BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan ile daha önceki 'Ananı da al git' tartışması yaşayan, Erdroğan'ın dünkü Mersin mitingi öncesi de karakola götürülüp, yetkililerce misafir edildiği açıklanan, miting sonrası da salıverilen Mersinli çiftçi Mustafa Kemal Öncel, "Tamam, beni misafir ettiler. Peki, ama, müsaade istediğimde bırakılmadım?" dedi.

Bugün kentte gezen, Mezitli Sanayi Sitesi'ne giden Mustafa Kemal Öncel, tanıdıklarının ilgi odağı oldu. Sitedeki kahvehanede esnafla çay içip sohbet eden Öncel, mitingden bir önce polisin her hareketini izlediğini söyledi. Öncel, başına gelen tedbir amaçlı gözaltıyı da şöyle anlattı:

"Sabaha kadar beklediler. 3 polis aracı vardı. Miting sabahı sakin vatandaş olarak kalktım. Mezitli'ye varmadan bir kahvehaneye girerken polisler beni aldı. Neden dediğimde, 'Biliyorsun. Bugün kritik bir gün. Biz emir kuluyuz. Bizimle geleceksin' dediler. Birlikte Cumhuriyet Karakolu'na gittik. Tamam ben onların emir kulu olduğuna saygı duyuyorum. Ama ben bir vatandaşım, bu ülkede hiç mi rahat hareket edemeyeceğim ? Sonuçta çok naziktiler. Beni misafir olarak ağırladıklarını söylediler, ama ben müsaade istediğimde bırakılmadım. Çay ikram ettiler, yemek ikram ettiler. Kabul etmesem de 'İllaki yiyeceğiz' dediler. Kebap yedik, ayakkabılarım bile boyatıldı."

Erdoğan'ın Mersin mitingine katılmayı hiç düşünmediğini, Türkiye sınırlarını aşan bir feryada imza atan bir kişi olarak mahkemede haklarını arayamaz hale geldiğini kaydeden Öncel, Mersin Emniyet Müdürü Süleyman Ekizer'in, "Kendi isteği ile geldi" açıklamasına, "İddia ispat ister. İddiasını ispat edemeyenlere bu halk hangi gözle bakar merak ediyorum. Kendi isteğiyle giden insan şeref fakiridir. Kahveden alındım ben, o kadar insanın içerisinden alındım" diye tepki gösterdi.

"Türkiye Cumhuriyeti Devleti bana hangi gözle bakıyor?" diye soran Öncel, 2006'da Başbakan'la arasında geçen diyalog sonrası sıkıntıdan kurtulamadığını vurgulayıp, şöyle konuştu:

"Kendisi hakaret etmeye gelince hakaret ediyor, benim bir tane hakaretimi ispat etsinler. Hakaret etmediğim halde iftirayla hakaret ettiğim gibi pozisyonuna sokup, iddianamelerle suçluyorlar. Bu yakışık almıyor. Hayatım negatif noktada değişti. Yaşayan ölüden farksızım. İki kez Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından azmimi istedim. 'Artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı olmaktan utanç duyuyorum' dedim. Ama devlet bana hangi gözle bakıyor bilemiyorum. Bu kadar diktatörlük olmaz, bu kadar kendini kaf dağında gören başbakanlık sistemi Türkiye'de olmamalı."

MİLLİYET