Yapı Kredi'nin CEO'su Tayfun Bayazıt ile krizi, sektörü, gelinen son durumu ve beklentileri konuştuk. Röportaj iki ayrı bölümde yayınlanacak....


- Sizce bu krizin neresindeyiz?

Bir kere bu yaşadığımız krizin diğerlerinden farkı var. Öncekiler kendi iç dinamiklerimizin yarattığı krizlerdi ama bu sefer gelişmiş ülkelerden kaynaklanan ve küreselleşmenin de katkısıyla modern ekonomi zamanının en yaygın ve senkronize krizini yaşıyoruz.

- En ağır mı aynı zamanda?

Ağırlığı da öyle tabii, ağırlığı da aynı boyutta. Bunun senkronize olması ve her piyasayı etkiliyor olması da önemli.

Yurtdışında krizin bankalar üzerindeki etkinliğinin belirginleştiği, çözüm ve çıkış yolları ile ilgili arayışlar da halen sürdüğü için safhanın netleşmediği bir dönemdeyiz. Büyük ihtimalle bu krizin reel sektöre ciddi olarak etkisini de ilk çeyrekten itibaren görüyor olacağız.

Yapı Kredi'nin CEO'su Tayfun Bayazıt, yaşanan krizin neresinde olduğumuz söylemek için henüz erken olduğunu düşünüyor. Yaşanan durumu 'modern ekonomi zamanının en yaygın ve senkronize krizi' olarak tanımlayan Bayazıt'a göre içeride

bankacılık sektörüne yöneltilen eleştiriler ise son derece gereksiz. Sektörün iyi bir sınav verdiğini düşünen Bayazıt, bankaların daha fazla risk alması gerektiğini söyleyenlere de 2001'de yaşanan çöküşü işaret ediyor.

Yapı Kredi'nin CEO'su Bayazıt ile krizi, sektörü, gelinen son durumu ve beklentileri konuştuğumuz röportaj iki ayrı bölümde yayınlanacak.

- Daha hissetmedik mi yani?

Hissetmeye başladık, özellikle de üçüncü çeyrekten itibaren. Ama 2009 yılı itibariyle bunun neresinde olduğumuz, çıkışa ne kadar yakın olduğumuz konusunda birşey söyleyebileceğimiz dönem de ancak ilk çeyrek sonu ve ikinci çeyrek başı olacak.

Şimdiye kadar bir takım ciddi tedbirler alındı. Bankaların kamulaştırılmasında sorunu yaratan toksik varlıkların bilançolardan çıkarılması ve bankaların yeniden sermayelendirilmesine kadar birçok hayati adım atıldı. Ama bu krizin sonuna geldiğimize dair bir konsensus henüz yok.

- Daha dibe vurduk diyemiyoruz o zaman...

Evet, şimdilik diyemiyoruz.

- Peki krizin şekli ile ilgili tartışmalara ne diyorsunuz? 'V' mi olacak 'U' mu?

Şekil tartışmaları hep olur ama V olmayacağı çok açık. Artık U'nun alt tabanının ne kadar geniş olacağı tartışılıyor. Daha önce benzeri birşey yaşamadığımız için 'bunun benzerini görmüştük, şurdan döneriz' diyebilecek bir durum yok ortada.

- Krizde alınan önlemler ne kadar yeterli?

Krizi nereden kaynaklandığı, nasıl geliştiği ve nereye gideceği konusundaki öngörüler çok önemli. En önemli unsur ise güven unsuru. Kredi mekanizmalarının eskisi gibi sağlıklı çalışabilmesi için güvenin tesis edilmesi çok önemli.

Bizde alınan önlemlere diğer ülkelerin aksine bankaları rahatlatan tedbirler değil, mali kesimin aktif kalitesindeki bozulmanın önüne geçecek önlemler diye bakmak daha iyi olur. Ayrıca ana dengeyi de gözardı etmeksizin vergi düzenlemeleri gibi uygulamalar da bu işin önünü açabilir.

" Modern ekonomi zamanının en yaygın ve senkronize krizini yaşıyoruz. "

- Vergi derken...

Türkiye için istihdam ve ihracat alanında anahtar olan sektörlerin tekrardan canlanması için alınacak önlemler diyorum. Ama tabii bunu bir bütün olarak bütçe politikaları içerisinde değerlendirmek lazım. Öncelik istihdam yaratan ve ihracat yapan sektörler olmalı.

- Sektör olarak neden hep bankacılık hedef tahtasına oturuyor? Niye herkes size kızıyor?

Kızanlar oluyor da herkesin kızdığına emin değilim. Bu son derece doğal aslında. Bu krizin çıkış şekline bakarsanız, birçok açıdan sorumsuzca alınan riskler, bu riskleri denetleyemeyen bir denetim mekanizması, bu işi gözardı eden reyting kuruluşları, hırsı aklının önünde giden finans yöneticileri ve zamanında parasal politikalarla bu köpüğün oluşmasına engel olmayan merkez bankaları...

Dolayısıyla bu krizin oluşmasında mali sektörün bütün oyuncularının kabahati olduğu için, 'herhalde bizimkiler de yanlış bişeyler yapmıştır' gibi yanlış bir çıkarsama yapılıyor.

- Bankacılık sektörü olarak krizde iyi bir sınav verdiğinize inanıyor musunuz?

"Henüz krizin sonuna geldiğimize dair bir konsensus yok. "

Risklerin iyi yönetilmediği, küresel uygulamalara uyum sağlanamadığı, bankacılıkla siyasetin iç içe girdiği ve mali sektörün objektif yönetilmediği durumlarda neler olduğunu 2001 yılında gördük. Bunu gördüğümüz için ondan sonraki süreçte birçok yanlışı tamir edip, yeni bir ortama girdik. Biz de o ortam içerisinde bugüne kadar geldiğimiz için bankacılık sektörü hem riskini daha iyi yönetiyor hem daha ehil yöneticiler var, hem denetim mekanizması iyi çalışıyor...

Şimdiye kadar son derece kadar rasyonel davrandık. Gelişmiş anlı şanlı bankaların yarattığı hasara bakarsak ne kadar iyi durumda olduğumuzu görebiliriz.

- Ya gelen eleştiriler?

Şu gün itibariyle dünyada bu kadar büyük bir resesyon varken ve dünya devi mali kuruluşlar bundan çok olumsuz etkilenirken Türk mali sektörü sermayesi güçlü ve likiditesini yönetebilir bir konumdaysa aslında çok da fazla eleştirilecek bir noktası yok. Sonuçta 2001'deki felaketin ardından bu disiplini sağlamış olan bir sektör, aslında bu krizin bizde çok daha derinlemesine hissedilmesinin önüne geçmiş olan bir sigorta görevi yapıyor.

Mali sektör böyle bir ortamda çok daha atak ve risk alan bir yapıda olup bu krizin etkilerini daha da azaltabilir mi derseniz onun da kısa vadede belki rahatlatıcı etkisi olabilir ama günümüz kuralları ve koşulları bunun olmayacağını gösteriyor. Fakat bazı kesimlerin istediği gibi böyle bir ataklıkta mali sektör olsa, onun neticeleri çok daha büyük faturaları önümüze getirebilir.

- Kontrollü gitmek daha iyi yani...

"İstihdam yaratan ve ihracat yapan sektörlere vergi desteği sağlanmalı"

Kesinlikle, çünkü diğerinin faturasını biz 2001'de gördük. Biz kötü yönetilen ve ehil ellerde olmayan bir mali sektörün yarattığı hasarın ne kadar büyük olabileceğini gördük. Milli gelirimizin üçte birinden fazlasını yitirdik.

Bu denenmiş kötü tecrübeyi bir daha denemenin anlamı yok.

- Krizden sonra pazardan çıkan bankalar olur mu? Veya sıralamada bir değişiklik bekliyor musunuz?

İçinde bulunduğumuz aşama küresel mali sistemin kasıldığı ve tekrar açılması için ciddi radikal tedbirlerin alındığı bir ortam olduğu için ondan sonrası ile ilgili öngörüde bulunmak zor. Ama muhakkak ki iyileşmenin başladığını gördüğümüz ortamda birkaç şey birden olacak.

- Nedir onlar?

Birincisi, küresel çapta sermaye yeterliliği yüksek ve risk yönetimi becerisi açısından daha kabiliyetli olan kurumlar öne çıkacak. Bu kurumlar sermayeleri yeteri kadar güçlü ise bir takım yeni satın almalara yönelebilir. Bu dinamik muhakkak çalışacak, krizden sonra hep böyle olur zaten.

İkincisi, krizlerden alınacak derslerle bankacılık sektörünün düzenlenmesi ve denetlenmesi konusunda ek tedbirlerin getirileceğini düşünüyorum. O tedbirler nasıl bir mali ve küresel mimariyi önümüze koyacak, ona bakmak lazım.

- Nasıl bir yapı çıkacak önümüze?

" Fazla atak olmak çok daha büyük faturaları önümüze getirebilir. "

Şu anda bu tartışma sürüyor. Bazı çevreler, bu krizin gelişmesinin nedeni olarak 'batmayacak kadar büyüklüğe' gelen kurumların ahlaki çöküntüye yol açtığını, boyutlarının ötesinde riskler alabildiğini ve bunun da sistemik riskler yarattığını söylüyor. Dolayısıyla bundan sonraki dönemde mali sektördeki oyuncuların bu kadar büyük olmamasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalı diyenler var.

Ayrıca tartışılan başka bir konu, bankalarda bu sorunu yaratmış olan ve piyasaları yok olduğu için gerçek zararlarının ne olduğu tespit edilemeyen toksik varlıkları ayırıp kötü banka-iyi banka ayırımı yapmak. Kötü bankayı bir şekilde çözüp iyi bankayı da reel sektörü bir an önce destekleyecek yapıya getirmek gerektiğini savunanlar var.

Şu anda 3 ay sonra şu olur 6 ay sonra bu olurdan ziyade herkes kredi mekanizmaları sağlıklı çalışan bir mali sektör dizaynına kafa yoruyor.

- Türkiye'de nasıl bir değişim olur?

Bizim kendi piyasamız açısından, son 5 yılda ciddi yabancı sermaye geldi. Çünkü biz bu düzenlemeleri yaptık ve sağlıklı bir oyun alanı olduk. Ama şu anda buraya yatırım yapanların da kendi ana ülkelerin de sorunlar olduğu gerçek. Bu sorunlar ne kadar adresini bulacak, sonrasında yeni bir iş planı ile çıkacaklar mı, bu planlar içerisinde Türkiye'nin önemi ne olacak gibi konular iç dinamikleri etkileyecek. Bu dinamik bir süreç.

- Bankaların sendikasyon yenilemeleri sorun yaratır mı?

" Para var ama kredi verecek şirket bulma konusunda sıkıntı var. "

Tek başına bu konuya takılmak çok doğru değil. Çünkü bankacılık sektörünün sermaye yapısını oluşturan özkaynakları var, son derece kuvvetli. Mevduat tabanı var, krizin başında olumsuz etkilendi ama şimdi sağlıklı bir şekilde gelişimini devam ettiriyor. Bankaların sermaye benzeri almış olduğu krediler, karşılıklı birebir dışarıdan almış oldukları krediler ve son olarak da sendikasyonlar var. Banka bilançosu içerisinde en büyük boyutu oluşturmazlar ama genellikle kısa vadeli ve vadesi gelen miktarlar büyük olduğu için kamuoyunun biraz daha ilgisini çekiyor.

O krizin en derin olduğu zamanda dahi bazı bankalar sendikasyonlarını yüzde 60-70 oranında yenileyebildiler. Fonlama tarafında herhangi bir sorun ile karşılaşılmayacağını çok rahat öngörebiliriz.

- Söylenildiği kadar bir problem yaratmayacak o zaman...

Şu anda önemli bir konu olarak ortaya çıkmıyor. Kaldı ki şu anda gerçek kredi talebi ile ilgili bir düşüş de var. Dolayısıyla fonlama olanakları açısından bankaları zorlayan bir ortam yok. Şu anda çok ciddi yatırım kapasitesi olan kuruluşların da bu belirsizlik geçene kadar yatırımlarını askıya aldıklarını görüyoruz. Bireylerin de benzer şekilde harcamalarını ertelediğini ve kredi talebinin azaldığını görüyoruz. Dolayısıyla zaten kredi talebi açısından çok ciddi bir düşüş yaşanıyor ve fonlama üzerinde bir baskı yok.

- Bankaların ellerinde ciddi bir nakit birikiyor o zaman. Öyle mi?

Sıkıntılı ortamlar bankaların daha likit kalması, daha rahat ortamlar o likidite konusunda daha cömert olması gereken ortamlardır. Ama bu likiditenin de bir dozu var ve bankaların BDDK'nın getirdiği düzen konusunda uymak zorunda olduğu rasyolar var. Zaten çok fazla likidite bankaların elini yakar. Bankalar bir şekilde o likiditeyi yaymak zorunda.

- Şöyle bir sonuca ulaşabilir miyiz: Para var ama kredi verecek düzgün şirket bulamıyorsunuz...

Bu büyük ölçüde doğru. İyi firmalar, reytingi yüksek firmalar hem yatırımlarını askıya aldı hem ticaret hacminin düşmüş olması işletme sermayesi ihtiyacını azalttı. Bu nedenle de kredi talebinde ciddi bir azalma var. Para var ama kredi verecek şirket bulma konusunda sıkıntı var. Şu anda sorunun daha fazla kredi talebi kısmında olduğu konusunda hemfikirim.

Hürriyet