Yedi yıllık bir aranın ardından yoğun bir deniz kokusunun duyulduğu "Sen" isimli albümüyle sevenlerinin karşısına çıkan Bülent Ortaçgil, kafasının karışık ama artık yaşlandıkça dünyayı kabullenmeye daha çok yatkın olduğunu söylüyor.

60 yaşını deviren Ortaçgil, "Gittikçe daha zor şarkı yazıyorum, yazmak için nedenlerim azalıyor. Ben anlaşılmıyor değilim, dinleyicinin geriliğinden oluyor bu işler. 40 yaşında hâlâ altı yaş müziğinin dinlenmesi aptallıktır." diyor.

Geçmişinizdeki tiyatro ve mühendislikteki başarınız müziğe geçişte fren etkisi yapmadı mı hiç?

Müzik benim için ideal bir meslek. Müzikle uğraşabilmek için bütün basamakları geçmek zorunda kaldım. Fen ve bilim eğitimi almanın müziğin duygu dışındaki bölümlerini çözmekte bayağı yararı var. Tiyatrocu olabileceğimi hissetseydim ona devam edebilirdim. Bir tarz rolü çok başarılı oynamıştım ama tiyatrocu her rolü başarıyla oynayabilendir. Sarhoş bir dedeyi oynadım. O kadar başarılı oynamışım ki, okul müdürü bile 'Sahne kulisinde içki içiyor bu adamlar.' demiş. (Gülüşmeler)

Türkiye'nin en sevilen müzisyenlerindensiniz. Bunun albüm satışınıza katkısı olmaması ilginç değil mi?

Buradaki problem Türkiye'deki müzikal kabulle ilgili. Türkiye'nin müzik kültürü yapısının çok homojen olmamasıyla da alakalı bir şey. İnsanları küçümsemekten hiçbir zaman hoşlanmam ama müzik, anlaşılması kolay sanat dalı değil. 'Birine müzik öğretmek istiyorsanız önce annesinden başlayın.' denir. Öyle pıt diye öğrenilip, pıt diye kabul edilebilecek bir şey değil. Ama kitlesel olan şeylerin her zaman en değerli şeyler olup olmadığı tartışma konusu. Yaptığım şarkılardaki aldığım eleştirilerin seviyesinin yukarıda olmasıyla, ticari başarımın o kadar yukarıda olmayışı benim açımdan stres kaynağı değildir. Doğal bu, bunu zaten kabul ediyorum.

Sizi sadece müzisyenlerin anlayacağını söylüyorsunuz. Bu biraz sert bir çıkış değil mi?

Öyle espriler yaptığım olmuştur, tabii ki öyle değil. Müzisyenler arasında bir anket yapsanız hepsi beni sever. Bu adamın şarkıları kötüdür diyen adama çok ender rastlarsınız, ama sokaktan 15 kişiye soralım, eminim ki 12'si beni tanımaz.

Yani 'Aynı tarzla popüler olsaydım bu işte bir yanlışlık var.' anlamına mı geliyor bu?

Tabii ki öyle. Bunu söylemek biraz ukalalık gibi olacak ama ben öyle çok popüler, ticari başarıyı yakalamış bir adam olsaydım başka türlü olurdum. Statik bir dinleyici kitlem yok, mobildir. Beni siz seversiniz, siz dayınızdan duymuşsunuzdur, siz de muhtemelen 15 yaşındaki çocuğunuza aşılarsınız. Kulaktan kulağa, nesilden nesile böyle gider.

'Müzikal bir altyapısı olmayan birisinin algılayacağı bir müzik yapmıyorum.' mu demek istiyorsunuz?

Yoo yoo, o kadar da elitist bakmıyorum. Beni sevenler arasında bir anket yapsanız çoğunluğu üniversite mezunudur. Çoğunluğunun yüzü Batı'ya dönük, Batı'daki çağdaş müzik akımlarını takip eden insanlardır, en az birkaç şiir kitabı okumuştur, edebiyattan anlar.

Sonuçta üst bir müzik diline gider bu...

Evet. Türkiye için belki öyle. Ama bunun dünyadaki seviyesi çok üst filan değil. Türkiye'deki yaygın müzik anlayışlarına göre başka tarzda bir müzik.

Filozoflar diye bir grup kurdunuz mu cidden? Şarkı sözlerinizle 'filozofluğu yakaladım.' der misiniz?

Bu internet bilgisinin yanlışlığından kaynaklanıyor. Benimle hiçbir ilgisi yok bu grubun. Sözlerimi filozofik bulurum. Hatta biraz ukalalık edeyim, Türkiye'de hiç yazılmamış kadar filozofik bulurum.

1974'teki 'Benimle Oynar mısın?' isimli ilk albümünüzle 2010'daki 'Sen' albümünüz arasında nasıl bir bağ var?

Orası müzikseverlerin eleştirisine açık, oraya dalmaları mümkün. Müzikalite ve çalgıcılık olarak daha güçlü bir müzik dili kullandığımı söyleyebilirim. Ama şarkılardaki basitlik ve vuruculuk açısından ilk albümdeki heyecan, müzik aşkı ve orijinalliği sonrasında daha az olmuş olabilir. Tek gitarla şarkı yaparım, düzenlenmemiş hallerini dinlerseniz eğer, daha sağlıklı karar vermek mümkün, şarkıların gidişatı açısından. Düzenlendiği zaman işin içine bir çeşitlilik giriyor. Şarkıları ilk haliyle çalıyor olsam o zaman daha iyi bir değerlendirme yapmak mümkün olabilir.

Son albüme yaylıların girmesi, sözlerin vuruculuğunu öldüren bir şey mi?

Hayır. Sadece bir müzik dilini, müzikal espriyi yakalamak için kullandım onu. Klasik bir mantıkla yaylıların uygun olacağını düşündüm. Yaylıları atıp arkasına bir rock gitarı koysan başka türlü bir şey olur.

Anlaşılmaz olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Hayır düşünmüyorum, ama zor anlaşılıyor olabilir. Çünkü Türkiye'deki popüler müziğin söz seviyesi 6 yaşa hitap ediyor. Altı yaş bir hayli aptalca bir yaş. 40 yaşlarında hâlâ altı yaş müziği dinliyorsanız ona aptal denir. Ben anlaşılmıyor değilim, onların geriliğinden oluyor bu işler. O kadar da küçümsemeyelim ama çok harcı alem şeyler var. Bu piyasanın seviyesini albüm alacak insanların kalitesinin, nedense, yukarıda olmasını tercih etmiyorlar da, çabuk anlaşılabilir şeyler, hep birlikte söylenebilecek şeyler tercih ediliyor.

Çabuk anlaşılmak çabuk tüketilmek midir?

Tabii ki. Zaten tüketim toplumu dediğimiz şeyin mantığı böyle çalışıyor.

İlk albümünüzün hâlâ dinleniyor olmasının nedeni bu mu?

Evet, hazmı zor. Hiç kimse müneccim gibi '40 yıl dinlenirim.' diyemez ama bu böyle oldu. Bunda Türkiye'nin müzik algılamasının dışında belki davranışlarımın da etkisi olabilir. Popüler olmaya yatkın olmamam, ortada fiziksel olarak fazla görünmemem, çok yeni iletişim araçlarını kullanmaktan hoşlanmamam gibi... [email protected]

Kafamın karışık olduğu bir gerçek

Saklı bir hayatı tercih ediyorsunuz ama sözlerinizle kendinizi deşifre etmiyor musunuz? (Gülüşmeler)

Tabii... Sözleri analiz eden biri her şeyi anlar. Şarkı sözlerinde kaçak olmaz.

Şarkı sözleriniz şiir midir, resim mi?

Birçok insan sözlerimi şiire yakın bulur ama ben bulmam. Şarkılarımı bir resme benzetiyorum, üstelik klasik bir resim değil, soyut bir resim. Şarkıların bütününde tek bir şeyden bahsetmekten hoşlanmıyorum. Sonuçta şiirle de ilişkisi var, ama öyle olsa şiir kitabı çıkardı. Bunları bir şiir kitabında görseler şairler 'Ne kadar kaba bir şey!' diyebilirler.

Sözlerle çizilen resme baktığınızda en anlamlı duran tablo hangisi?

Valla benim kafamın karışık olduğu bir gerçek. Ben bir şeyi çözmüş, bir şey adına şarkı üreten biri değilim. Tam aksine bir karışıklığı, seçemeyişi ya da işin içinden çıkamayışı anlattığımı sanıyorum. Ama o karışıklık da o kadar insancadır ki! Çok keskin inanmış, belli bir kulvarda olan, katılaşmış insan için biraz karışık bir müzik olabilir. Müzikal anlamda geliştikçe kendimi daha basit ve alçakgönüllü buluyorum. Üst seviyede bir şeyler yapıp da 'Vah vah toplum beni anlamıyor.' dediğim yok.

Yedi senelik bir ara uzun bir demlenme süreci değil mi?

Evet ama benim için çok çabuk geçti. Kendime bir defter alıp bu şarkıları yüzer kere yazdığımı itiraf edeyim. Şarkıları moda deyimle 'update' ettim. (Gülüşmeler) İlk yazdıklarımı tutmuyorum, korkuyorum bakmaya. Bu kez çok uğraştım.

Peki bu ilk ve son hali arasındaki sözler gibi aklınızdaki resim de mi değişiyor?

Bu sorduğunuz analitik bir şey. Tıp bilgisinin alanına girebilir. Bunu bana sormayın, ben sadece yapıyorum. Bunu nasıl yaptığımı anlatamam size. Ben ona çapak alma diyorum. Ama anlamı altüst edecek şekilde dramatik değişiklikler değil bu.



Giderek zor şarkı yazıyorum, nedenlerim azalıyor

Sözleri yazmak huzursuz zamanlara işaret eden bir şey ise son yedi yıldır sizi huzursuz eden şeyler ne?

Bu sorunun hoş tarafı şudur. İnsan yaşlılığa doğru gittikçe dünyayı kabullenmeye daha yatkın oluyor. Dolayısıyla sorun gördüğü şeylerle uyum gösterdiği de bir gerçek. Kabullenmişliğim daha fazla. Sorun kabul ettiğim ve öne çıkardığım şeyler daha azaldı.

'Üç beş dakika yeter derdimi anlatmaya' diyorsunuz. Bir hoşçakal albümü mü bu?

Hayır, öyle bir şey demek istemem. Ama giderek zor şarkı yazdığım bir gerçek, şarkı yazamıyorum. Yazdıklarımı beğenmiyorum, şarkı yazmak için nedenlerim azalıyor. Eğer böyle yumuşak geçişli bir hayat sürdürmeye devam edersem zor şarkı yazarım.

Yaşınız 60 oldu. Olmuşluk albümü mü 'Sen'?

Yoo. Popüler dünya için 60 yaş tuhaf ve eski bir yaş olabilir. Ama unutmayınız ki şu an dünyada aktif olan benim yaşımdan daha büyük adamlar vardır. Ama çalakalem şarkı yazarak kendimi tekrarlamak istemem. O yüzden az albüm yaptım hayatım boyunca.

Daha önce oyuna, sonra adam olmaya taktınız. 'Sen', denize bir takıntı mı?

Evet, giderek daha fazla deniz kıyısında yaşadığım için sözü edilecek ve hayatla ortaklık kurduracak şeylerin başında deniz geliyor. Önünde altı ay deniz duruyorsa o denizden bahsetmemek eşekliktir.

Altmış yaşından geriye dönüp ilk kez davulun başına geçtiğiniz dönemde olsanız yine müzik der misiniz?

Evet. Hayatta tek anladığım ve sevdiğim şey şarkı yazmak, gitar çalmak. Çünkü Türkiye'deki insanlar ne yazık ki istedikleri şeyi yapamıyorlar. Ben de orta sınıftan gelme bir insan olarak, iyi eğitim alarak bir yerde genel müdür olmaya hazırlanmış biriyim. Ama kendi kendimi iyi analiz ettim, doğru zamana kadar bekledim.

Naif bir insansınız. Bunun zararını gördünüz mü?

Görmüşümdür. Ben insanların hayatına etki edecek şekilde yaşamadım. Mühendislik yapmama nedenim de oydu, insan idare edemem ben. İnsan, idare edilecek bir şey değildir.

Şarkı sözüyle kendinizi mi idare ediyorsunuz?

Kendini temizliyor olabilirsin. Ama ben güçlüklerimi hani kedi gibi pisliğinin üzerini kapatmaktansa onları kurcalamayı tercih ediyorum. Bunlardan söz ettiğimde insanlarla iyi diyalog kuruyorum. İnsanları etkilemesinin ana nedeni budur. Örtbas etmedim.

zaman