Gürler çifti, 15 yıl önce düşen uçakta ölen tek evlatları olan hostes kızları için her gün çiçeklerle mezarına gitti..

1994 yılında Van'a inerken düşen THY uçağında şehit olan kabin amiri Sevtap Gürler'in anne babası, kızlarına en yakın parseli satın alıp, mezarlarını yaptırdı.

Üzüntüden felç olan anne de kızından tam 10 yıl sonra öldü. Baba Erol Gürler şimdi tek başına... Bu yalnız ve yıkık adamı iki göz bebeğinin kabri başında dua ederken buldum...

Duymadım pardon!.. Ne buyurdunuz? Haa, şimdi tamam. "Ölenle ölünmez" diyorsunuz öyle mi? O zaman Erol Abi'ye de söyleyin onu. Gidin, yüzüne bakın ve söyleyin: "Ölenle ölünmez!" deyin... Okkalı bir tokadı yüzünüzün değil, aklınızın orta yerine, Erol Abi'nin elinden avucundan değil, gözünün bakışından yiyin, "şıraaak" diye. Siz bilmezsiniz ama Erol Abi "ölenle öleli" çook oldu arkadaş.

KARDELEN ÇİÇEĞİ
"Su damlam, inci tanem, içimin kelebeği, yüz akım, esas canım" dediği biricik kızı Sevtap'la beraber çoktan öldü o da. Sevtap kız, hostesti. Sevilen, sayılan, şirket reklamlarında bile yüzüne, gülüşüne baş vurulan bir dünya tatlısıydı. Demirel'i, Özal'ı, Nazmiye Hanım, Semra Hanım gibi baş bayanları taşırlarken, kabin ekiplerine hep onun liderlik ettirilmesi bundandı işte. Ve Sevtap Gürler'in uçağı 1994'ün bir zemheri ayazında Van dağlıklarına düştü. Kabin amiri Sevtap kız da nice yolcuyla birlikte işte o uğursuz, kademsiz anda yitti gitti. Yanıp kavrulmuş bedeniyle, daha 28 yaşında... Sanki, sünmüş bir kardelen çiçeği gibi yatıyordu karlı tepelerde.

KARLAR DÜŞER AĞLARIM
Anne baba çıldırdı... Hangi anne baba çıldırmaz ki? Anne baba asla unutamadı. Hangi anne baba unutur ki? Önce Kapalıçarşı'daki kocaman iş yerini akrabalara devretti Erol Abi. Sonra eşi Melahat Hanım'la birlikte hergün her sabah sela vakitlerinden akşam alacalarına kadar, THY şehitliğindeki kabrine yakın bankta oturdular. Üzerlerine kar yağdı, yağmur yağdı, güneş abandı yılmadılar. Sonra şehitliğin tam köşesine, üstünde canparelerinin adı yazılı koca bir hayrat yaptırdılar. Hüzünlerini, özlemlerini bu da kesmedi Gürler çiftinin. "Esnaf Hastanesi'dir, fakir fukara yeridir" diyerek 2 yeni doğan odası tefriş ettiler. Kızlarının ismi yazılı odada doğan her bebekle birlikte Sevtap kızın adı, anısı yeniden doğsun için. Ama... Ama bu da yürekteki yanardağın sönmesine yetmedi. Aradılar, buldular, aracı ricacı koydular. Şehitliğin hemen yanı başında kamuya açık mezarlığın kızlarına en yakın parselini satın alıp kendi mezarlarını yaptırdılar. Sonra... Sonra sıra Erol Abi'nin anlatmasında:

'DAYANAMIYORUM'
" Sadece bedenimiz yaşıyordu ama hiç değilse buraya gelebiliyorduk. Peki ya biz de toprak olunca nasıl uzak düşecektik serçemizden? Mezarlarımızı buraya kurduk ki yakın olalım. Vah vah ki anca 10 yıl dayanabildi anacığı. Önce üzüntüden felç oldu, yatalak kaldı. Tekerlekli sandalyesiyle buraya getirdim onu senelerce. Sonra... Sonra o da beni bırakıp kızının yanına göçtü. Şimdi her gün buradayım ben Savaş Bey. Önce kızımı sonra sevgili karımı ziyaretteyim. Hacca da gittim geçen yıl. Orada da burada da ettiğim dua hep aynı. Yüce Rabbim beni de alsın artık. Ben, yavruma, Sevtap'ıma ve onun o güzelim anacığına kavuşayım. (Hıçkırıklara boğuluyor) Yine eskisi gibi üçümüz bir yerde, yine onlarla olayım. Dayanamıyorum artık Savaş Bey... Dayanamıyorum."

SABAH