Cem Küçük'ün yazısı şöyle:

11 Kasım 2022’de bu köşede “Yeni e-Ticaret Kanunu’ndaki bazı meseleler” başlıklı makale yazmış ve yeni yasanın bazı sıkıntılarını yazmıştım. Bu kanun maddesiyle ilgili benim dışımda da yazanlar oldu. İlginçtir hükûmet dünyanın en iyi işini yapsa görmezden gelenler, bu kanunu beğenmişler. Yurt dışından fonlanan ama içeriden de maddi destek gören, eski Aydın Doğan medyasında çalışanların yoğunlukla yazar olduğu ve çalıştığı bir site yeni e-Ticaret kanununa destek veriyor. Bunun arkasında bir bit yeniği olduğu açık. İnsanın aklına, “Acaba Aydın Doğan’ın bazı e-Ticaret sitelerinin önü mü açılmak isteniyor?” diye insan sormadan edemiyor. O sitedeki iddialara bir bakalım. Sonra gerçekleri görelim. 1. O sitedeki yazıdan anlaşıldığı üzere e-Ticaret’te tekel olduğu yönündedir. Rekabet Kurumu tarafından yayınlanan Rekabet Sözlüğünde, “Tekel, piyasada tek bir satıcının olduğu durumdur” olarak açıklanmaktadır.(Kaynak: https://www.rekabet.gov.tr/Dosya/geneldosya/rk-terimleri-sozlugu-2018-pdf s.142) Peki e-Ticaret sektöründe gerçekten bir tekel var mı birlikte bakalım: E-Ticaret’te bugün için Hepsiburada, N11, Getir, Yemeksepeti, Amazon, Çiçeksepeti, LCW gibi platform hizmeti sunan oyuncular bulunmaktadır. Özellikle market hizmetiyle birlikte pandeminin de etkisiyle büyük yatırım alarak hızlı büyüyen Getir, N11’in % 33,3’ünü 50 milyon dolara satın almıştır (Kaynak: https://webrazzi.com/2022/01/19/getir-in-n11-com-a-ortak-olmasi-ile-ilgili-merak-edilen-finansal-detaylar/). Ayrıca Rusya’nın en büyük platformlarından biri olan Ozon’un da Türkiye’ye yatırım yapacağı, Türkiye’de site açacağı haberi çıkmıştır. (Kaynak: https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/rusyanin-onde-gelen-e-ticaret-platformu-ozon-turkiyede-1975423) Bu kadar oyuncunun olduğu, aynı zamanda dünyanın en büyük e-Ticaret firmalarından biri olan Amazon’un dahi yatırım yaptığı sektörde tekel olduğunu belirtmek en hafif tabiriyle gerçekleri saptırmak dışında bir şey değildir. 2. O sitedeki yazıda KOBİ'ler için e-Ticaret fonu geliyor iddiası var. Açık bir şekilde yanlış bir bilgi. E-Ticaret Kanunu’nun hiçbir yerinde “e-Ticaret fonuna ilişkin bir bilgi yer almıyor. Kastedilen elektronik ticaret lisans ücreti fakat bu lisans ücretinin ilave bir mali yük olduğu KOBİ’lerin lehine hiçbir faydasının bulunmadığı açık. Burada toplanacak tutarın Kanun’da KOBİ’ler için kullanılacağına dair hiçbir madde yok. Tam tersi EK MADDE 4/5’te “Lisans ücreti Bakanlıkça peşin olarak tahsil edilir. Tahsil edilen tutarlar genel bütçeye gelir kaydedilir” deniliyor. Hiçbir gerçek tarafı yok. 3. O sitedeki yazıya göre Kanun’un amacı “Tüccarların ödemelerini hızla alabilmesini sağlamak.” Birlikte irdeleyelim. Kanun gerçekten tüccarların ödemelerini hızla alabilmesini mi sağlıyor? Kanun’un EK Madde 1/2.a maddesinde “Mal veya hizmet satışı karşılığında elektronik ticaret hizmet sağlayıcıya yapılması gereken ödemenin, en geç satış bedelinin elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcının tasarrufuna girdiği ve siparişin alıcıya ulaştığı tarihten itibaren beş iş günü içinde eksiksiz yapılmaması” haksız ticari uygulama olarak nitelendiriliyor. Bir başka maddede “satış bedelinin elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcının tasarrufuna girdiği ve siparişin alıcıya ulaştığı tarihten itibaren” ifadesi dikkat çekiyor. Peki, bununla ne demek isteniyor? Platformlar Pazar yerinde satıcıların ürünlerinin satışlarını yaptıklarında ödeme işlemlerini kendi sanal posları üzerinden geçiriyorlar. Burada da bankalarla üye iş yeri sözleşmeleri imzalanıyor. Bankalar, üye iş yeri sözleşmeleri gereği kendi sanal poslarından geçen tutarları ortalama 30 gün gibi bir süre beklettikten sonra platformlara iade ediyorlar. Yani Kanun’un deyimiyle satış bedeli aracı hizmet sağlayıcının tasarrufuna sipariş tarihinden itibaren 30 gün geçtikten sonra giriyor. Basit bir hesapla sipariş tarihine t diyelim. Bankadan paranın alınma süresi 30 gün yani t+30+5 iş günü içerisinde paranın ödenmesi gerekiyor. Hafta sonlarını çıkarsak toplamda satıcı malı sattığı tarihten itibaren parasını 37 günde alabilecek. E-ticarette hâlihazırda ortalama vadeler zaten 15 gündü. Kanunda bu süreyi kısaltmadıkları gibi 37 günlere çıkarmış oldu. Dolayısıyla verilen bilgi bütünüyle yanlış ve yanıltıcı. 4. O sitedeki yazıda “Ama Sezar'ın hakkı Sezar'a, e-Ticaret Kanunu’na getirilen değişiklik iyi olmuş. Türkiye'nin ve Türk tüccarının (e-Pazar yerlerinde satış yapanların) ve müşterilerin, dolaylı olarak da kuryelerin lehine olmuş” iddiasında. Bunu hangi açılardan söylediği yazıdan asla anlaşılmamakla birlikte, bahsettiği kimselere Kanun’un getireceği zararları tek tek irdeleyelim: • Bu kanun müşterilerin lehine olduğunu iddia etmek asla mümkün değildir. Türkiye’de açıklanan enflasyon %85,51 oranındadır. Bu kadar hayat pahalılığının olduğu bir ekonomide tüketicilerin mal ve hizmetlere daha ucuz ulaşabilmesi için platformların “indirim” yapması yasaklanmaktadır. Ortalama bir tüketicinin bu platformlardan en büyük beklentisinin ürünlere daha fazla indirim yapması olduğu bilinen bir gerçektir. Ancak Kanun indirim yapmayı yasaklamaktadır, bunun tüketicinin lehine olduğu nasıl söylenebilir? Öte yandan Kanun’da lisans ücreti yer almaktadır. 100 milyar TL’lik net işlem hacmine sahip bir platformun ödemesi gereken lisans ücreti 11.6 milyar civarındadır. Peki platformlar bu vergiyi kendi ceplerinden ödeyemeyeceğine göre bu bedelleri satıcılara yansıtacaklar. Satıcılar da doğal olarak fiyatlara yansıtacak, enflasyonun düşmesi beklenirken Kanun yoluyla enflasyonist etki oluşturulmuş olacaktır. Bunun neresi müşteri lehinedir? • Kanun’un satıcılar lehine olmadığını salt yukarıda açıkladığımız vade ve lisans ücretiyle dahi açıklamak mümkündür. Ancak satıcıların aleyhine olan uygulamalar bunlarla sınırlı değildir. Bilindiği üzere platformların en büyük katkıları işlem maliyetlerini düşürmeleri, satıcılara demokratik bir ortam sağlamaları olarak anlatılabilir. Adıyaman’da küçük bir atölyesi olan ayakkabı satıcısının İzmir’deki bir müşteriye ulaşması günümüz şartlarında yalnızca dijitalleşme ile platform ekonomisinin gelişmesiyle mümkündür. Peki küçük bir ayakkabı üreticisinin ürününün TV’de reklamını yapması mümkün müdür? Bu soruyla en saf insan bile herhâlde hayır cevabını verir. Platformlar sayesinde satıcılar TV’de reklamlarını tanıtma imkânı bulabilmektedir. Peki platformlara reklam yasağı getirildiği durumda bu artık nasıl mümkün olacaktır ve bu Kanun’un satıcıların lehine olduğu nasıl söylenebilir? • Bir de Kuryeler var: Kanun’un kuryelerin lehine olduğunu söylemek de imkânsızdır. Bunun birkaç basit açıklama ile böyle olmadığı açıklanabilir: i) Kanun’da platformların kargo şirketlerinin platform dışında hizmet vermesi yasaklanmaktadır. Örnek vermek gerekirse A internet sitesinin A Express isimli kargo firması varsa, A internet sitesinden satılan ürünler dışında paket taşınması yasaklanmaktadır. Bu yasağın herhangi bir geçerli sebebi olamayacağı gibi kurye esnafının açıkça aleyhine olduğu tartışmasızdır. Zira kuryeler, paket sayısı arttıkça kazançlarını da artırmaktadır; platformların sahibi olduğu kargo şirketlerinin platform dışında bir başkasına hizmet vermesinin yasaklandığı durumda paket sayısı azalacak, kurye esnafının da geliri düşecektir. ii) Lisans ücretiyle âdeta platformların büyümesi cezalandırılmaktadır, astronomik ilave mali yük getirilmektedir. Dünyada büyümenin Kanun yoluyla yasaklandığı yer maalesef ülkemizdir. Platformlar büyüyemezse paket sayısı azalacağından kurye esnafının da geliri azalacaktır. Yasanın bu sebeplerle kurye lehine olduğunu söylemek de zordur. • Bazı şirketlerin tekelleşme iddiasıyla pazarı terk ettiği iddiası var. Tamamen yalan. • Kanunu serbest piyasa içerisinde savunacak akıllı tek adam yok ama kanunun muhalifler tarafından desteklenmesi benim çok tuhafıma gidiyor. Yurt dışı fonlu internet sitesinde, eski Doğan medyası çalışanlarının çoğunlukta olduğu bir yerde yeni e-Ticaret kanunu beğenildiyse ben orada bir tuhaflık ararım. Aydın Doğan ve yakınlarının e-Ticaret şirketlerini tekel hâle getirmek isteyen varsa bilelim. Hükûmetin millî savunma hamlelerine bile kılıf bulan, İHA ve SİHA’ları övmeyenler yeni e-Ticaret kanunu yere göğe sığdıramıyor ve öve öve bitiremiyorsa ben o durumdan şüphe ederim.