ABD Dışişleri Bakanlığı 2010 İnsan Hakları Raporu'nun Türkiye bölümünde, "yasalar bağımsız yargıyı koruma altına almasına rağmen, yargının bazen dış etkiye maruz kaldığı, ordunun ise resmi ve gayri resmi mekanizmalarla siyasi etkisinin yıl içinde azaldığı" kaydedildi.

Raporun Türkiye bölümünün ayrıntılarında, "yasaların keyfi tutuklama ve gözaltıları yasaklamasına rağmen devletin/hükümetin zaman zaman bu yasaklara uymadığı" ileri sürüldü.

"Yıl içinde polisin göstericileri, rutin bazda birkaç saatliğine gözaltına aldığı" belirtilen raporda, polisin insan hakları örgüt ve gözlemcileri ile medya personelini "gözaltına almaya ve taciz etmeye devam ettiği" kaydedildi.

Geçen yıl, uzun tutukluluk dönemlerinin genel olarak Türkiye'de sorun oluşturduğu ifade edilen raporda, "yasaların şüphelilerin duruşmalarının tamamlanması veya gözaltı hallerinin süresine ilişkin zaman dilimi sunmadığı, hakimlerin bazı şüphelilerin, duruşma olmadan uzun sürelerle hatta belirli bir süre vermeden tutulması yönünde talimat verdiği" değerlendirmesinde bulunuldu.

Raporda, şu ifadelere yer verildi:

"Yıl içinde İstanbul'daki savcılar, seçilmiş hükümeti devirme ve huzursuzluğu kışkırtma planları yapma suçuyla tanınmış ordu, iş dünyası ve medya şahsiyetlerini, 'Ergenekon' olarak iddia edilen bir şebekenin üyeleri olarak tutuklamaya ve bu kişiler hakkında dava açmaya devam etti. Bazı muhalif politikacılar, basın mensupları, insan hakları grupları ve hükümeti eleştiren kesimler bu davaların bir çoğunun siyasi güdümlü olduğu görüşünü dile getirdi. İnsan hakları grupları ve bazı hükümet destekçileri dahil olmak üzere diğerleri ise tutuklamaların, ülke genelindeki gazeteciler ve insan hakları eylemcileri üzerinde baskıyı düşürdüğü yorumunda bulundu. Bazıları yıl içindeki duruşmalar sırasında serbest bırakılmasına rağmen, düzinelerce davalı, ülkede yaygın olan bir şekilde, uzun süredir tutuklu."

"Balyoz Davası"na da değinilen raporda, "birçok gözlemcinin bu davayı da 'Ergenekon' davasına benzer biçimde siyasi güdümlü gördüğü, diğerlerinin ise bu konuya hükümeti devirmeye girişenlerin adalet önüne çıkarılması olarak baktığı" belirtildi.

-"YARGI BAZEN DIŞ ETKİYE MARUZ"-

Raporda, "yasaların bağımsız yargıyı koruma altına aldığı ancak yargının bazen dış etkiye maruz kaldığı" ileri sürüldü. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) yapısına yönelik değişikliklere değinilen raporda, "Bu değişikliklerin destekçileri, bu gelişmeyi bağımsız yargı yolunda atılmış bir adım olarak överken muhalifler ise hükümetin HSYK'ya adayların seçilmesinde, yargıç ve savcılar arasında etkisini kullanacağı ve Cumhurbaşkanının hükümet yanlısı adayları seçeceğinin muhtemel olduğu iddiasında bulunuyor" denildi.

"Kamu savcıları ile hakimler arasındaki yakın bağlar, suç davalarında yolsuzluk ve adaletsizlik görünümü veriyor" ifadesi kullanılan raporda, "İnsan Hakları Derneğinin (İHD) siyasi yelpazenin tüm kesimlerinden binlerce kişinin hapiste olduğunu, hükümetin ise siyasi tutuklu olduğu iddia edilen kişilerin aslında terör örgütlerinin üyesi olmakla veya bu örgütlere yardım etmekle suçlandığını belirttiği" ifade edildi.

"Sivil konularda bağımsız ve tarafsız bir yargı olduğu" ifade edilen raporda, yasaların tüm vatandaşlara, insan hakları ihlalleri de dahil olmak üzere, fiziksel ve psikolojik zararlardan dolayı tazminat için sivil dava açma hakkı verdiği kaydedildi ve Anayasa değişikliğinin bireylere Anayasa Mahkemesine doğrudan başvurma hakkı tanıdığı hatırlatıldı.

Raporda, "bireyler ve yüksek mahkeme üyeleri ve siyasetçiler de dahil kamu şahsiyetlerinden, telefonlarının, mahkeme kararı olmadan yasadışı dinlendiğine dair şikayetler geldiği" belirtildi.

-"SİYASİ GÜDÜMLÜ CİNAYET YOK"-

Raporda, sivil yetkililerin güvenlik güçlerinin etkin kontrolünü genel anlamda sağladığı belirtildi.

Devlet veya hükümet ya da çalışanlarının siyasi güdümlü cinayetler işlemediği ve yıl içinde siyasi güdümlü kaybolmalara dair haberlerin bulunmadığı ifade edildi.

Raporda, Türk güvenlik güçlerinin raporlarına dayanan tahmini rakamlara göre, yıl içinde terör örgütü PKK ile mücadeleyle alakalı silahlı çatışmalarda "25 sivilin öldüğü, 50 sivilin yaralandığı, güvenlik güçlerinden de tahmini olarak 108 kişinin öldüğü, 244 kişinin yaralandığı, 149 teröristin öldüğü, 5 teröristin yaralı ele geçirildiği" kaydedildi. Raporda, güvenlik güçleri ile teröristler arasındaki çatışmalarda, sivil ölüm ve yaralanmalarının 2009 yılı rakamlarına göre düştüğü, güvenlik güçlerinin ölümlerinin ise arttığı belirtildi.

İnsan hakları örgütlerinin, cezaevi ve ıslah evlerinde işkence ve istismar olayları ile güvenlik güçlerinin insan haklarını ihlallerine yönelik soruşturmaların etkin olmadığı yönünde raporlar gelmeye devam ettiği kaydedilen raporda, yıl boyunca iyileşme gösterse bile hapishane koşullarının yetersiz olmayı sürdürdüğü ve yeterli fonun sağlanmaması ve hapishanelerin çok kalabalık olmasının en büyük problemler olduğu belirtildi.

-"ORDUNUN SİYASİ ETKİSİ AZALDI"-

Raporda, geçen yıl erişimi engellenen internet sitesi sayısının, 2009 yılına göre artış gösterdiğine dair rapora değinildi.

"Yasaların toplanma, dernek kurma, seyahat, siyasi faaliyet özgürlüğü gibi konuları koruma altına aldığını ama bazı durumlarda devletin bu hakkın kullanımını pratikte kısıtladığının görüldüğü" ileri sürülen raporda, "ordunun ise resmi ve gayri resmi mekanizmalarla siyasi etkisinin yıl içinde azaldığı" kaydedildi.

Kadına yönelik şiddetin ciddi sorun olmaya devam ettiği, yolsuzluğa karşı kanunlar ile din, dil, ırk ayrımcılığını yasaklayan yasaların yeterli etkinlikte uygulanmadığı öne sürülen raporda, Türkiye'de geçen yıl Yahudi düşmanlığına yönelik bazı haberlere rastlanıldığı, bazı televizyon programlarının Hristiyan ve Yahudi karşıtı mesajlar veren yayımlar yaptığı ve Yahudi karşıtı eserlerin kitapçılarda yaygın olduğu iddia edildi.

Raporda, "Kürt kimliklerini alenen ya da siyasi açıdan ortaya koyan veya kamu alanında Kürtçe kullanmayı destekleyen Kürtlerin, sansür, taciz ve soruşturma riskiyle karşı karşıya kaldığı" ileri sürüldü.

-RAPORDA ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE ÖVGÜLER...-

Raporda, zaman zaman 12 Eylül'de referandumdan geçen Anayasa değişikliği maddelerine değinilerek, olumlu atıflarda bulunuldu.

HSYK'nın yapısında meydana gelen değişiklikler ile Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun yolunun açıldığından bahsedilen raporda, değişikliklerle askeri personele sivil mahkeme yolunun da açıldığı hatırlatıldı.

Anayasa değişikliğinin yaşlılar, gaziler, kadınlar ve engelliler için pozitif ayrımcılık da dahil olmak üzere, cinsiyet eşitliğini geliştiren tedbirlere imkan verdiği kaydedilen raporda, değişikliklerin çocuklar için de pozitif ayrımcılık sağladığı ve çocukları istismara karşı koruyan tedbirler alınmasını öngördüğü ifade edildi.

Raporda, değişikliklerin işçi haklarının tanınmasını sağladığı, özel hayatın gizliliğini koruduğu hatırlatıldı.

Raporda, anayasa değişikliklerinin bağımsız bir insan hakları komisyonu ve ombudsmanlık ofisi kurulmasını öngördüğü ancak yıl sonuna kadar bu konuda yasal adım atılmadığı belirtildi.

Raporda, Terörle Mücadele Kanunu'nda değişiklik ile küçük yaştaki 200'den fazla çocuğun ve daha önce küçük yaşta tutuklanan kişilerin serbest bırakıldığına da değinildi.