Konuşmasında basına sert eleştirilerde bulunan Başbakan Erdoğan, Milliyet yazarı Mehmet Tezkan'ın bugün yazdığı yazıyı örnek göstererek, "Bugün 'Siyasetçiler ne kadar az konuşursa ülke o kadar huzur buluyor' yazmış. Siz köşe yazarları ne kadar az yazarsanız ülke o kadar huzur bulur. Eskiden köşe yazarları haftada bir yazardı. Şimdi her gün yazıyorlar, yarım saatte bir yazabiliyorlar. O hale geldik. Bunların yaptıkları açık bir tahrik. Bu tezleri ileri sürenler devlet düşmanlarıdır" şeklinde konuştu.

Erdoğan'ın konuşması:

"Amacımız "Biz birlikte Türkiye'yiz" anlayışını daha da güçlendirmektir. Tarihte nasıl yaptıysak, tarih boyunca nasıl ki bütün farklılıklar bu topraklarda bir arada yaşadıysa, yine yaparız, yine başarırız. Milli mücadele sırasında nasıl kenetlendiysek, cumhuriyetin kuruluşundan sonra nasıl hareket ettiysek bugünde aynı anlayışla canla başla çalışmaya devam edeceğiz. Cami, kilise ve havrayı yan yana hoşgörü içinde yaşatan yüzlerce yıllık tecrübesi Türkiye'yi Medeniyetler İttifakı'nın sembol ülkesi haline getirmiştir. Ben bu potansiyelin en çok bizim ülkemizde bulunduğuna inanıyorum. On gün kadar önce geleneksel hale getirdiğimiz istişare toplantılarımıza bir yenisini daha ekledik. Ülkemizin meselelerini sorunları masaya yatırdık. Yürütmekte olduğumuz gündeme alacağımız çalışmaları değerlendirdik. Medeniyet yürüyüşümüzde nereden nereye geldiğimizi görme imkanını bulduk. Yaptığımız öz eleştiriler, değerlendirmeler neticesinde bir kez daha göğsümüz kabardı. 7 yılda ortaya konulan her bir başarı, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının göğsünü kabartmıştır. Yaptığımız reformlar, hizmetler, Türkiye'nin dört bir yanında inşa ettiğimiz eserler büyük bir başarı tablosunun parçasıdır. Başkaları bu başarıları gölgelemek isteyebilir. Başkaları bu başarılardan rahatsız olabilir. Ama biz bu 7 yılda yaptığımız her hizmetle gurur duyduk. Paramızdan altı sıfır atarak Türk lirasının itibarını yükseltirken, milli gelirimizi 742 milyar dolara yükseltirken, Türkiye'yi dünyanın 17. en büyük ekonomisine yükseltirken, enflasyonu tek haneli rakamlara çekerken ne duyduysak, hangi hazzı yaşadıysak, bütün başarılardan nasıl gurur duyduysak, yine gurur duyuyoruz. Aynı zamanda hem işçinin hem işverenin hem sanayicinin hem üreticinin hem tüketicinin destekçisi olmakta, adalet üretmekte gurur duyuyoruz. Başkaları bu ülkeyi üç yanı denizlerle, dört yanı düşmanlarla çevrili diye tanımlarken, biz komşularla problemlerimizi minimize etmekten gurur duyuyoruz. Statükoculuğa, yolsuzluğa, yasakçı anlayışlara prim vermediğimiz için gurur duyuyoruz. Değişimin dönüşümün reformculuğun adresi olmaktan ezberleri bozmaktan dolayı başımız diktir. Kifayetsiz, öz güvensiz, ufuksuz hükümetlerin başaramadıklarını başarmış olduğumuz için şeref duyduk, duyuyoruz. Sessiz devrimler gerçekleştirdik. Ekonomide tarihi göstergelere ulaştık. Demokrasinin hukukun özgürlüklerin standartlarını hepsini de tek tek ele aldık ve yükselttik. Bunu göremeyenler yok mu? Var. Her zaman olacaklar. Birileri bu başarılardan büyük rahatsızlık duydu ve devam ediyor. Hizmet değer eser üretmeyen siyasete alışmışlar, böyle gelmiş böyle gider diyen anlayışa bunlar sırtlarını yaslamışlar. Hep söylüyorum. Ben muhalefetten proje beklerim. Var mı projeleri? Yok. Sadece muhalefeti beyaza kara demekle tanımlıyorlar. Muhalefet budur diyorlar. Hayır bu değil. Muhalefet yanlışı gösterip doğruyu söylemektir. Siz yanlışı gösteremiyor, doğruyu söyleyemiyorsanız görevinizi yapmıyorsunuzdur. Onun için tarih boyunca muhalefette kalmaya mahkum olursunuz. Enflasyonda, Kıbrıs'ta kuzey ırakta, eğitimde sağlıkta çözümsüzlüğe alışmışlar. AK Partinin siyasetinden rahatsızlık duyuyorlar. Terörizm konusunda acizliklerini kabullenmişler. AK Partinin çözüm üreten siyasetinden rahatsızlık duyuyorlar. Bugünlerde atılan demokratikleşme adımlarından, kaynaşma muradından rahatsız oluyorlar, korkuyorlar. Korkakların en büyük özellikle paranoyası barıştır. Kifayetsizlerin en büyük çekincesi demokrasidir. Çapsızların en büyük kaygısı özgürlüklerin gelişmesidir. Çünkü onlar barışı demokrasiyi hukuku taviz tehdit olarak algılarlar. Çünkü onlar acıları dindirmeyi, çığlıkları susturmayı, vatanperverlikten cumhuriyetçilikten ödün vermek sanırlar. Bu yüzden barışa düşmanlık besliyorlar. Bu yüzden özgürlüklerin gelişmesini rahatsızlıkla karşılıyor. Ak Parti anaların babaların gözyaşları dinsin diyor. Onlar öyleyse terörle pazarlık masasına oturacak, öyleyse bölünmeye kapı açacak diyorlar. Bunların yardakçıları milletimizin dengelerini istismar ederek, kin ve nefret duygularını tahrik ederek, milli birlik sürecini provoke etmeye çalışıyorlar. Bu planlı haberleri yayınlayan bu türden sipariş haberler var. Bugün bir tane var. Siyasetçiler ne kadar az konuşursa ülke o kadar huzur bulur diyor. Ne kadar güzel. Siz köşe yazarları, siz ne kadar az yazarsanız ülke o kadar huzur bulur. Geçmişte bir köşe yazarı haftada bir ya da iki yazı yazardı. Ama şimdi bunlar her gün bırak yarım saatte bir köşe yazısı yazabiliyorlar. Bunlar kendilerinin söyledikleri. Şimdi ise yarım saatte anında sipariş hemen bir yazı. Bu hale geldi. Bunların yaptıkları tahrikten başka bir şey değildir. Bunlar barış, millet ve devlet düşmanlarıdır. Bunlar çok partili hayata geçerken de rahatsız oldular, bunlar Boğaziçi köprüsü yapılırken de rahatsız oldular. Küresel sermayeden de rahatsız oldular. Bunlar AB'den de Kıbrıs sorununun çözülmesinden de rahatsız oldular. Bu süreçte herkes sözünü ölçerek, biçerek tartarak on kez düşünerek söylemelidir. Dedikodu küçük insanların siyaset yöntemidir. Kimse Ak Parti'yle milletin arasına giremez. Halkımız kimin ne olduğunu, kimin menfaatleri savunmak için büyük fedakarlık yaptığını çok iyi biliyor. Kimse bizimle Milliyetçilik yarışına, Cumhuriyetçilik yarışına giremez. Vatanseveriz diyorlar icraat yok. Bu vatan toprakları üzerinde bir tek dikili ağaçları yok. Slogan milliyetçiliği yapıyorlar.

Tembel çapsız muhalefetten hiçbir hayır gelmez. Hep söylüyorum demokrasinin gereği iktidarında muhalefetinde güçlü ve etkin olmasıdır. Güçlü bir iktidar gelemedi. Türkiye 7 yıldır da muhalefet sorunu yaşıyor. Her konuşmamda söylüyorum, Türk milliyetçisiyim diyenler iktidara geldiklerinde Türk lirasının itibarı için ne yapmışlar? Akşam yatmışlar bir sıfır, sabah kalkmışlar bir sıfır koymuşlar? Hani değerini korumak nerede? Türk cumhuriyetleri adına, eserler adına ne yapmışlar? Gurbetçilerimizle ilgili ne yapmışlar? Cevap alamadık, yok ki alasın. Balkanlara bak göremezsiniz, Kafkaslara bak göremezsiniz. Sadece laf laf laf. Kendilerine cumhuriyetçiyiz diyenler? İktidardayken Cumhuriyet Türkiye'sine bir çok eser kazandırmış mı? Hayır. Sorsanız biz koalisyondaydık diyecekler. Sen zaten koalisyondan kurtulamayacaksın ki. Niye? Güvenmiyor da onun için. Sosyal demokratım diyenler. Sosyal adalet ve sosyal devlet ilkesi için ne yapmışlar? Özgürlük için ne yapmışlar? Hep özgürlüklerin önüne set çekmişler. Eğitimde bunları set olarak görürsünüz. Her yerde bunlar var. Demokrasinin güçlenmesinde bunların set olduklarını görürsünüz. Bu ülkeye bu millete bu milletin ilerlemesine tek bir katkı sağlamışlar mı? İnanın mumla arasanız bulamazsınız? Bizi bölücülükle suçlayan zevat, Sivas'ın ötesine gitmeye çekiniyor. Bundan daha büyük bölücülük olur mu? Niye gitmiyorsun? Oraya gitmek için pasaporta gerek yok ki? Niye gidip oradaki vatandaşla kucaklaşmıyorsun? Bölge siyasetçiliği yaparak, kafatasçılığı yaparak bu ülkeyi birbirine düşman kılamazsınız, kılamayacaksınız. Biz şehitlerimizin anıldığı İstiklal marş'ımız her okunduğunda, gururla onurla ama yüreğimizde sızıyla dinliyoruz.

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.


Bu satırlar bizim için hem anıttır hem ağıttır. O aziz şehitlerimiz sayesinde bu ülke adeta küllerinden doğdu. O şehitlerimiz bu ülkedeki birlik ve beraberlik ruhunu anıtlaştırdılar. Türkiye'nin bütünlüğünü hiç kimse sarsamaz. İşte onun için birliğimize kimse kast edemez. Kendi partilerinden böyle şey olmaz deniliyor. Sözlerin sahibi çıkıyor. Yanlış anlamadınız. Dersim'de analar ağlamıştı. Bugünde anaların ağlamasında bir sakınca yoktur diyorlar. Ana muhalefet lideri de kendi genel başkan yardımcısının sözleri karşısında şaşkına düşmüş, yine pervasızca yine Ak Parti'ye saldırıyor. Tepkileri manipüle etmeye çalışıyor. 60 yıl öncesinden medet umma. Alevilerden sana hayır yok. Sen o kapının bekçisi misin? Alevilere CHP'nin kapılarını kapatırken sen değil miydin? Ahmet Gülyüz Ketenci'yi seçtirinde, işte İstanbul İl Başkanlığı'na seçtiğimiz arkadaşımız hem Türk hem sunidir. Diyerek mutlulukla verdiğiniz beyanat unutulmadı sayın Baykal. Hem Kürt, hem alevi vatandaşları partinizden dışladınız. Onları istifaya zorlamadınız mı? Sizin ne kadar hizipçi olduğumuz dillere destandır. İyi tanınırsınız. Genel başkan yardımcım Hüseyin Çelik gereken cevabı verdi. Aleviler sizin arka bahçeniz değildir dedi. Evet olmayacakta. Dudak okumaktan bir şeyler çıkarmışlar. Çok garip şeyler öğreniyoruz. Kendi kimlik ve kişiliklerini sanıyorum bizde görmek istiyorlar. Biz onların kimliğinde asla olmadık, olmayacağız. Bizim kitabımızda olmayan şeyleri asla bize ispat ettiremez. Alevi vatandaşlarımızla ilgili adımları sıralamış sayın Bahçeli. Ama ne yazık ki sıraladığı öneriler somut olmasına karşın hiçbiri yeni değil. Hepsi zaten dönemimizde ortaya konan çalışmalar. Sayın Bahçeli, Türkiye Alevilik Araştırma Merkezi'nin kurulması gerektiğini söylüyor. Sayın Bahçeli, Tunceli Üniversitesi bünyesinde Alevilik Araştırma Merkezi kurulmuştur. İlk yayınlarını yapmaya da başlamıştır. Ama tabi Tunceli'de ne olduğunu ne bittiğini Sayın Bahçeli bilmez ki. Haritadaki yerini sorsanız onu da bilmez. "/sabah