“Yapay zeka, medeniyetimize zarar verme potansiyeli taşıyor. Bu konuda risk olduğunu düşünmeyen kim varsa idiottur.” Bu sözler Elon Musk’a ait. Yani yapay zekaya sahip sohbet robotu ChatGPT’yi geliştiren şirketin sahibi olan Musk’a. Durum her geçen gün daha tehlikeli bir hal alıyor çünkü. İngiltere’de hükümetin terörizm danışmanı Jonathan Hall, çok yakında dünyada yüz milyonlarca insanın yapay arkadaşlarıyla dünyanın tüm dillerinde saatlerce sohbet etmesinin mümkün olacağını söylüyor. “Yapay zekalı sohbet yazılımları terörizm yanlısı ideolojiyi teşvik etmek için programlanabilir. Bu konuya ChatGPT gibi botlar kendileri de karar verebilir” diyor.

KENDİ YAPAY TEHLİKESİ GERÇEK

“Çevrimiçi dünya söz konusu olduğunda terörle mücadele yasaları zaten geride kalıyor: Kötü niyetli denizaşırı aktörlere veya teknoloji sağlayıcılara ulaşamıyor” diye ekliyor. Bu durumda insan ve makine arasında paylaşılan sorumluluk, cezai sorumluluğu bulanıklaştırıyor. Yani kovuşturma zora giriyor. Herhangi bir sohbet robotunun bir kişiyi terörizme teşvik için kullanıldığına dair kanıt henüz yok. Ancak uydurma hikayeleri yaymak ve kullanıcıları gaza getirme konusunda büyük bir potansiyeli var. Halihazırdaki yapay zeka teknolojisinde ‘halüsinasyon’ eğilimi var. Yani bir soruyu yanıtlamak için veya sohbetin parçası olarak boşlukları doldurmaya çalışıyor.

ROBOTLAR SUÇLARDAN MUAF

Bu sistemler henüz gelişme aşamasında olduğundan hatalı bilgiler üretebiliyorlar. İnsanların başı ekranlarıyla ilişkileri yüzünden derde girebilir, tutuklanabilirler. Bunlar da çoğunlukla çocuklar olabilir Hall’e göre. Ayrıca ‘bu yapay refakatçi’, yalnızlar için eşsiz bir nimet olduğundan tutuklananların ortak özelliği tıbbi bozukluklar taşımaları, nörolojik farklılıkları olması, öğrenme güçlüğü duymaları olabilir. Bugün ceza kanunu robotları kapsamıyor. Dolayısıyla yapay zeka sistemleri tüm suçlardan muaf. Anlaşılan acilen yeni bir mevzuat yazılması gerekiyor. Bu sistemlere erişim o kadar kolay ki. Teröristlerin erişiminin engelleneceği şekilde bir düzenleme/kontrol imkansız olmasa gerek.

PANDEMİ VE SAVAŞ MODANIN ŞİFRELERİNİ DEĞİŞTİRDİ

Türkiye’yi yurt dışında da başarıyla temsil eden, modern bir marka olan Sagaza’nın kreatif direktörü Zelia Kaçar ile yeni nesil modayı konuştuk. Kaçar, kamuflaj ve çizgili desen, fırfır, formu bozulmuş gömlek elbiseler ve transparan tasarımlarıyla öne çıkan bir tasarımcı. Ona bunların kültürel karşılığını sordum. “Savaşlar ve pandemiden sonra bu kaotik ortamdan sonra daha barışçıl ve özgürlükçü bir dünya istemimizden ötürü, tasarımlarımıza da bu vurguyu yansıtacak detaylar ekledik. Kamuflaj, gücü; fırfır, hareketi; çizgiler, dinamizmi yansıtıyor” dedi. Pandemi öncesi ve sonrasında giyim alışkanlıklarındaki değişimi sordum.

GECE GÜNDÜZ FARKI KALKTI

“Pandemi öncesine göre dünya daha dijital. Özellikle çevrimiçi satışlar bu şekilde çok arttı. Tabii çevrimiçi satışların artması, mağazada fiziksel olarak denememek demek. Bu da daha işlevsel ve fonksiyonel kıyafetler tasarlamamıza sebep oldu. İnsanlar bir ürünü, daha önce aldığı birkaç ürünle kombinleyebilmek ya da gündüz giydiği bir kıyafeti, altına topuklu bir ayakkabıyla geceye de taşıyabilmek istiyor. Pandemide alışılan rahatlık giyim tarzımızı da etkiledi. Gündüz kıyafeti, gece kıyafeti şıklığı farkı vardı. Ama artık o biraz daha iç içe geçti. Daha sportif parçaları şık parçalarla bir arada kullanabiliyoruz. Sweatshirt altına etek, jean üzerine şık bir bluz, crop top ve ceket ile şık ve konforlu kombinler tercih ediyoruz” dedi.