CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Laikliğin güvencesi biziz, laikliği bize emanet edin' diyenlerin olduğunu ifade ederek, ''Ciğeri kediye emanet ederim, laikliği sana emanet etmem'' dedi.

Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, türban tartışmalarına değindi.

Namazda örtünme konusunda değişik görüşler bulunduğuna işaret eden Baykal, Ebu Hanifi'nin namazda kadınların saçının dörtte birinin görülebileceği, Ebu Yusuf'un ise yarısına kadar görülebileceği görüşlerini savunduğunu söyledi.

Bir kişinin, İslami yorumlardan en radikalini seçip, ''Saçımın tek bir telinin dahi göstermeyi uygun görmüyorum'' demesine saygı duyacağını ifade eden Baykal, ancak bunu Anayasa yorumu haline getirmenin, kabul edilemez ve yanlış olacağını kaydetti.

Deniz Baykal, ''Dinin kendi içinde tartıştığı, 1,5 milyar Müslüman'ın farklı uygulamalar içindeki bir pratiği, siz Anayasa kuralı haline getirirseniz, çok tehlikeli, yanlış bir şey yapmış olursunuz'' dedi.

İslamiyet'te tesettürün bulunduğunu ifade eden Baykal, tesettürün İslamiyet'in kurucu unsuru olup olmadığını sordu. Baykal, tesettürün, Hristiyanlık ve Musevilik'te de bulunduğunu ancak İslamiyet'in kurucu unsuru olmadığını kaydetti. Baykal, İslamiyet'in kurucu unsurunun Kelime-i Şehadet olduğunu anımsatarak, imanın ve ibadetin şartları arasında tesettürün yer almadığını belirtti.

BÜYÜK GÜNAHLAR

CHP Genel Başkanı Baykal, Allah'a ortak olma, büyü yapma, adam öldürme, faiz ve yetim hakkı yeme, savaştan kaçma, namuslu kadınlara iftirada bulunma, yalan şahitlik, sözünde durmama, emanete ihanetin; İslamiyet'teki büyük günahlar arasında yer aldığını vurgulayarak, ''Nerede bu noktada duyarlılık, nerede?'' diye sordu.

Baykal, ülke kaynaklarının Oferlere 750 milyon dolar ucuza satıldığını öne sürerek, burada yetim hakkının yenildiğini ifade etti.

Tesettürün tavsiye mi yoksa emir mi olduğunun tartışıldığını anlatan Baykal, emir olarak anlayanlara da saygı duyduğunu söyledi.

Baykal, ''O emri, 'saçın tek telini göstermek dahi bize göstermek yasaklanmıştır' diye yorumlayanları saygıyla karşılıyorum. Hiç ona aldırmayan milyonlarca insan var, onlar da öbürleri kadar Müslüman olmaya devam ediyorlar'' diye konuştu. Bunun, Anayasa kuralı haline getirilmesiyle bölünmenin başlayacağını savunan Baykal, üniversitelerde bir kısım öğrencilerin türban takmasıyla, ''çalışkan-çalışkan olmayanlar'' şeklinde değil, inanca göre ayrışmış bir sınıfın görüleceğini söyledi. Baykal, akla birden bire dindarlığı getiren bir üniversite tablosunun; doğru bir pedagoji, siyaset, demokrasi ve hukuk olup olmadığını sordu.

''İYİNİYETİ SUİİSTİMAL EDİLENLER''

Baykal, ''Birikmiş sorunu çözmek istiyoruz'' denildiğini ifade ederek, bu sorunu, kimin, nasıl, niye biriktirdiğinin sorgulanması gerektiğini kaydetti. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Sen bunu çözerken yeni bir sorun biriktirmiyor musun? Sorun mu çözüyorsun, sorun mu üretiyorsun?' Bütün bunları bilerek, planlayıp uygulayanlar var, bunları fark etmeden, bunların peşine takılanlar, alet olanlar, kullanılanlar, iyiniyeti suiistimal edilenler var. Bir kısmı ne yaptığını bilerek, bunu götürüyor. Onlar zaten gününde çıkıp söylemişler. Şimdi sıkışınca diyorlar ki 'Laikliğin güvencesi biziz, laikliği bize emanet edin' Ciğeri kediye emanet ederim, laikliği sana emanet etmem. Bu kişiler, bir süre önce 'Millet istemiyorsa, laiklik mi olurmuş, elbette kalkacak' diyenler değil mi? 'O zaman öyle söyledi ama değişti...' Peki, şimdi böyle söylüyor, değişmeyeceğinin garantisi mi var?''

Deniz Baykal'ın bu sözleri üzerine, salonda bulunanlar, ''Türkiye laiktir laik kalacak'' şeklinde slogan attı.

''Laikliğin güvencesi biziz'' diyenlerin, bilerek bunu götürdüğünü, bir kısmının ise demokrasi, liberallik adına hareket ettiğini belirten Baykal, İran'da, demokrasi ve özgürlükleri özleyen liberaller, demokratlar, sosyalistler, komünistlerin birlikte hareket edip, Şahı devirerek, Humeyni'yi iktidara getirdiğini, Humeyni'nin de ilk olarak bu kesimleri tasfiye ettiğini anlattı.

''NE SOLCU NE SAĞCI AMA YAĞCI''

Bunların dışında, ''Ne solcu ne sağcı ama yağcı'' olan bir kısmının bulunduğunu ifade eden Baykal, ''Kimin gücü varsa, onun peşine takılıp, ona yalakalık, yağcılık yapanlar... Mezbahaya götürülen dananın, kasabın bıçağını yalayarak kendisini kurtarması mümkün değil'' diye konuştu. Deniz Baykal, bir de hasılatçıların olduğunu, ''Bu iş karlı, iyi kazanç, siyasi yarar var. Niye siyasi yararı sadece onlara bırakalım? Bu siyasi harmandan payımız olsun, çuvalımızı dolduralım'' anlayışı içinde ayak uyduranlar, destek olanların bulunduğunu savundu.

Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bunlar, 'Ondan daha hızlı koşarak, çözdüreceğiz, istismara fırsat vermeyeceğiz' derler. Şimdi diyorlar ki 'Dindar cumhurbaşkanı seçtirmediler demesinler diye, o dindar dedikleri kişiyi cumhurbaşkanı seçtirdik' Aferin iyi yaptın. Şimdi 'Türban yasağını kaldırmamıza fırsat vermiyorlar demesinler diye, koşacağız o yasağı da kaldıracağız' Çizgiyi nerede çekeceksiniz, bunun ölçüsü var mı? 'Üniversitede tamam, ama lisedeki kıza taktırmayacağım' bunun anlamı, tutarlılığı var mı? Sen yeni sorunlara davetiye çıkarıyorsun? 'Onlar sorun değil, yapıverelim' dediğin zaman yolun açık. O zaman beraber el ele verir, yürürsün. Yani diyorsun ki tecavüz edilen insanın maruz kaldığı tehlikede, ne istiyorsan al, canımı da al. Aldığın zaman işbirliği yapıyorsun. Ne oluyor? Ya da tadını çıkar denilir ya. Bunu mu tavsiye ediyorsunuz Türkiye'ye? İşte laiklik burada devreye giriyor. Laiklik tehdit edildiği noktada 'dur' diyeceksin, başından itibaren diyeceksin. Orada 'dur' deme şansını kaybettiğinde, bil ki ondan sonraki noktalarda durduramazsın.''

''NASIL MUHAFAZAKARLAŞTIRMA?''

CHP'ye yönelik, ''Türbanlılarla fotoğraf çektiriyorsunuz, sizin toplantılarınıza da katılıyorlar, sonra da böyle diyorsunuz'' şeklinde eleştiriler yöneltildiğine işaret eden Baykal, türban takanların, bu yanlışlığın kaynağı değil, kurbanı olduğunu söyledi. Bu kişilerin neden türban taktığını sorgulamaya haklarının olmadığını belirten Baykal, ''Siz ülkeyi on yılarca öyle yönetmişsiniz ki 30 yıl önce olmayan bir sorun ciddi bir sorun olarak önünüze gelmiş'' dedi.

Türkiye'yi, iktidarın uygulamalarının muhafazakarlaştırdığını ifade eden Baykal, Türkiye'nin gittiği yeri ''muhafazakarlaşma'' olarak nitelendirilmesinin doğru olmayacağını kaydetti. Baykal, ülkenin, dinselleştirilen, temel referansın din olmaya başladığı bir toplumsal düzene doğru bilinçli olarak götürüldüğünü savundu.

Bazılarının, ''Bunların din devleti kurmaya çalıştıklarına inanmıyorum. Bunlar muhafazakarlaştırmaya çalışıyor'' dediğine dikkati çeken Baykal, şunları kaydetti: ''Nasıl bir muhafazakarlaştırma, laik mi? Laiklik ile muhafazakarlık çatışan iki kavram değil. Dinselleştiriyorsunuz. Kötü mü; değil. Dinin en doğru anlamda toplumda giderek daha etkin olması çok güzel bir şey. Bizim yaşadığımız dinin önem kazanması değil. Siz yanlış bir dinsel yorumu Türkiye'ye dayatıyorsunuz. Bunun sonucu Türkiye, çağdaş, laik toplum olmaktan çıkıyor, dinsel kriterlerin her alanda, -şimdi eğitime girmeye başladı, yarın hukuka, devlet yönetimine girecektir- ağırlık kazandığı topluma çekilmek isteniyor. Bunun mekanizması olarak demokrasi kullanılıyor.''

Milletvekili olarak ettikleri yeminin, Türkiye ve Anayasaya sahip çıkma anlayışına dayalı olduğunu vurgulayan Baykal, 71 yıldır Anayasanın özü olan laikliğin, ''Ben istersem kaldırırım'' denilemeyeceğini kaydetti. Baykal, sözlerini, ''Teslim olmak yok. Bu mücadele devam edecek. İnançla, sonuna kadar Türkiye Cumhuriyeti'ne hep beraber sahip çıkacağız'' diyerek tamamladı.