Girişimci olmak kolay bir şey değil. Risk almak, sermaye koymak, fikir geliştirmek ve bu fikirleri hayata geçirmek cesaret ister. Fakat bu cesareti gösterebilenler bile çoğu zaman yalnız bırakılıyor. Destek görmek bir yana, daha fazla engelle karşılaşıyorlar.
Bir iş kurmayı düşündüğünüzde çevrenizdeki tepkileri bir hatırlayın.
Büyük ihtimalle, “Boşuna uğraşma, o iş yürümez!”, “Bu zamanda iş mi yapılır?” ya da “Başka bir şey düşün!” gibi cesaret kırıcı sözler duydunuz.
Çünkü biz millet olarak bir işe başlanmadan önce o işin nasıl olmayacağını anlatmaya bayılırız.
Daha ilk adımda hayallerinizden vazgeçmeniz için elinden geleni yapan bir çevreyle karşılaşmak, ne yazık ki girişimcilik yolculuğunun ilk ve en yaygın engelidir.
Bu yüzden, girişim yapmak isteyen insanların %90’ı henüz işe başlamadan vazgeçiyor.
Hayal kırıklıkları içinde ya heveslerini gömüyorlar ya da hayatlarına başka yönler çizmeye çalışıyorlar.
Peki, ya o %10?
Yani her şeye göğüs germeye karar veren, tüm zorluklara rağmen pes etmeyen o azınlık?
Onların hikayesi de kolay değil. Çünkü bu kez karşılarına başka bir canavar çıkıyor: BÜROKRASİ!
Prosedürler, izin süreçleri, bitmek bilmeyen kurallar, eksik evraklar, anlamsız bekleyişler…
Bu engeller, iş kurmanın önündeki en büyük bariyerlerden biri.
Sizce bu insanlar, sadece bir şeyler üretmek ve ekonomiye katkıda bulunmak isterken neden bu kadar zorlukla karşılaşıyor?
Düşünün, bir iş kurmak demek sadece sermaye bulmak değil; aynı zamanda istihdam yaratmak, üretmek ve piyasaya değer katmak demek.
Ama girişimcilerin karşısına çıkan bu zorluklar, tüm cesaretlerini ve motivasyonlarını adeta söküp alıyor.
Peki, bu durumun sorumluları, yani girişimcilerin önüne her fırsatta engel koyanlar, bu insanlara ve onların yarattığı ekonomik değere zarar verdiklerinin farkında mı?
Girişimci olmak kolay bir şey değil.
Risk almak, sermaye koymak, fikir geliştirmek ve bu fikirleri hayata geçirmek cesaret ister.
Fakat bu cesareti gösterebilenler bile çoğu zaman yalnız bırakılıyor.
Destek görmek bir yana, daha fazla engelle karşılaşıyorlar.
Bürokrasi, ekonomik belirsizlikler ve toplumdaki genel karamsarlık, bu insanların hayallerini gerçekleştirmelerini zorlaştırıyor.
Şimdi size sormak istiyorum:
Bu zihniyet kime hizmet ediyor?
Yatırım yapmak, iş kurmak ve ülkeye katkı sağlamak isteyen insanların önünü kesmek kimin işine yarar?
Oysa ki bu insanları desteklesek, onlara rehberlik etsek, ülke ekonomisi de, toplumsal refah da kazançlı çıkmaz mı?
Girişimciler, istihdam yaratır; üretim yapar ve ekonomiyi ayakta tutar. Ama destek görmeyen, sürekli engellenen bir girişimci ülkeye nasıl katkıda bulunabilir?
Bir girişimciyi desteklemek demek, bir ülkeyi kalkındırmak demektir.
Ama biz ne yapıyoruz?
Girişimcilerimizi cesaretlendirmek yerine köstek oluyoruz. Yol göstermek yerine, işlerini zorlaştırıyoruz.
Şimdi herkesin kendine şu soruyu sorması gerekiyor:
Biz girişimcilerimizin arkasında mıyız, yoksa önlerinde birer engel miyiz?
Eğer ülke olarak kalkınmak istiyorsak, bu sorunun cevabını doğru vermek zorundayız.
Çünkü unutmayın, girişimciler yalnız bırakılırsa hepimiz kaybederiz. Ama onların yanında olursak, kazanan sadece onlar değil, biz de oluruz.
Gerçekten büyüyen, gelişen ve güçlenen bir ülke olmak istiyorsak, bir an önce bu döngüyü değiştirmeliyiz.
Girişimcilerin önlerindeki engelleri kaldırarak hayallerine destek olmalıyız.