Geldim ve buradayım.

Gelmek yetmiyor, hıncahınç şehri hissetmek gerekiyor.

Çetin geçen hayat, hıncahınç insanlar derken; hınç duyanlar da hissediyor Aydın'ı, gerçek anlamıyla şehrin içinde kaybolanlar da...

Arabasının altını, yeterince aydınlatılmamış yükseltilerde bırakan sürücü hınç duyar.

Salı günü bir limonata almak "hıncahınç"ı yaşamaktır.

Birilerinin sonunda Aydın'da aklı başına geldi. Limonata yetmez; kar helvası, goruk suyu ve bilumum serinletici sahaya sürüldü...

Sahaya sürüldü de... Görülmeyen şu: Taklit ediyorsunuz!

Kurtulun...

Size bu aklı verenden de verilmesine göz yumandan da...

İkisi de yaramaz.

Yaramaz yaramaz, al gülüm ver canım...

Karşılıklı gıdıklaşmalar...

Ama,

İnsanlar hınç ile ve hıncahınç...

Yaşayamamakta!

Yaşayamayan insana; kadına ve erkeğe ve hatta çocuğa Aydın sıcağında daha ilk yudumda buharlaşacak, buharlaşınca da hıncını artıracak şeyleri vermeyi bırakın.

O kadına ve erkeğe onuruyla çalışabileceği iş verin.

Çocuğa da iş vermeyin!

Onun işi çocukluğunu yaşamak.


Verdiğiniz iş 15 köftelik, uzattığınız ekmek 3 köftelik olmasın.

15 köftelik iş isteyin, hakkıyla yaparsa 16'ncının karşılığını siz verin.

Teşvik edin, motive edin...

Başka türlü bu sıcakta çalışmak...

Sizin gibi klimalı odada değilseniz, zulüm!

Açıklandı ve denildi ki, minnet duymamız da istenircesine, iki yüz kırk milyon (rakamla 240.00.000) liralık yatırım Aydın'a geliyor.

Müjde, müjde size...

Bu yatırımın, çorabından parmakları çıkana faydası olmadığı satır aralarında gizli...

Okuyana...

Velhasıl sevgili kardeşim...

Aydın'da da insanlar hıncahınç ve hınç dolu...

Soğutmaya limonata da kar helvası da goruk suyu da...

Yetmez.