Eğer Türkiye kalkınmada arzu edilen seviyede değilse bunun sebeplerinden biri de eğitime ve kültüre verilen değerin azlığıdır. Bir ihtisas mesleği olan öğretmenliği herkes yapar anlayışıdır ve öğretmene o gözle bakılmasıdır.

Liselere Geçiş Sınavına (LGS) bilindiği üzere Ortaokulların 8.sınıf öğrencileri giriyor. Bu yıl yapılan bu sınava Aydın’da 11 bin 219 öğrenci girmiş bulunuyor.

Açıklanan sınav sonuçlarına göre ülke genelinde tam puan alan 352 öğrencinin 6 tanesi Aydın’dan... Bu öğrencilerin bir tanesi devlet okulundan geri kalan 5’i ise özel okullardan...

Tam puan alan öğrencilerin okullarına bakıldığında özel okullar devlet okullarını geçmiş gözüküyor.

Milli Eğitim Bakanlığı LGS’ de illerin sıralamasını açıklamıyor. Ancak ilk 10’a giren iller basında yer aldı.

Hepsi büyükşehir olan bu iller sırasıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Eskişehir, Konya, Kayseri, Gaziantep ve Şanlıurfa...

Gözler bir zamanların ilk 10’da demirbaşı Aydın’ı aradı, bulamadı. Yalnız bu yıl değil Aydın epey zamandır bu üstünlüğünü kaybetmiş bulunuyor.

Her ne kadar ölçü almada yeterli olmasa da tam puan alan öğrencileri bir veri olarak kabul ettiğimizde devlet okullarının başarıda özel okulların gerisinde kalması da doğruluyor.

Çünkü Aydın Milli Eğitimi Pervin Töre döneminde bir çöküş yaşadı. Okul müdürleri sendika işbirliği ile darmadağın edildi. Yerlerine ehliyet ve liyakatine bakılmaksızın sendikacıların deyimiyle “sendikalı öğretmenler çakıldı”.

İktidara yakın sendika üyesi olmayan öğretmenler veli ve öğrenci karşısında yalnızlaştırıldı.

 Bir okulda bir müdür yardımcısı öğrenci tarafından dövüldü. Karşılığında okul müdürü, dayak yiyen müdür yardımcısı ve rehber öğretmen müfettiş raporuyla sürüldü.

Bu hareket bütün okullarda öğretmenin kendini eğitimden geri plana çekmesine neden oldu.

Çünkü öğretmenlik bu konularda son derece kırılgan bir meslektir. Bırakın Aydın’ı Türkiye’nin başka bir ilindeki okulda meydana gelen bir olay Aydın’daki öğretmeni etkiler.

Kaldı ki, benzer bir olay Recep Yazıcıoğlu’nun valiliği döneminde Aydın’da Efeler Lisesi’nde yaşanmış, kavga eden iki öğrenciyi ayıran bir öğretmeni çocuklardan birinin kendini dövdüğü iddiasıyla şikâyeti üzerine Vali açığa almıştı.

O zaman aralarında anlaşmış gibi öğretmenlerin çoğunluğu uzun süre kendilerini eğitim alanından geri çekmişler sadece derslere girip çıkmışlardı ve öğretmenler ne sonra eski hallerine dönebilmişlerdi.

Demem o ki, öğretmen sınıfta idarecisinin desteğini arkasında hissetmezse salla başı, al maaşı usulü görev yapar.

Ne herhangi bir konuda inisiyatif kullanır ne de öğrencilerle ilgili mecbur kalmadıkça sosyal faaliyetlere katılır.Öğretmenin okuldan uzak olması öğrenci için kayıptır.

Geçen süre içinde her ne kadar milli eğitim müdürleri bu yarayı tamire çalıştılarsa da söz konusu çöküntü hemen tamir edilemeyebiliyor, zaman alıyor.

Bu anlamda mevcut Aydın Milli Eğitim Müdürü Süleyman Ekici’nin öğretmenlere güven telkin eden gayretleri olduğu gözlemleniyor.

Okul ziyaretlerinde uğramayı ihmal etmediği öğretmen odalarında öğretmenlerin derdini dinliyor.Makamında da onlara zaman ayırmayı ihmal etmiyor.

Fakat bu güven inşasının okul müdüründen başlayarak en tepeye Milli Eğitim Bakanı’na kadar bir zincir şeklinde uzanması gerekir.

Eğer Aydın Milli Eğitim Müdürü Süleyman Ekici, ilçe milli eğitim müdürlerine, okul müdürlerine kendi içlerinde bir aile oldukları duygusunu verebilirse o güven zincirinin en azından Aydın’da tesisi çabuklaşır.

O takdirde bu çabanın olumlu sonuçları önümüzdeki yıllarda öğrencilerin girecekleri sınavlarda görülecektir.

Çünkü Aydın’ın geçmişine bakıldığında bu başarıyı gerçekleştirebilecek alt yapıya sahiptir.

Öğretmene bu duyguyu vermek her kademedeki yönetici için aynı zamanda görevinin gerektirdiği bir mecburiyettir.

Çünkü öğretmen bir ülkede maddi sermayeden de kıymetli, sosyal sermayeyi yani eğitimli insan gücünü yetiştiren temel kaynaktır.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında yerle bir olan Almanya’nın savaş sonrası Konrad Adenauer başkanlığında Köln’de toplanan ilk bakanlar kurulunda bazı üyeler imkânların kısıtlı olduğu gerekçesiyle eğitime ve kültüre az ödenek ayrılmasını teklif ederler.

Karşılığında “en büyük sermayemiz eğitim ve kültürümüzdür,” diyerek Şansölye bu öneriyi reddeder ve ilerleyen süreçte zaman kendini haklı çıkaracaktır.

Çünkü o beşeri sermaye sayesindedir ki, savaşta taş üstünde kalmayan Almanya ihtiyacı olan insan gücünü yabancı işçilerle tamamlayarak, disiplinli çalışmasıyla,  20 yıl gibi kısa bir sürede eski gücüne kavuşmuştur.

Eğer Türkiye kalkınmada arzu edilen seviyede değilse bunun sebeplerinden biri de eğitime ve kültüre verilen değerin azlığıdır. Bir ihtisas mesleği olan öğretmenliği herkes yapar anlayışıdır ve öğretmene o gözle bakılmasıdır.

Aydın bu siyasi yapı devam ettiği sürece kaybetmeye mahkûmdur Makale: Aydın bu siyasi yapı devam ettiği sürece kaybetmeye mahkûmdur