Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Tamer Korkmaz, bugünkü köşe yazısında geçtiğimiz günlerde "Özal olsaydı, AKP'yi bitirme planına karşı Genelkurmay Başkanı'nı görevden alırdı" şeklinde yapılan açıklamalar üzerine 'Özal yaşasaydı, ne yapardı?' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

İşte Korkmaz'ın yazısı:

Özal yaşasaydı, ne yapardı?

Rahmetlinin özellikle "Necdetler Olayı" diye bilinen "Genelkurmay Başkanlığı Operasyonu"ndaki cesaretini, üç yıl sonrasında da Org. Necip Torumtay'ın istifasındaki pozisyonunu hatırlıyorum da…

Ben de sormadan edemiyorum:

Sahi, "Turgut Özal yaşasaydı, bugün ne yapardı?"

"Bir akademisyen" diyor ya, "Özal olsaydı, AKP'yi bitirme planına karşı Genelkurmay Başkanı'nı görevden alırdı" diye…

Varsayımsal, "Özal yaşasaydı ne yapardı?" sorusuna cevap bulabilmek için, farklı bir zaman dilimine gidip sorgulamakta fayda var.

***

Filmimizi birkaç yıl öncesine sararak varsayalım:

Takvimler, "2003-2004 Darbe Girişimleri Sezonu"nu gösteriyor olsaydı…

O dönemde yapılan darbe hazırlıkları (Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven) birkaç yıl sonra değil de tam da o günlerde; bir günlük, bir andıç veya bir ihbar mektubu vesilesiyle kamuoyuna yansımış olsaydı…

Hal böyle iken, o günlerde birileri çıkıp da "Turgut Özal yaşasaydı, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ü görevden alırdı!" deseydi, mesela…

Böyle bir durumda; darbe planlayan cuntacıları etkisiz hale getiren/paketleyen bir Genelkurmay Başkanı'nın görevden alınması kimin ekmeğine yağ sürerdi, acaba?

Evet, Haziran ayından bugüne kadar yaşadıklarımızı bir de böyle düşünelim. Böylelikle, perde arkasında olup bitenleri yakalayabilme, doğru okuyabilme şansımız olacaktır!

Bir kez daha soralım: "Özal yaşasaydı ve Başbakan olsaydı ne yapardı?"

El Cevap: "İhbar mektubunda, AKP'yi bitirme belgesinin hazırlanması için emir veren komutan olarak adı geçen ve Cunta'nın önde gelen iki üyesinden biri diye tanımlanan Org. Hasan Iğsız'ı görevden alırdı."

***

"Darbe Günlükleri" döneminin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök…

Muhtıra hazırlıkları yapan komutanları görevden almamıştı veya onlara görünürde herhangi bir işlem yapmamıştı…

Üstelik, hala daha aleyhlerinde konuşmuyor.

Evet, ama…

Neticede ne olmuştu?

Muhtıra girişimlerini önleyen, darbecileri durduran da; Ergenekoncuları paketleyen de Org. Hilmi Özkök'tü!

***

Dahası var…

Oramiral Özden Örnek'e ait darbe günlüklerinde yazılı (aslında ne manaya geldiği şimdiye dek pek dikkate alınmamış olan) 18 Ağustos 2004 tarihli notları arşivden çıkararak bir kez daha okuyalım:

"Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman da ziyaretime geldi. Değerli bir dosttan ayrılmanın sıkıntısı içine çökmüştü. Çok sıkıntılı bir yıl geçirmiştik. (..) Şener Eruygur'un bizim bildiğimizin dışına çıkarak bazı işler yaptığını ondan öğrendim…

Hatta, iş o kadar ileri gitmişti ki, biz bile tasfiyeye tabiymişiz. Bunlar dehşet verici bilgilerdi…"

***

Başka?

27 Nisan sanal muhtırası, "emir komuta zincirinin dışında; bir emrivaki neticesinde" internete düştüğünde Genelkurmay Başkanı olan Org. Yaşar Büyükanıt, 32. Gün programında (7 Mayıs 2009) ne demişti, hatırlayalım:

"-Ben de Ergenekon mağduruyum."

Emekli orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın bu cümleyi kurmasının bir nedeni olmalıydı!

Genelkurmay eski başkanı Büyükanıt'ın…

İstanbul'daki Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda karşılaştığı Ergenekon savcılarına "Çok zor bir görev yapıyorsunuz. Allah yardımcınız olsun" dediğini de bu bölüme ekleyelim.

***

Devam edelim…

İhanet belgesi, bu yılın Haziran ayında patladığında Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un istifasını isteyenler veya görevden alınması çağrısında bulunanlar olmuştu.

Başbuğ'un emekliye sevk edilmesini isteyenlerden biri de CHP lideri Baykal'dı!

Peki, Başbuğ görevden alınsaydı…

Hangi komutan –hem emekli olmaktan sıyrılıp, hem de Kara Kuvvetleri Komutanı olacaktı?

İhbar mektubunda "cuntanın önde gelen iki isminden biri" diye tanımlanan Org. Ergin Saygun!

***

Şimdi de; iki yıl önce (24 Temmuz 2008) bazı gazetelerde yer alan ve "hükümeti kızdıran" YAŞ senaryoları haberlerinden bir bölüm okuyalım:

"Büyükanıt'ın yerine Başbuğ'un atanmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı çıkarılmaz ve Işık Koşaner'i KKK yapacak üçlü kararname onaylanmazsa, bu iki komutan da emekliye ayrılmak zorunda kalacak. Bu durumda, Genelkurmay İkinci Başkanı Ergin Saygun önce 1. Ordu Komutanı yapılacak, on beş gün sonra KKK, ardından da Genelkurmay Başkanı olacak…"

Bu haberde yazılanlar, gerçekleşmesi asla mümkün olmayan bir "senaryo"ya aitti. Nitekim, gerçekleşmedi de…

Bununla birlikte, o senaryonun gerçekleşmesi "birilerinin hayali" idi; bir başka deyişle, üretilen bu "senaryolar" İlker Başbuğ'u Genelkurmay Başkanı olarak görmek istemeyenlerin dezenformasyonuydu.

***

Finali, Başbakan Erdoğan'ın önceki gün 'Hükümet-TSK ilişkileri' konusunda söyledikleriyle yapalım:

"-Genelkurmay Başkanı Başbuğ ile aramızda bir güven sorunu söz konusu değil…

Son gelişmelere ilişkin Genelkurmay Başkanımızın hassasiyeti çok nettir. Kendisi bana 'Hukuka ters bir yapıyı, Ordu'ma ve ülkeme zarar verecek subayı Ordu'nun içinde yaşatmam' dedi…

Yedi yılda, kurumsal değişikliklerin yapılmasında, iktidar-ordu ilişkilerinde çok daha olumlu bir sürece girdik. Sorgulama karşısında, Ordu'nun gerekli cevabı kamuoyuna da bize de verdiğini görüyorum…"/yeni şafak