Londra'da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gül, Suriye'deki gelişmelerden Kıbrıs Rum tarafının 2012'nin ikinci yarısında devralacağı AB Dönem Başkanlığı'na kadar pek çok konuda önemli mesajlar verdi:

Akşam'ın haberine göre Gül'ün mesajları şöyle:

- Hem sabah hem öğleden sonra katıldığınız programlarda Türkiye'ye yoğun ilgi olduğu gözüküyordu...
Heybemiz dolu olunca burada da rahat oluyorsunuz. Toplantıya girmeden önce organizasyonu yapan yöneticilerle konuştuk. 'Herkes sizin konuşmanızı bekliyor' dediler. Biraz da Beşşar Esad'ın Sunday Times'taki röportajı vardı. O da İngiltere'de zaten gündemde olan konuydu. Şimdi Suriye'nin en yakın komşusunun Cumhurbaşkanı burada olunca, en çok bu konu soruluyor. Guardian Yazı İşleri toplantısına girdik. Onlar da aynı şeyi sordular. Bizim hiçbir gizli gündemimiz yok Suriye'yle ilgili. Güvenlik olsun, ekonomik istikrar olsun, refah olsun istiyoruz. Artık tek parti rejiminin, otoriter rejimlerin hayatını sürdürmesi mümkün değil. Korku duvarları yıkıldı. Mısır'da olan şey buydu. Suriye'de olan şey de bu. Dışarıdan askeri müdahaleler filan bunların doğru olmadığı kanaatindeyiz.

- Türk hacılar dönüş yolunda saldırıya uğradı...
Ben hemen bilgi aldım. 'Otobüs biraz da yanlış istikamete girmiş orada, problem çıkmış, büyütülecek bir konu değil' dediler. Bunların olmaması gerekir.

"Telkinle hareket etmeyiz"

- Türkiye'nin askeri operasyonu arzulamadığını söylediniz. Fakat uluslararası basında ve Suriye muhalefetinde 'Bir operasyon yapılacaksa Türkiye öncülüğünde olmalı' görüşü dillendiriliyor. En kötümser senaryo olursa bir rol üstlenmesi olabilir mi?
Tabii ki bir devlet yanı başında önemli olaylar oluyorsa, en iyi senaryodan en kötü senaryoya kadar kendini hazırlar. Hazırlaması gerekir. Bu en kötü senaryoyu görmek için değil aslında. Ama devlet dediğin budur. Biz hiçbir zaman dış müdahalenin doğru olduğu kanaatinde değiliz. Hele hele başkaları şöyle istiyor diye de olmaz. Türkiye başkalarının baskısıyla ve yahut da telkiniyle hareket eden bir ülke değildir. Kendi kararımızı kendimiz veririz.

"Tüm senaryolara hazırız"

- Suriye'den Türkiye'ye yönelik askeri tehdit olursa NATO'dan 5. maddenin işletilmesini isteme ihtimalimiz var mı?
Her türlü senaryoya çalışırız. Söylediğiniz tehdit başka bir yerden de olursa cevabımız gayet açık olur. 'Terör örgütü Kandil gibi orayı da bir nevi kendisine serbest alan yapmak isteyebilir' deniyor. Böyle bir hatayı Suriye'yi yönetenlerin yapmayacakları kanaatindeyim. Böyle bir şeye asla tahammül etmeyiz. Kesinlikle de tolere etmeyiz. Böyle bir duruma da fırsat vermeyiz. Bunu şu anki Suriye yöneticileri de bilir. Fırsat vereceklerini de tahmin etmem.

- Türkiye, siyasi- ekonomik istikrarıyla krizdeki Avrupa tarafından yakından izleniyor. Ama bunu gölgeleyen PKK terörü var. Örgütün Avrupa'da da uzantıları var. Buradaki görüşmelerde gündeme geliyor mu PKK?
Bugün yaptığımız görüşmelerde gündeme geldi. Türkiye'de, terörü maruz kılacak bir durum yoktur. Siyasi olarak en aykırı fikirler savunulabilir. Oturumlarda neler konuşuyorlar. Yeter ki arkasında şiddet olmasın. Şiddet içinde olanlara karşı sonuna kadar mücadele devam edecektir. Bazen bölgesel, bazen uluslararası oluyor. Bu konuda işbiriliğine önem veriyoruz.

- Yatırımcılarda endişe gözlemlediniz mi?
Ben yatırımcılarda görmedim. Terör her yerde olabiliyor. (Bakan Babacan; gün boyunca yatırımcılarla birlikteydik. Onların gündeminde böyle bir şey yok) Ortadoğu'daki ülkelerin gündemleriyle karşılaştırınca bizim sorunlarımız kıyas bile götürmez.

- Burada, Kraliyet Ailesi'nin İngiltere'nin en büyük 'soft power'ı olduğunu savunuyorlar. Türkiye kendi 'soft power'ının farkında mı?
Birçok konuşmamda en çok öne çıkarttığım alan budur. Fırsat buldukça okuduğum alan da budur. Güzel kitaplar var. Türkiye'yi esas güçlü yapacak şeyin buradan geçtiğini savunuyorum. Noksan olan şey buydu. İstanbul'un bugün taşı toprağı altınsa bu 'soft power'ı arttığı içindir. Yoksa Boğaz aynı Boğaz. Yeni boğaz açılmadı. Hukuk sistemindeki değişiklikler, Türkiye'nin verdiği güvenden dolayı farklı. Bu tamamen 'soft power' güçlenmedir. İçine tabii ki hukuk girer, legal sistem girer, ekonomiyi güçlü hale getiren de hukuk sistemidir. Hukuk sisteminiz eğer açık, şeffaf, hesap verebilir hale gelmediyse ekonomi de ona göre gelişir.

- AB'nin kendi sıkıntıları. Ekonomik kriz... 1990'ların başındaki hayal kayboluyor gibi. AB medyasında yeni bir yapılanmaya gidilebileceği yönünde tartışmalar var. İki, üç bölgeden bahsediliyor. Bu tartışmalar AB hedeflerimiz açısından bize imkan sunabilir mi?
Biz onlara takılmamalıyız. Onlara takılırsak, bugün Fransızların, Almanların söylediği şeyler çıkar. Bizim için bütün bu tartışmaların bir fırsatı var. Bize zaman veriyor. Kendimizi daha çok toparlamamız için... Ekonomimizi, demokrasimizi, hukukumuzu... Şu anda aramız kapanıyor. Aramız daha da açılıyor olabilirdi. Belki de en mutlu olacağımız şey şu ki; Türkiye derli toplu. Bu dönemde Türkiye, kendi problemleriyle vakit geçiriyor olsaydı büyük kayıp olurdu. Bizim hedefimiz belli.

"Sefil AB'ye yarım başkan"

- Türkiye, mevcut krizi kendi yararına kullanabilir. Ama bu AB'yi de stratejik olarak rahatlığa itmiyor mu? Onlar da müzakere performansını soğutmuş olmuyorlar mı?
Kesinlikle haklısınız. Ama bütün AB üyesi ülkelerle yaptığımız görüşmelerde 'Bu bizim stratejik tercihimizidir. Ayrıca sizin de namus borcunuz' deriz. Muhakkak o baskımızı hissettiririz. Neredeyse şu anda hiçbir fasıl açılamaz hale geldi. Bunun AB için en büyük itibarsızlık olduğunu söylüyoruz. 2012'de en büyük itibarsızlık yaşanabilir. Düşünebiliyor musunuz? AB'nin tüm ilkeleri çiğnenerek Kıbrıs'ta Rum kesimi AB'ye katıldı. Noksan bir şekilde. Yarım bir şekilde. Bu ailenin standartlarını çiğneme örneğiydi. Şimdi de bu yarım ülke, eksik ülke AB 'ye başkanlık yapacak. Böyle bir birlik... Ancak böyle yarım bir ülke başkanlık yapacak. Böyle 'miserable' (sefil) birliğe böyle yarım bir başkanlık olacak. Bu ifadeyi aynen AB yöneticilerine de söyledim.
n Kıbrıs başkanlığı döneminde Türkiye'nin protesto anlamında bir tavrı olacak mı?
Dışişleri Bakanı da hükümet de gerekli açıklamalarda bulundu. Biz onları yokluğa mahkum edeceğiz. Komisyonda sorun yok. Fakat Rumların başkanlık yapacağı toplantılara katılmayacağız.

"Euro Zone'a girmek gibi bir niyetimiz yok"

- AB'de ekonomik krizden dolayı soğuk rüzgarlar esiyor. Bizde ise AB hedefi konusunda yatay pozisyon var. Fasıllar tıkandı. Bu durum üyelik sürecini daha da uzatacak endişesi var mı?
Burada çok soruluyor 'Türkiye'nin gücü nereden geliyor' diye. Türkiye'nin kazandığı 'soft power'dan geliyor. Askeri her zaman vardı. Nüfusumuz yine aynı büyüklükteydi. Ekonomisini de güçlü hale getiren aslında 'soft power'ıydı. Bizim için müzakere sürecinin başarıyla bitmesi daha önemli. Bu sürecin bitmesi demek resmen ve fiilen AB ülkesi sınıfına girmek demek. O sınıfa girdikten sonra AB'de kimse Türkiye'ye hayır diyemez. O gün belki Türk halkı Norveç gibi olmayı tercih edebilir. Bu süreç Türkiye'ye güç veriyor. Müzakere sürecinin büyük katkısı var. Bunu göz ardı etmeden kararlı şekilde devam etmeliyiz. AB içinde Euro Zone ve dışında olan ülkeler zaten büyük problem. Bizi de ilgilendirmiyor. Euro Zone'a girmek gibi niyetimiz de yok zaten. Esas egemenlik o zaman gidiyor.

"Kürt sorunu için kafamda bir model var"

- Anayasa sürecinde yerel özerklik, kültürel haklar, ilk üç maddenin değişmesi yoluyla eşit yurttaşlık gibi, gerçekten reformist bir çabanız olabilir mi?
Oluyor. Nihayetinde biliyorsunuz ki Cumhurbaşkanı'nın yetki ve rolü ayrı, hükümetin ayrı, siyasilerin ayrı. Başından beri popülizme kaymadan açık seçik söylüyorum. Bu koltukta otururken Türkiye'yle ilgili iyi şeyleri söylemem lazım. Görev bittikten sonra paylaşmam doğru olmaz.

- Kürt sorunun çözümünde kafanızda bir model var mı?
Memleketin en önemli konusudur da dedim. Kafamda var tabii ki. Şöyle bir şey ortaya çıkıyor. Sanki bunlar terör sayesinde oluyormuş gibi algılanıyor. Son aylardaki terörün muhakkak kırılması lazım.

"Dink dosyası bitmedi"

- DDK, Yazıcıoğlu dosyasına el attıktan sonra önemli gelişmeler oldu. Şimdi de Dink cinayetini çalışıyorlar. Orada da sis perdesi aralanabilir mi?
Tamamen uzman ekiplerin işleri bu dosyalar. İşlerine karışmam. Tam yetki veririm. Tereddütsüz çalışmalarını isterim. Sonuca gelince bana bilgi verirler. Henüz dosya bana sunulmadı.

"Sadece petrol boru hattı bizi tatmin etmez"

- Türk şirketleri, enerji alanında önemli anlaşmalar yaptı. Genel Energy PLC, Londra borsasına girdi. Siz de şirketin Başkanı Mehmet Sepil ve CEO'su Tony Hayward'ı kabul ettiniz...
Büyüyen bir ülkenin, bazı temel hammaddelerini garanti etmesi lazım. Bunların başında da petrol gelir. Biz hep boru hatlarının üzerinde durduk. Bu iyi bir şey tabii. Ama sadece üstünden petrol boru hatları geçen bir ülke bizi tatmin etmez. Petrol ve gaz üretim sahalarında şirketlerimizin olması lazım. Kanadalı gelecek, Çinli gelecek, Norveçli gelecek, siz olmayacaksınız... Petrolün, gazın kokusunu alacaksınız ama orada olmayacaksınız. Her zaman teşvik ettim. İki yıl önceki Meclis konuşmamda bu konuya yer verdim. Bunu MGK'da da başka yerlerde de söyledim.

"Ermeni meselesinde çözüm umudu ölmedi"

- Erivan'da, Türk ve Ermeni işadamlarını bir araya getiren toplantı yapılıyor bugün. Ermeni sorununda bir fırsat kaçırıldı mı?
Zor konular bir atımda halledilmiyor. O kadar donmuş ki. Üfürünce erimiyor. Anlaşılan birkaç teşebbüs gerek. O iyi bir dönemdi ama tam anlaşılamadığı kanaatindeyim. Bölgede aslında herkesin çıkarı vardı bu işte.

- Türkiye'nin şartları mı zorlaştırdı yoksa Ermenistan'ın mı?
Zorlukları vardır ama tamamen de ölmüş denemez.