Diyabetin önlenemez yükselişi tüm dünyanın çözümüne odaklandığı konuların başında geliyor. Gelişmiş ve sanayileşmiş ülkelerdediyabet oranı yüksek görülse de hastalığın artış hızına bakıldığında gelişmekte ve sanayileşmekte olan ülkelerde bu oran çok daha yüksek. Bu hız Ortadoğu başta olmak üzere Güney Asya, Güney Amerika ve Afrika’da olağanüstü bir yükseliş gösteriyor. Türkiye’nin,diyabetin Avrupa’da en hızlı arttığı ülke oluşu da hastalık riskinin yüksekliğine işaret ediyor. Peki diyabet neden böylesi bir yükseliş içinde ve neden bir salgına dönüşmüş durumda?

Diyabet riskini yüzde 60 azaltın

Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, “Hastalığın ilerleyişine 21. yüzyılın yeni hayat modeli neden oluyor” diyor. Çok hızlı ilerleyen teknoloji insan yaşamına birçok kolaylık getirirken sağlık sistemimini altüst ediyor. İşyerinde bilgisayar başında saatler geçiriyor, evde televizyon önünden kalkmıyoruz. Yürümüyor en kısa mesafe için bile arabaya binmeyi tercih ediyoruz. Yemeklerimizi çok hızlı tüketiyor kendimizi fast-food çılgınlığının kucağına atıyoruz. Seçtiğimiz besinler hep hamurlu, yağlı ve şekerli olunca da hızlı kilo alıyoruz. Böylece 50’lerden 20’li yaşlara hatta çocukluk çağına kadar inmiş olan obezite ile beraber gelişen ensülin direnci sorunuyla karşılaşıyor vediyabet hastası oluyoruz.

DİKKAT GİZLİ ŞEKERİNİZ OLABİLİR

Diyabet henüz klasik bulgularını, yani çok su içme, sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, kilo alma gibi belirtilerini vermeden 15-20 yıl süresince semptomsuz ilerliyor ve bu dönem gizli şeker olarak isimlendiriliyor. Prof. Dr. Temel Yılmaz, “Gizli şeker aslında 20 yıl öncesinden kendisine özgü bazı belirtiler verse de bunlar çoğu zaman ihmal edilir ve atlanır” diyor. İlk ortaya çıkan bulgunun, “reaktif hipoglisemi” adı verilen şeker düşme atakları olduğu belirtiliyor.

Reaktif hipogliseminin en önemli özelliğinin ise bu atakların kişinin yemek yedikten sonra meydana gelmesi olduğuna dikkat çekiliyor ve bu “tokluk hipoglisemileri” olarak adlandırılıyor. Bu kişiler sabah uyandıklarında fazla acıkmıyor, genellikle kahvaltı yapmıyor, öğle yemeğini hafif geçiştirip ilk yemeği yedikleri andan gece uyuyuncaya kadar geçen sürede hipoglisemi atakları nedeniyle sürekli yemek yemek zorunda kalıyorlar.

 

Bu sorun halinde; kan şekeri düşüklüğü, sinirlilik, soğuk terleme, fenalık hissi, bazı kişilerde baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu gibi bulgular görülüyor. Akşam üstüne doğru ise tatlı krizi ve çikolata isteği baş gösteriyor. Bu hastaların bir bölümünde gece uykudan uyanıp yemek yeme alışkanlığı görülüyor. Bu dönemde glikoz yükleme testinde genellikle tokluk (2. saat) kan şekerinin açlık kan şekerinden düşük olduğuna dikkat çekiliyor.