İslâm düşünce tarihinde dinî ve siyasî konularda aşırı görüşleri ve faaliyetleriyle tanınan siyasî bir firkanın adıdır. "Ana gövdeden ayrılan, meşru yönetime isyan eden" gibi anlamlara gelen "Hâricî" ismi, ötekileştirme ve kötüleme amacıyla muhalifler tarafından verilmiştir. Fırkanın ilk temsilcileri, Hz. Osman'ın şehit edilmesi sonrasında, önce Hz. Ali'yi destekledi ve onun tarafında savaştı. Ancak bunlar, tahkim hadisesiyle birlikte gelişen olaylar neticesinde görüş değiştirerek Hz. Ali'den ayrıldılar ve sonrasında başta Ali olmak üzere tahkimi kabul edenleri eleştirip kâfir ilan ettiler. İddialarını din üzerinden temellendirmek ve taraftar toplayabilmek adına "Hüküm, ancak Allah'a aittir" (En'am 6/57) ve benzeri âyetleri slogan olarak kullandılar, kendileriyle birlikte hareket etmeyenleri dışlayıp şiddet uyguladılar. Tarihî süreçte "Muhakkime", "Muhakkime-i ûla", "Mârika", "Şurat" gibi isimlerle anılan bu zümre, sert ve acımasız tutum ve görüşleri sebebiyle kendi içinde onlarca fırkaya bölündü. Ezarika, Necedat, Acaride, Sufriye ve İbazîye bunlardan bazılarıdır. Sadece İbazilik-diğerlerine göre daha ılımlı görüşleriyle- varlığını devam ettirebildi; günümüzde Uman başta olmak üzere Hadramut, Zengibar, Libya, Tunus, Cezayir ve Batı Sahra'nın çeşitli yerleşim alanlarında İbazilerin yaşadıkları bilinmektedir.

Şüphesiz Hariciliğin ortaya çıkış sürecinde Arap toplumunun kültürü, yaşam tarzı, kabileler arasındaki siyasi çekişmeler ve ekonomik kaygılar önemli rol oynamıştır. Çoğunluğu bedevî Arap kabilelerinden oluşan, dinî düşüncelerini kabile taassubunun etkisi altında ve genellikle sertlik temayülü içinde dinî metinlerin zahirine dayandıran Haricîler, kendi taraftarları arasında bile birlik sağlayamamış ve birbirlerini tekfire yönelmişlerdir. Hem yetiştikleri çevre ve aldıkları kültür hem de maruz kaldıkları muameleler onları sert tabiatlı, acımasız olmaya ve kendilerine mensup olmayan Müslüman gruplara karşı merhametsiz davranmaya sevk etmiştir. Bu sebeple Haricî ruhu haşin, isyankâr ve çevresine uyum sağlayamayan bir insan tipinin simgesi olarak kabul edilir.

İnanç sahasında tam bir sistem ortaya koyamasalar da özellikle imamet/hilafet konusunda ortak bir görüş etrafında birleştikleri söylenebilir. Onlara göre halifelik âdil, âlim ve zâhit olmak şartıyla her Müslümanın hakkıdır. Halife, Müslümanlar arasında yapılan hür seçimle iş başına gelir, doğru yoldan ayrıldığı zaman da azledilir.

Haricî zihniyetinin İslâm düşüncesine en önemli katkısı iki noktada olmuştur. İlki, devlet başkanlığının şartları uygun olan her Müslümanın hakkı olduğunu ileri sürmeleri, belli bir soya veya aileye tahsis edilmesine karşı çıkmaları, ayrıca hilafet hakkını kötüye kullananların azledilmesi gerektiği şeklindeki düşünceleridir. Erken bir dönemde Müslümanlardan bir grubun hilafetin seçimle olması gerektiğini savunmasına rağmen bu görüş tarihî süreçte hep marjinal olarak kalmış, yeterince taraftar bulamamıştır. İkincisi ise iman ile ameli bir bütün kabul etmeleridir. Onlara göre din; inanç ve amelden oluşur; amelleri eksik olan ya da büyük günahlardan birini işleyip de tövbe etmeyen bir kimse dinden çıkmıştır ve ebedi olarak cehennemde kalacaktır. Amelleri imanın bir parçası kabul etmeleri, kendilerinden olmayan ya da kendileri gibi yaşamayan kimseleri tekfir etmelerine sebebiyet vermiş, din adına şiddeti kullanmalarına zemin hazırlamıştır.

Sosyal Bilimler Ansiklopedisi 2/Halil İbrahim Bulut