Projeden çok günümüz siyasetinde çarşıda, pazarda etli pilav ve lokmayla görevimiz olan sizin refah seviyenizi artıramadık, hizmet kalitesiyle sizi mutlu da edemedik bari yerine pilav ve lokma ikram edelim de tekrar oyunuzu bize verin, dercesine mağdur ettikleri insanlardan minnettarlık devşirmek moda oldu.

Demokrasiyi içselleştiren ülkelerde seçim öncesi verilen sözler, seçmenle siyasetçi arasında yapılmış bir sözleşme kabul edilir. Asılsız, fizibilite analizleri yapılmayan her şeyden de önemlisi finansmanı olmayan projelere ve bu tür yalanlarla karşısına çıkan adaylara seçmen pek kanmaz.

Ayrıca bu tür aslı, astarı olmayan söz ve vaatlerle oy isteyen adayları çoğunluk ahlaki yönden sorunlu, temelsiz vaatleri, toplumun geneli, dolandırıcılık olarak nitelendirir.

Çünkü siyaset bireysel zengin olma çevresini ihya etme değil sorumluluğu gerektiren ülke insanına refah seviyesini yükselterek kaliteli bir yaşam sürdürme, kaynakları insanlık ve ülke hayrına yerinde kullanarak, gençliğe mutlu olacakları bir gelecek hazırlama sanatıdır.

Siyaset aynı zamanda bir ahlaklılık ve erdemlilik hareketidir. Vaktinden, nakdinden özveri ister, kendi parasını harcarken yaptığı hesabı devletin kaynaklarını kullanırken de yapmayı gerektirir.

Nefsini terbiye etmeyenlere, ruhunu kötülüklerden arındırmayanlara servet ve makam verilmez, verilirse günü geldiğinde, onu hem verene hem de millete karşı kullanır.

Siyasette bir soru her zaman güncelliğini korumuştur: Toplum mu siyasetçiye yön verir, siyasetçi mi topluma?

Toplumun peşinden sürüklenen bir siyaset o topluma hayır getirmez. Hizmetleri yerine adıyla ait olduğu toplumda öne çıkan bir siyasetçiden de o topluma, hizmet anlamında, hayır gelmez.

Siyasetçiler toplumu dönüştürebildikleri, kendi doğrularına inandırabildikleri oranda başarılı sayılırlar. Bizde siyaset neden temel sorunlara müşterek çözüm üretmede zorlanır, sorusunun yanıtı buralarda aranmalıdır.

Çünkü bizde siyasetçiler topluma liderlik yerine popülist davranarak onlar toplumun peşinden sürüklenirler ve sonuç da hep hüsran olur. (Levent Gültekin, Kasırga s.197)

Aydın’da yönetmelik şartlarına uygun Fatih Mahallesi Pazaryerini halk istemiyor gerekçesiyle bir zamanlar kömür deposu yapıldığını bilmeyen yoktur. Bu olay aynı zamanda Efeler niye kasaba görünümünde bir yerdir, sorusuna en güzel örnektir.

Bütün bunların temelinde yatan ise bir madde ne tür bir kabın içine konursa onun şeklini alır misali demokrasiyle Batı’ya göre daha geç tanışmamızın bir sonucu bizde henüz siyasette yalan sözün, ahlaki bir kusur olarak görülmemesidir.

Siyasette yalana ve hileye bulunan kılıf propaganda silahıdır. Siyasetçiye göre sözün önemli olan doğruluğu yanlışlığı değil ne kadar insana ulaştırıldığı ve inandırıldığıdır.

Propagandanın kötüye de yorumlanabilecek elastikiyeti Şark Kurnazlığı,  Joseph Goebbels’in Büyük Yalan Teorisi, Makyavelli’in İktidar Teorisi ve Hz. Peygamber’in “Harp hiledir,” sözünün biraz zorlama yorumuyla birleşince, siyaset bizde kural ve yasak tanımazlığa dönüşmüştür.

(Naziler döneminde Hitler’in Savunma ve Propaganda Bakanlığını yapan Joseph Goebbels kitleleri inandırmada bir lidere, siyasetçiye sürekli yalan söylemesini önerir. Hatta ilk başlarda inanan olmasa da yalan söylemeye devam etmesini “çünkü eninde sonunda bir inanan çıkacaktır”,der.

Makyavelli ise ünlü eseri Prens’te devlet adamlarına “İktidarı elde etmede her yol mubahtır,” der. “Harp hiledir”, hadisi ise Sıffin Savaşı’nda Hz. Ali güçlerine karşı Amr ibni As’ın Muaviye askerlerinin mızraklarına Kur’an-ı Kerim sayfalarını taktırmasıdır ki, bu savaşta ve sonrasında bu hadis siyasi bir nitelik kazanmıştır.)

Bizde değil mi ki, seçim sonrası başarı ya da başarısızlığı sorgulayan pek çıkmaz oy avcılığı için politikacılar adayana mülk bitmez hesabı vaatte kesesin ağzını sonuna kadar açmayı ahlaka aykırı bir davranış olarak görmezler..

Verdiği sözleri hatırlatan olursa yalanla geçiştirmenin bir yolu bulunur. Hatta buradan birkaç seçim idare edecek “ben yapacaktım iktidar engel oldu, ya da vatandaş istemedi,” türünden bir mağduriyet bile üretilebilinir.

2014 Aydın yerel seçimlerini ve nelerin sözü verildiğini ve sonrasında günümüze kadar süren mağduriyet söylemlerini bir hatırlayın.

Zeybek Arena Stadı’ndan tutun da 500 Yataklı Ayter Alanı Jeotermal Otel ve Rehabilitasyon Merkezi Topyatağı Seyir Tepesi, Didim-Buharkent arasına daldı-battılar, Işıklı Doğal Yaşam Parkı’na kadar daha neler, neler…

Aklı başında herkesin şaşkınlıkla izlediği Aydın’ı bir turizm merkezİ haline getirmek yalanıyla seçmenin gözünü boyamak için Kuşadası’ndan birkaç araba yabancı turist kafilesi getirilmesi ve Bulvar’da gezdirilmesi olmuştu.

Yer adı verilmeden bu hikâye bir Avrupa ülkesi basınında yer alsa  “bu üçüncü dünya ülkesi neresi” diyen sayıları azımsanmayacak bir izleyici kitlesi çıkardı.

2014’den 2024’e kadar geçen sürede gelinen nokta, on yılın sonunda çok şey vaat edip de yolları asfaltlamanın dışında bir hüneri olmayan siyasetçilerin elinde Aydın insanının refah seviyesi artacağına düşmüş sadaka toplumuna dönüşmüştür.

***

İYİ Parti Efeler Adayı Fatih Atay’ın çelişki ve sorularla dolu projeleri

Efeler Belediyesine bu kez İYİ Parti’den yeniden talip olan Fatih Atay’ın açıkladığı projeler hem bir takım soruları hem de çelişkileri içinde barındırıyor.

Her şeyden önce kaynağı belirsiz ayrıca birçoğu maliyet olarak bir ilçe belediyesini aşan projeler.

Madem çok amaçlı belediye hizmet binası yapacaktınız Mesut Özakcan döneminde çizdirilen 950 bin TL’ye mal olan projenin nesi beğenilmedi?

Çelişkiler var çünkü proje tanıtımından bir gün önce yapılan meclis toplantısında önümüzdeki ay ASKİ’nin katı atık paylarını ödemediği için işçi ücretlerini ödenmekte zorluk çekeceğiz, deniyor.

Daha önce de belediyenin bu konuda mali kriz yaşadığı söylenmişti ve aşmak için de belediyeye ait bazı parkların satışında meclisten yetki alındığı basında yer almıştı.

İşçi ücretlerini ödemekte zorlanan bir belediye 31 Mart sonrası gelirinde bir değişiklik olmayacağı varsayıldığında her biri birkaç milyarlık finansmanı gerektiren projeler nasıl, hangi kaynakla gerçekleştirecek?

Ayrıca ASKİ’den aktarılacak katı atık paraları işçi ücretlerine harcanamaz. Çünkü 2872 Sayılı Çevre Kanunu’nun 11 maddesinde: “Katı atık ücretleri, katı atıkla ilgili hizmetler dışında kullanılamaz,” denilmektedir.

Zafer Meydanı 2009’dan beri atıl bekliyor. Üzerinden 2014 seçimleri geçti bir şey yapılmadı,2019 seçimlerinden sonra Efeler Belediyesine geçtiği söylendi bir hareket görülmedi.31 Mart sonrası yapılacağı ne malum?

İşçi ücretlerini bulmakta zorlanan Efeler Belediyesi söylenene göre Efe Arena Stadı yapacakmış. Bu projeyi ilk dile getiren 2014’de Özlem Çerçioğlu idi. Halen de yapılacak, şimdi bir de Efeler Belediyesi diline doladı, bir on yıl da plağı o döndürür.

Nasıl olsa 2029’a kadar soran, eden olmaz… Adından söz ettiklerim projelerden bir kaçı… Daha neler var neler… Devlet üç dönem yatırım programını buna ayırsa o bile yapmada zorlanır.

Ancak hakkında 2017 yılbaşına kadar yönetmeliğine uygun yapılan yerlere taşınma zorunluluğu olan mahalle arası cadde ve sokaklarda kurulan pazaryerlerinden söz edilmiyor.

Aydın’ın en eski Mesire Alanı Pınarbaşı’nın aileler için güvenli bir yaşam alanına dönüştürülmesi de unutulmuş görünüyor. Bütün bunlar seçim vaatlerinin göstermelik olduğuna birer kanıttır, denebilir.

Sonuçta projeden günümüz siyasetinde çarşıda, pazarda dağıttıkları etli pilav ve lokmayla görevimiz olan sizin refah seviyenizi artıramadık, hizmet kalitesiyle sizi mutlu da edemedik bari yerine pilav ve lokma ikram edelim de tekrar oyunuzu bize verin, dercesine minnettarlık devşirmek moda oldu.

Olay Netfilix’te yayınlanan ve İsrail Filistin arasında geçen mücadeleyi konu alan Fauda dizisinin neredeyse her bölümünde tekrarlanan iyi polis kötü polis sahnesini hatırlatıyor.

İlk sorgulamada Filistinliyi görevli polis hayli hırpaladıktan sonra sorgu odasına elinde su şişesi iyi polis gelir ve sanığa su ikram eder, kendine güvenmesini ve bildiklerini anlatmasını ister. Su ikramından güler yüzden duyduğu minnettarlık sonucu sanığın dili çözülür.

Bizdeki minnettarlık devşirme olayı ile Fauda dizisi arasındaki fark birincideki iki polis karakterinin aynı kişi olmasıdır, karşıdakiler çaresiz kurbağalar olunca bir gün öyle ertesi gün böyle fark etmiyor.