Dinî bir terim olarak "Allah'ın hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması" demektir. Bu kavramın içine, kişinin yakın ve uzak akrabalarına, tanıdıklarına ve tüm ihtiyaç sahiplerine faydası olan, mal, mülk gibi maddi katkılar girdiği gibi, manevi değere karşılık gelen makam, ilim, nasihat, yol gösterme gibi çabalar da girebilmektedir.

İnsanoğlu, hayatını devam ettirmek, psikososyal ve manevi gelişimini sürdürebilmek için başkasına ihtiyaç duyan bir varlıktır. Kadim dönemlerden beri pek çok dinî ve felsefî gelenek, yardım etmenin en yüksek derecesinin karşılıksız, koşulsuz ve gizlice yapılan yardım olduğunu vurgular. İslâm dini, özellikle zayıfları, güçsüzleri, kimsesizleri, yetimleri, yoksulları himaye edecek kurallar getirmiş, onların toplumla bütünleşmelerini sağlamak ve hayat zorluklarını iyileştirmek için gerekli önlemleri almıştır. Karşılıksız vermenin İslâm geleneğindeki formu olan infak hem dinî bir ideal hem de toplumsal bir sorumluluk olarak İslâm toplumunda bireyler arası ilişkileri şekillendiren günlük davranışların ilham kaynağı olmuştur. Maddi yardımın kurumsallaşmış hâli olan zekât İslâm'ın beş esasından biri kabul edilmiş; infak ise bedelsiz yardım etmenin önündeki psikolojik engelleri yıkmak gayesiyle ahirette büyük mükâfatlara ulaşmanın vesilesi kılınmıştır.

İslâmî anlayışa göre insanın sahip olduğu servetin asıl sahibi Allah'tır. O'nun emanet olarak verdiği bu servetten başkalarına infakta bulunmak gerekir (Nûr 24/33; Hadid 57/7). Kur'ân-ı Kerim ayetlerine bakıldığında müminlerin vasıfları sıralanırken onların gayba inanan imanî duruşlarından sonra namazlarını kıldıkları ve kendilerine verilen maldan infak ettikleri ifade edilir (Bakara 2/3, Enfâl, 8/3). İnfak, Kur'ân-ı Kerim'in ana konusunu teşkil eden tevhid ve Allah'a ibadetle birlikte ana-babaya iyilik etmenin devamında, insanı istenen hedefe ulaştıracak iyi işler arasında ifade edilir. "Allah yolunda infak" tabirinin geçtiği birçok ayet ve hadisin birlikte değerlendirilmesinden çıkan sonuca göre Allah'a itaat ve ibadet niyeti taşıyan, İslâm'a ve Müslümanlara yardım ve fayda sağlayan her harcama Allah yolunda infak sayılmaktadır. İslâm medeniyet tarihinde de böyle bir niyet taşıması şartıyla ülkenin savunması, hac hizmetleri, yoksulların desteklenmesi, okul, kütüphane, cami, yol, köprü, çeşme, bakımevleri gibi hayır kurumlarının tesisi, hatta tabiatın korunup geliştirilmesine kadar çok çeşitli hizmetler için yapılan her türlü harcama Allah yolunda infak kapsamında değerlendirilmiştir.

Hz. Peygamber, kişinin aşırı mal hırsını frenleyecek, onu başkalarının sıkıntılarını paylaşarak huzur bulacak bir ruh ve zihin yapısına kavuşturacak evrensel ilkeler ortaya koymuştur. Hadislerde de aile fertlerine yapılan harcamalar infak kavramıyla ifade edilmiş ve bunun bütün sadakaların en hayırlısı olduğu belirtilmiştir. Hz. Peygamber'in hadislerinde zekât, fıtır sadakası, kefaret ve adak gibi malî ibadetler dışında akrabalık bağlarını canlı tutmak, borçluya mühlet vermek, güzel söz söylemek, yoldan eziyet veren şeyleri kaldırmak, birine yol göstermek, selam vermek ve verilen selamı almak, tebessüm etmek gibi manevi yardımlar da infak kavramının kapsamı içinde değerlendirilmiştir (Tirmizî, "Birr", 36; Ebû Dâvûd, "Edeb", 159, 160).

Bakara sûresinde (2/261-274) infakın önemi, amacı, hangi mallardan kimlere ve nasıl verileceği, karşılığında vaat edilen ödüller ayrıntılı biçimde zikredilir. Bu açıklamalar şu şekilde özetlenebilir: 1. İnfak ve yardım faaliyetleri, gösterişten uzak, yalnız Allah rızâsı için yapılmalıdır. 2. İnfakta bulunan kişi onu alıp kabul edenin onurunu zedeleyecek davranışlardan kaçınmalıdır. 3. Yapılan yardım en iyi ve en kaliteli mallardan seçilmelidir. 4. İnfakın yerine ulaşması için gerçek ihtiyaç sahipleri tespit edilmelidir.

Tarih boyunca birçok düşünür ve iktisatçının üzerinde fikir yürüttüğü bölüşüm sorununa İslâm'ın tabii bir çözüm olarak infakı önerdiği ifade edilebilir. Özellikle de toplumun bir kesiminin kurulu iktisadî düzenden yeterince faydalanamadığı (işsizler, yaşlılar gibi) yapılarda iktisadî sıkıntılar bu kesimleri derinden etkilemekte ve toplumdaki buhrani ve eşitsizliği daha da arttırmaktadır. Bu çerçevede infak, İslâm toplumlarında sosyal adalet ve huzuru toplumun kendi içinde gerçekleştirmesini temin eden alternatif bir yapı oluşturmuştur. İnfakın amaçları arasında sermayeyi atıl vaziyette elde tutmak yerine meşru alanlarda yatırım yapıp istihdam oluşturarak insanların geçimlerini kazanmalarına vesile olunması da yer almaktadır.

Sahip olduğu mal varlığından fedakârlık yaparak muhtaçlara verebilmek, insanlara ikramda bulunabilmek, zamanını ve enerjisini ayırarak başkalarının problemlerinin çözümüne ve ihtiyaçlarının giderilmesine katkıda bulunabilmek, manevi iyi oluş ve manevi olgunlaşma açısından oldukça önemlidir. Bireyin manevi gelişimine yönelik bu tür katkılar, onun daha iyi sosyal ilişkiler kurmasına ve kendisini pskolojik olarak daha iyi hissetmesine katkıda bulunacaktır.

Sosyal Bilimler Ansiklopedisi 2/Mehmet Kamil Yaşaroğlu