Değerli tüketiciler,

2015 yılı başlarken Türkiye’de ekonomide bütün sıkıntıların aşıldığını pompalayan bir hava yayılmaya gayret edilmişti. Bu hikâyeye sanırım herkesin ihtiyacı vardı ki hep birlikte petrol fiyatının düşüşünün,  Amerikan Merkez Bankasının faiz artırımı konusunda aceleci olamadığının ve Avrupa Merkez Bankasını gideceği yeni parasal genişlemenin bize de faydası dokunacağı hikâyesi kulağa çok hoş gelmişti. Gerçi memlekette bir grup işlerin yolunda gitmediğini ve daha büyük bir riskin Türkiye ekonomisini beklediğini iddia ederken, bir kesim de işlerin yolunda gittiğini ve bunun kriz çıkarmak isteyen lobilerin işi olduğu konusunda iddialarda bulunuyorlar ve tartışmalar faiz, kur minvalinde ilerleyip gidiyordu. Şimdi de bir hikâye var, ancak biraz farklı ve hissiyatımca acıklı.

Döviz yani dolar kurundaki artışın yararlı olacağı veya zarar vermeyeceği yönündeki açıklamalara şöyle bir perspektiften bakalım ve değerlendirmeye çalışalım. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası(TCMB) verilerine göre Türk özel sektörü döviz cinsinden açığı 183,2 milyar dolar. 12 ay içerisinde ödeyeceğimiz dış borcumuz kamu 23,4, TCMB 1,4, özel sektör 166,8 milyar dolar.”Bu artış hane halkını etkilemez, dolar borcu olan şirketlerin dolar geliri var”  diyor sayın bakan. Diyor da bu şirketlerin 183,2 milyar dolar döviz açığı var. Onu nereye koyalım. Ekonomi bakanımızı dediği gibi kur artışının önemli olamadığını ve dengesini bulacağı yönündeki açıklamalarının bedeli şöyle oluyor: Ocak 2015 ile Mart 2015 arasında zarar 50 milyar Türk lirası. Yukarıdaki rakamlara bakınca TCMB’nin elinde döviz olarak çok fazla cephanesinin kalmadığını herkes biliyor. Kullanılabilecek toplam rezervimiz 38 milyar dolar. Yani işler biraz karışık. Vadeler kısa. Kahve biraz acı.

Bunun tüketicilere mutlaka bir yansıması olacaktır. Eğer ortam bu şekilde devam ederse toplumun bütün kesimlerini zor günler bekliyor demektir. Tedbirli olamakta fayda var. İhtiyaç harici alışverişten kaçınmak, harcamaları kontrol altında tutmak en önemli konu. Muhtemelen dolar kurunun yükselişi ile enflasyonist bir baskı oluşacaktır. Bu bizim  biraz daha fakirleşmemiz demektir.Olmayan reel gelirimizde birde  düşüşler! Zor bir yıl daha zor hale gelmekte...

Nikola Sarkozi Fransa’ya yaşanan global krizin başlangıcında başkanlık eden isimdi. Sarkozi’nin Türkiye’ye bakışını veya şahsını beğenmeyebilirsiniz. Ancak 2008 yılında global krizin başlangıcında söyledikleri bir devlet adamına yakışır cinstendi.” Fransa’nın yaşadığımız bu krizden etkilenmeyeceğini söyleyemem. En önemlisi bu dünya çapında bir krizdir ve buna dünya çapında bir çözüm bulmalıyız" şeklinde konuştu. Yanlış hatırlamıyor isek 2023 yılında dünyanın en büyük ilk on ekonomisinden biri olup kişi başı milli geliri de 25 bin doları hedefliyorduk. Sanıyorum biz bu hedefi global krizin bizi “teğet geçtiğine” inandığımız gün kaybettik.

Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökerler. CICERO

Son not: Mahalle ziyaretlerimiz bütün hızı ile devam ediyor. Bu hafta Mesudiye mahallemize misafir olduk. Talepler, sorular ve sorunlar gündemdeydi. Hepsi ve daha fazlası Aydınpost’ta!