge siyasetçileri ve iktidar milletvekillerinin vurdumduymazlığıdır denebilir.
Diğer taraftan bölgenin bir parçası olduğu düşünüldüğünde Karpuzlu Yaylakavak Barajı’nın, Çine Topçam, Adnan Menderes ve Gökbel Barajlarının yapılış amaçları da tarıma dayalı sanayi hedefine yöneliktir.
Çine’ye devletin Özel İdare kanalıyla kurduğu bir diğer örnek kuruluş da Ege Et Entegre Tesisleridir.
Bu tesisin görevini yaptığını, satılarak bir başka bölgede diğer bir örneğinin yapılması dönemin Aydın Valisi Kadir Uysal’ın da bulunduğu bir sohbette gündeme geldiğinde Vali Bey:”Şahıslara olmaz, müşteri tesisin gerçek sahipleri üretici birlikleri ise neden olmasın, ” demişti.
Özel İdarenin kapanmasıyla Aydın Büyükşehir’in mülkiyetine geçen Ege Et Entegre Tesislerine görevi olduğu halde-vizyonu yetmediğinden-olacak büyükşehir yönetimi bir yenisini ya da benzerini daha ekleyememiştir.
Ayrıca Çine’nin ekonomisini kökten değiştirecek olan entegre sanayinin her türlü hazırlığının yıllar öncesinden yapılmasına rağmen bir gelişmenin olmamasının baş nedeni vizyonu Süleyman Demirel’in 35 yıl gerisinde seyreden Aydın politikacılarıdır.
Kaldı ki, Çine iktidar AK Parti’nin ekonomist milletvekili aynı zamanda TBMM KİT Komisyonu Başkanı, bir yerin kalkınmışlığının geri kalmışlığının ne ve nasıl olduğunu iyi bilen Mustafa Savaş’ın ilçesidir.
Cezaevini bir bölgenin kalkınması ile eşleştirmek nasıl bir mantığın ürünüdür ancak bu eksiklik o siyasetçinin ufkunun darlığıyla açıklanabilir, başka izahı olamaz diye düşünüyor insan.
O zaman da ister istemez akıllara Süleyman Demirel’in: “ Dışarısı bizim çiftçi ve çoban kalmamızı ister, sanayileşme dediğimiz zaman rahatsız olur,” sözü geliyor.
Demirel’in dış ülkeler üzerinden söylediği olgu bizdeki eşraf ve tacir takımında da vardı. Onlar da garibanın,yoksulun çocukları kendilerine amelelik yapsın,mallarını gütsün,işlerini yapsın ister, okumalarını,adam olmalarını pek istemezlerdi.
Bu kesimin kalıntıları daha yakın zamana kadar ilçelere lise açılmasını engellemek için her türlü yalana, dolana başvururlardı.
Günümüzde de varlığını sürdüren onların yeni versiyonları Aydın’ın değişmesini kesinlikle istemezler, niyetleri de asgari ücretli çalışan vasıfsız işçi cenneti olarak kalmasıdır.
Tarıma dayalı entegre sanayi kurulmasından söz etmeyip de hapishane yapımını bir ilçenin ekonomik gelişmesinde kurtuluş reçetesiymiş gibi halka sunan politikacıların gerçek amacı o eski eşraf ve tacir takımı gibi bir ilçenin değişmemesi midir, demekten kendini alamıyor insan.
Akla başka bir şey gelmiyor.