AK Parti ile MHP arasındaki yeni anayasa görüşmelerinde uzlaşma sağlanmasının ardından anayasa taslağı TBMM tarafından görüşülmeye başlandı ve ilk 17 maddesi kabul edildi

Anayasa teklifi ile önerilen Başkanlık sistemi, Cumhuriyet sistemine aykırımı?

Anayasa teklifi ile önerilen Başkanlık sistemi, Cumhuriyet sistemi çatışıyor mu?

Bu yazımızda bunu irdeleyeceğiz.

Anayasa’nın 1.maddesi “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” demektedir.

Anayasa’nın 4.maddesi ise “Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.” hükmünü ifade etmektedir.

Bunun anlamı ne?

Anayasa’nın ilk dört maddesinde açıklanan Türkiye Devletinin Cumhuriyet olduğu ve Cumhuriyetin nitelikleri olarak 2.maddede açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” ifadeleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez.

Bu anlamda, devletimizin yönetim sistemi CUMHURİYETTİR ve Anayasa’nın ilk dört maddesinin değiştirilemeyeceğine ilişkin kural gereğince Cumhuriyeti ortadan kaldıracak hiçbir Anayasa değişikliği teklif dahi edilemez.

Bu aşamada, Cumhuriyet ve temel nitelikleri, Başkanlık sistemi ile ilgili Anayasa teklifini birlikte irdelemekte yarar var.

1-Cumhuriyetin yönetsel sistemi kuvvetler ayrılığıdır.

Bu temel nitelik 1982 Anayasasında, “Devlet organları arasında Üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu bu üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu”[1] şeklinde açıklanmaktadır.

Kuvvetler ayrılığı, devlet gücünün birbirinde ayrı organları dağıtıldığı yönetim anlayışıdır. Devletin, Anayasal yapı içerisinde üç tane işlevi vardır. Yasama, yürütme ve yargı. Yasama, kanun yapma işlevini elinde bulunduran TBMM tarafından yerine getirilir. Yürütme, devlet mekanizmasının icrasını sağlayan Hükümet yani Bakanlar Kurulu tarafından sağlanır. Yargı, bağımsız mahkemeler eliyle gerçekleştirilir. Kuvvetler Ayrılığı ile bu üç gücün (erkin), birbirinden ayrı, birbirine müdahale edememesi, birbirinden etkilenmeden, yönlendirilmeden bağımsız olarak görevlerini yapabilmesi gerekir.

a)Anayasa teklifinin y ü r ü t m e  erki yönünden irdelenmesi

 

Anayasa teklifinin 9. maddesi ile yürütme yetkisi tamamen Cumhurbaşkanına aittir. Bunun anlamı, yürütme yetkisinin Bakanlar Kurulundan alınarak sadece Cumhurbaşkanına özgülenmesidir.

Başbakanlık kurumu tamamıyla kaldırılmaktadır. Onun yerine “Cumhurbaşkanlığı Yardımcıları” kavramı getirilmektedir.  Cumhurbaşkanlığı Yardımcılarını ve Bakanları atama yetkisi Cumhurbaşkanına ait olacaktır.

Üst düzey kamu görevlilerini atamak ve görevlerine son vermek Cumhurbaşkanına ait olacaktır.

Anayasa teklifinin 14. maddesi ile Anayasa’nın 123/3.maddesinde yer alan “Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur.” İbaresi değiştirilerek “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” hükmü eklenmiştir.

Anayasa’nın 123/3.maddesi’ne “Üst düzey kamu görevlilerinin atanmalarına ilişkin usul ve esaslar Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenir” hükmü eklenmiştir. Böylece, Cumhurbaşkanı üst düzey bürokratı istediği gibi atayıp, görevden alabilecektir.

Bu anlamda, yürütme yetkisi tek başına Cumhurbaşkanına ait olacaktır.

 

 

b)Anayasa teklifinin y a s a m a  erki yönünden irdelenmesi

 

Cumhurbaşkanı, yürütmeye ilişkin konularda “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” çıkarabilir. Bunun anlamı, Cumhurbaşkanının istediği zaman yürütmeye ilişkin konularda “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” adı altında Kanun Hükmünde Kararname çıkarabilmesidir. Bu anlamda, Cumhurbaşkanı TBMM’ne ihtiyaç duymadan “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” ile istediği yasal düzenlemeyi yapabilecektir.

Anayasa teklifinin 15. maddesi ile Anayasa’nın 126/3.maddesi “Merkezi idare kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarının; kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenir”şeklinde düzenlenmiştir.

Böylece Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın 126/3 maddesinde kanunla belirlenen düzenlemeleri, tek başına, TBMM’nin iradesine gerek olmaksızın, “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” ile yapabilecektir.

Bu anlamda, yasama yetkisi tek başına Cumhurbaşkanına ait olacaktır.

 

 

c)Anayasa teklifinin y a r g ı  erki yönünden irdelenmesi

 

Anayasa teklifinin 17. maddesi ile Hakimler ve Savcılar Kurulu üye sayısı 22 kişiden 12 kişiye düşürülmektedir. Bunlardan 5 üyeyi doğrudan Cumhurbaşkanı seçebilecektir. HSYK, Adalet Bakanı’nın başkanlığında toplanacağı da dikkate alındığında, HSYK tamamen Cumhurbaşkanı’nın inisiyatifinde işleyecektir.

Bu anlamda, yargı erki tek başına Cumhurbaşkanına bağlı olacaktır.

 

 

2-Cumhuriyet insan haklarına bağlı, demokratik bir hukuk devletidir.

Bu temel ilke, hem 1961 hem de 1982 Anayasasında açıklıkla belirtilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesidir. Lozan Barış Konferansından sonra Türkiye Cumhuriyeti bu olanağı elde etmiştir. Yapılan milletlerarası konferanslarda eşit hak sahibi olmuştur. 1928 yılında yapılan Silâhsızlanma Konferansına katılışdan başlayarak 18 Temmuz 1932’de Milletler Cemiyeti’nin, 1945’dc Birleşmiş Milletlerin bir üyesi olmuştur. 1948’de İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ne katılmış ve bu bildiride belirtilmiş olan insan hakları ve temel özgürlükleri kabul etmiştir. Bu tarihten sonra 1975 Helsinki Nihaî Senedi’ne imza atarak, AGİK’e ve devamı olan Paris şartına katılarak dünyadaki pek çok milletlerarası kuruluşlara ortak olmaya devam edilmektedir. Bugün her yönden globalleşme (küreselleşme) dediğimiz olgunun dışında kalmak mümkün olmayacağına göre insan haklarına bağlılık ona saygı, Atatürk’ün ve inkılâplarının ve O’nun uyguladığı politikanın bir gereğidir.

 

Hukuk devletin düşüncesi, yönetimde keyfiliği ortadan kaldırma çabası olarak ortaya çıkmıştır. Hukuk devleti, kısaca “hukukla sınırlanmış devlet” anlamına gelmekte, hukuk, devletin hem temelini ve meşruluk kaynağını, hem de sınırını oluşturmaktadır [2]. Bu sınırlama ile devlet organlarının her türlü faaliyetlerinin hukuk normlarına uygunluğunun sağlanması, yani, hukukun devletin bütün faaliyetlerine tamamen egemen kılınması [3], devletin her türlü keyfiliğinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Kamusal otoritelerin yetkilerinden kaynaklanan işlem ve kararlarının sınırlandırılmasını sağlayan hukuk devleti kavramı, kamusal güçlerin keyfi davranmalarının önlendiği devlettir [4]. Bu da yargıya başvurabilme olanağının sağlanması, yargılamanın makul sürede tamamlanması ve yargılama sırasında önceden belirlenmiş bir takım usul kurallarının uygulanması yöntemleri aracılığıyla etkili hukuki yolların varlığını gerekli kılmaktadır.

 

Anayasa Mahkemesine göre hukuk devleti [5], bütün işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı bulunan devlet demektir [6]. Hukuk devleti, bütün faaliyetlerinde hukukun egemen olduğu devlettir. Bu devlette hukuk güvenliğini sağlayan bir düzen kurulması asıldır [7]. Hukuk devleti ilkesi, genel anlamda Anayasa ile kurulan düzene, hukukun temel kurallarına saygı, bağlılık ve uygunluğu anlatır [8] . Hukuk devleti, insan haklarına saygılı, bu hakları koruyan, toplum yaşamında adalete ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kurmak ve bunu sürdürmekle kendini yükümlü sayan, bütün davranışlarında Anayasaya ve hukuk kurallarına uyan, işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan Devlettir [9]. Hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her eylem ve işlemi hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasanın bulunduğu bilincinden uzaklaştığında niteliğinin geçersiz kalacağını bilen devlettir[10].

 

Anayasa Mahkemesi bir kararında da, hangi hallerin hukuk devleti ile bağdaşmadığını belirterek, bu ilkeye başka bir yönden açıklık getirmiştir. Buna göre: “Hukukun üstünlüğünü, toplumsal barışı ve ulusal dayanışmayı amaçlamayan, Anayasanın öncelik ve bağlayıcılığını gözetmeyen, hukukun evrensel kurallarına saygılı olmayan, adaletli bir düzeni gerçekleştirmeyen, kişilere değer vermeyen, çağdaş kurum ve kurallarla uyum sağlamayan devletin hukuk devleti olduğundan söz edilemez [11]

 

Hukuk devleti yargı denetimine açık olan devlettir [12]. Hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu “bağımsız yargı”dır [13].

Anayasa teklifinin 17. maddesi ile Hakimler ve Savcılar Kurulu üye sayısı 22 kişiden 12 kişiye düşürülmektedir. Bunlardan 5 üyeyi doğrudan Cumhurbaşkanı seçebilecektir. HSYK, Adalet Bakanı’nın başkanlığında toplanacağı da dikkate alındığında, HSYK tamamen Cumhurbaşkanı’nın inisiyatifinde işleyecektir.

 

Bu anlamda, yargı erki tek başına Cumhurbaşkanına bağlı olacak ve hukuk devleti koşulları ortadan kalkacaktır.

 

Dışişleri Bakanlığı'ndan emekli büyükelçiler, Anayasa değişikliği teklifi ile ilgili yapmış oldukları açıklama ile "Teklifin yasalaşması halinde Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve hukuk devleti olma niteliğini yitirecektir" şekilde ifade kullanılması oldukça ilginçtir [14].

 

Yaptığımız açıklamalar uyarınca sonuç olarak;

 

A.Anayasa teklifi ile önerilen başkanlık sistemi, Cumhuriyete açıkça aykırıdır.

 

B.Anayasa’nın 1.maddesinde yer alan Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir ” hükmünün alenen veya zımnen ortadan kaldırılması mümkün değildir. Anayasanın ilk dört maddesi değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.

 

C.Bu teklif ile Anayasal bir suç işlenmektedir.

 

 

 

cumhuriyet.jpg

 

 

 

 

 

 

 

 

[1] KİLİ, S., GÖZÜBÜYÜK, A.Ş., a.g.e., s. 255

[2] KÜÇÜK Adnan, Hukuk Devleti Kavramı ve Anayasa Mahkemesi Kararlarında Hukuk Devleti, Hukuk Devleti Hukuki Bir İlke Siyasi Bir İdeal, Adres Yayınları, Ankara 2008, s.352

[3] SANCAR Mithat, Şiddet Tekeli ve Demokratik Hukuk Devleti, Doğu-Batı Dergisi, Yıl:4, Sayı: 13, Kasım-Aralık-Ocak 2000-01, s.36

[4] ATAY Ender Ethem, İnsan Haklarının Gerçekleştirilme Şartı Olarak Hukuk Devleti, Polis Dergisi, Sayı: 36. http://www.egm.gov.tr/eğitim/dergi/eski sayılar/ index/htm

[5] AYM, 1963 yılında CHP‟ nin Haksız İktisapların İadesi Hakkındaki 14.12.1953 tarih ve 6195 sayılı Kanunun Anayasaya aykırılığının ileri sürüldüğü iptal davasına ilişkin olarak verdiği kararında ilk defa “hukuk devleti” kavramının tanımına değinmiş ve bu kavramdan ne anlaşılması gerektiğini ifade etmiştir. Buna göre: “Hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu, âdil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anayasa‟ya uyan bir devlet”tir (AYM; E. 1963/124, K. 1963/243, KT: 11.10.1963.) şeklinde tanımlamıştır Anayasa Mahkemesi aynı kararında, “Hukukun ana prensiplerim dayanmayan; devletin amacı ve varlığı sebebiyle bağdaşmayan ve sadece belli bir anda hâsıl olan geçici bir çoğunluğun sağladığı kuvvete dayanılarak çıkarılan kanunlar, toplum vicdanında olumsun tepkiler yaratır. Böyle bir kanun hukukun yüceliğini temsil etmez. Böyle bir kanunun kabulünü ve uygulanmasını hukuk devleti tasarrufu niteliğinde saymak da mümkün değildir. Bu bakımdan 6195 Sayılı Kanun, her şeyden önce Anayasanızın Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu ilkesine aykırılık gösterir.” şeklinde bir değerlendirmede de bulunmuştur.

[6]AYM, E. 1990/25, K. 1991/11, KT: 10.01.1991.

[7] AYM, E. 2003/10, K. 2006/106, KT: 23.11.2006.

[8]AYM, E. 1990/19, K. 1991/15, KT: 21.06.7991.

[9]AYM, E. 2002/38, K. 2002/89, KT: 08.10.2002; AYM; E. 2002/61, K. 2002/43, KT; 17.04.2002; AYM; E. 2003/48, K. 2003/76, KT: 23.07.2003; AYM; E. 1984/1, K. 1984/2, KT: 01.03.1984; AYM; E. 1985/8, K. 1986/27, KT: 26.11.1986; AYM; E. 1996/59, K. 1997/70, KT: 09.12.1997; AYM; E. 1979/38, K. 1980/11, KT: 29.01.1980; AYM; E. 1986/3, K. 1986/15, KT: 03,07.1986; AYM; E. 1990/20, K. 1991/17, KT: 21.06.1991;AYM; E. 1976/43, K. 1977/4, KT: 27.01.1977; AYM; E, 1994/75, K. 1995/4, KT: 07.02.1995; AYM; E. 1992/17, K. 1992/30, KT: 21.04.1992; AYM; E. 1996/62, K. 1997/57, KT: 17.06.7997; AYM; E. 1998/48, K. 1998/85, KT: 22.12.1998.

 

[10] AYM; E. 1992/8, K. 1992/39, KT: 16.06.1992; AYM; E. 2000/21, K. 2000/16, KT: 06.07.2000; AYM; E. 2001/3, K. 2005/4, KT: 06.01.2005; AYM; E. 2001/282, K. 2004/34, KT: 17.03.2004; AYM; E. 2001/323, K. 201)5/31, KT: 01.06.2005; AYM; E. 2001/349, K. 2004/14, KT: 12.02.2004.

[11] AYM; E. 1989/6, K. 1989/42, KT: 07.11.1989; E. 1992/29, K. 1993/23, KT: 24.06.1993

[12] AYM; E. 2005/13, K. 2009/141, K.T.8.10.2009

 

[13] 29 AYM; E.2007/16,K. 2009/147,K.T.15.10.2009

[14]http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/659830/Emekli_buyukelcilerden_Anayasa_teklifi_aciklamasi__Yasalasirsa_hukuk_devleti_kalmaz.html

 

 

 

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA