Değerli Aydın Post Okuyucularım bu haftada başlıkta gördüğünüz üzere, Dünyanın Yedi Harikasını Ve Anadolu'yu anlatacağım, Yedi rakamı önemli bir sembolik mana içerir.Tamamlanmışlığın, bütünlüğün,birliğin göksel uyumun ve mükemmel düzenin sembolu olarak bilinir.Yeryüzünün dört elementi ateş,hava, toprak ve su ile gökyüzünün güneş, ay ve yıldızların birleştiren sayıdır.
Antik çağlarda tapınakların merdiven basamaklarının sayısı yedidir.Yahudilerin yedi kollu şamdanı vardır. Bir hafta yedi gündür.Dünyanın en güzel şehirleri İstanbul ve Roma,her ikisi de Roma İmparatorluğu'na başkentlik yapmış ve yedi tepe üzerine kurulu şehirleridir.Fatiha suresi yedi ayettir.Gökyüzü yedi kattır.Gökkuşağı yedi renktir.Yahudilik inancında Rab dünyayı yedi günde yaratmıştır. Mevlana'nın yedi öğüdü vardır. Hem islamiyette hem de Hıristiyanlıkta kutsal kabul edilen Yedi Uyurlar ve Hıristiyan dünyası için en önemli yedi kilise bulunmaktadır.Antik dünyanın yedi harikası vardır.Bu harikalar;Mısır'daki Keops Piramidi, Babil'in Asma Bahçeleri,Olympia'daki Zeus Heykeli, Rodos Heykeli, İskenderiye Feneri, Efes'teki Artemis Tapınağı ve Halikarnassos Mauseleion'u olarak belirlenmiştir.Ne mutlu bize ki bu iki harikalardan ikisi, Efes'teki Artemis Tapınağı ve Bodrum'daki Halikarnassos Mauseleionu Anadolu'dadır.
Günümüzde Güneybatı Anadolu'nun,Aydın Ve Muğla illerinin büyük bölümü ile Denizli ilinin batı ucunu kapsayan coğrafyanın kapladığı bölgenin eski adı Caria'dır(Karya) Anadolu'nun yerli halklarından olan Karyalıların, Luvi dilinde "Karuwa" olarak geçen adının manası "Sarp Ülke" demektir ve Karya bu ismin Yunanca halidir.Karya bölgesinde yetişen incirin antik döneminde bölgenin önmeli bir ticari ürünü olduğu bilinmektedir. Botanik bilimindeki adı " Fircus Caria"
şeklindedir ve bugün Aydın inciri olarak bilinir.
GELELİM ANADOLU
Bugün Türkiye'de yaşayan herkes ,kendini Anadolu olarak addedmesine rağmen, bu kelimenin kökenine ve manasına dair fikri olan pek az kişi vardır. Günlük hayatta sürekli olarak "Anadolu kadını" "Anadolu erkeği" ve "Anadolu insanı" gibi tabirleri kullanmamıza karşın ne yazık ki manasını bilmeden söyleriz.
Kadim Anadolu coğrafyası,tarihte pek çok ilkin gerçekleştiği topraklar olmuş ve insalık tarihine yön vermiş pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.Türklerin bu kadim toprakların kesin ve kalıcı olarak yerleşmesi ve devletleşmesi xı. yüzyıl itibarıyla olsa da aslında Türklerin Anadolu'ya yüzyıllar önce geldiği, yerleştiği ve Anodolu'da yaşayan diğer halklarla kaynaşarak ,Anadolu kültürünün bir parçası olduğu bugün herkes tarafından bilinmektedir.
Anadolu adının kökenine dair hepimizin okul yıllarında duyduğu ya da okuduğu bilindik bir efsane vardır.Buna Göre:Sefere çıkan Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubat ve askerleri dinlenmek için Taşlıca Köyü yakınlarında mola verdiği bir sırada Kımızı Ebe isimli yaşlıca bir kadın ,askerlere ayran ikram etmiş. Ayranları bitirenlerin kaplarını tekrar doldurmak istediğinde askerler" Ana Dolu, Ana Dolu" demişler. Bu kerametten bu coğrafyanın adı doğumuş.
Bu mantık hatalarıyla dolu efsane, bilimsellikten uzak olmanın yanı sıra, Türk tarihine ve aklına da küçümseyici bir yaklaşımdır.Türkiye tarihini okurken onu sadece son bin yıllık tarihinden başlayarak öğrenmek, bir vücudun sadece kafadan oluştuğunu öğrenmek aynı şeydir.Vücudu bir bütün olarak ele almaz ve öğrenemezsek, içinde bulunduğumuz yapıyı tam olarak kavrayamayız hiçbir zaman . Böylelikle üzerinde yaşadığımız toprakların bizde bıraktığı bilgi ve kültür mirasınıda gözden kaçırmış oluruz ve aslında kıvanç duymamız gereken dünya uygarlığına katkılarımızı anlamak ve anlamaktan yoksun kalırız.
Anadolu'yu anlamak: Paleolitik çağdan başlayarak, Mezolitik,Neolitik, Kalkolitik çağlara dair önemli izlerin ve arkeolojik buluntuların bulunduğu; Sümer, Hatti,Hitit, Asur,Likya,Lidya,İyonya, Yunan, Frig,Urartu, Pers, Helen,Roma, Doğu Roma(Bizans)Selçuklu, Türk Beylikleri ve Nihayetinde Osmanlı uygarlıklarının kültür izlerini taşıyan, bunların yükseliş ve çöküşüne tanıklık eden , yüzlerce dil ve lehçe barındıran bu kadim toprakların tarihini bilmekle geçer.
SONUÇ
Anadolu, işte içinde bu değişik safhaları barındıran uzun tarihiyle bir bütünlüğe kavuşmuştur.Anadolu adının doğuşu ve günümüze kadar gelmesi ise bu kelimenin fonetik yapısı ve içerdiği mana bakımından beğeni kazanması sonucu olmuştur.
Anadolu ya da diğer adıyla Küçük Asya ; Karadeniz, Ege ve Akdeniz arasında kalan dağlık bir yarımadadır. Bugün Türkiye'nin Asya Kıtası'nda kalan topraklarının tümünün genel ad olarak kullanılsa da Osmanlı Döneminde Fırat Nehri'ne kadar olan Doğu sınırı için bu ad kullanılırdı.
Yunanca olan Avaro(Anatoli) yön belirtmede kullanılan ve" Doğu" anlamına gelen bir kelimedir.
"Anatolia" bu bağlamda " Güneşin doğduğu yer" anlamındadır.Türkler ise bu topraklara yerleştikleri zaman , Anatolia'nın kendi dillerine en yakın söylemi olarak "Anadolu" demişlerdir. Uygarlık güneşi,Anadolu'dan yükselerek tüm dünyayı aydınlatmıştır.
İnsanlık tarihinin bildiğimiz başlangıcından bu yana Anadolu'da pek çok önemli yerleşim yeri, krallık,imparatorluk ve devletler kuruldu ve yıkıldı.Lakin artlarında dünya uygarlık ve medeniyet mirasına çok büyük katkılar bıraktılar. Fakat Anadolu'da yaşayan halklar asla tümüyle yok olmadılar.Bu halklar çokkültürlü ve sürekli gelişen medeniyetler potasında eriyip kaynaştılar ve günümüze kadar geldiler.
Böylesine kozmopolit bir coğrafyada elbette ki hiç bir halk ari olarak kalmadı. Fakat bu halkların mirasçısı olan akrabaları bugün içimizde yaşamaktadır.
Kim bilir belki hergün gördüğünüz insanlardan bir yada bu satırları okuyan sizde kadim mirası genlerde taşıyanlardan birisinizdir.
DÜNYANIN YEDİ HARİKASI VE ANADOLUYU Siz değerli Aydın Post Okuyucularına anlatmaya çalıştım,Değerli yorumlarınızı bekliyorum.