Bizler duygusallığı ağır basan insanlarız.

Bu duyguların akıl ve sınır tanımaz iki zıt kutbu; biri aşk, biri nefrettir ki çoğu zaman aklımızın önüne geçer.

Bu yüzdendir ki Shakespeare’in Avrupa’yı hayretlere düşüren Romeo ve Jülieti; Bizim Leyla ile Mecnunumuz, Ferhat ile Şirinimiz ve Mem ile Zinimizin yanında çizgi roman kalır.

Yine bu yüzdendir ki Batının bizim gibi ne bir Mevlanası, ne bir Yunus Emresi, ne de bir Bektaş-ı Velisi vardır.

Sevdanın en karası, ilahi aşkın en uçsuz bucaksızı ve insan sevgisinin en pazarlıksızı bizdedir.

Buraya kadar güzeldir.

Güzeldir ama, bir de madalyonun diğer yüzü vardır.

O diğer yüze bakacak olursak, başka bir gerçek çıkar karşımıza.

Bu, aşkın gözünün kör olduğudur.

Kusur görmezliği… Yanlışını, eksiğini hiç bilmezliğidir.

Bir uçurum da olabilir onun yolu, bir dağın zirvesi de…

Zirve ise ne âlâ… Uçurumsa yandın gittin.

 

Nefretin de gözü böyledir. Kördür.

Sadece kör müdür?..

Hani Aşık Veysel de görmezdi ama, gönlü bir derya olunca, gönül gözü ile fazlasıyla gördü.

Bizim dediğimiz gözün yanında, kulağın sağır, yüreğin de sığ mı sığ olmasıdır.

Bu sığlık ki, sevme yoksunluğu, tahammül kabızlığıdır. İçinde, üzerinde, yanında ve az ötesinde güzelliklerin hayat bulamamasıdır.

‘’Lozan Antlaşması hezimettir’’ cümlesindeki anlam, işte tam bu nefretten gelir.

Kayıtsız şartsız nefret…

Eğer bir şekilde nefret edilmişse varsın Lozan, en çetin mücadelelerin verildiği ölüm-kalım savaşlarından sonra, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının, tüm dünya tarafından kabul ve tescil edildiği bir antlaşma olsun, neye yarar.

Varsın Ege adaları Osmanlı döneminde Balkan Savaşlarından sonra imzalanan Londra -Atina (1913)Antlaşmaları ve Elçiler Konferansı(1914) ile fiilen İtalya ve Yunanistan’a verilmiş olsun.

Varsın Lozan, sadece sınır meselesi değil, son üç yüz yıldır bir sülük gibi kanımızı emen ve adına kapitülasyon denen ekonomik prangalardan kurtuluşumuzun bir antlaşması olsun.

Ve yine varsın antlaşma masasında teke tek değil, dokuz devlete (İngiltere, Fransa, İtalya,Yunanistan, Romanya, Japonya,Yugoslavya, Sovyet Rusya, Bulgaristan) karşı kıran kırana pazarlık yapmışlığımız olsun.

Varsın Kurtuluş savaşı bittiğinde, elli yıldır savaştan savaşa koşan bu milletten geriye, vücudunda sadece bir damla kan, bir damla da can kalmış olsun.

Varsın Tarih bilimi, bir olay değerlendirilirken olayın gerçekleştiği zamanın siyasal, sosyal,ekonomik ve askeri gerçekleri göz önünde bulundurulur, desin.

 

Neye yarar…

Bir kere vücuda nefret mikrobu girdikten sonra…

İlim, irfan, tarih… Hepsi hak getire…

Ne yapsan, ne etsen, ağzınla kuş da tutsan…

Maalesef hezimet sayılır.

 

Sağlıcakla…