CHP lideri Kemal Kılıçdaroğu, İstanbul birinci bölgedeki muhtarlarla Maltepe Belediyesi  Küçükyalı Kültür Merkezinde bir araya geldiği programda, hayatı boyunca mevki,  makam peşinde olmadığını, ne söylüyorsa inanarak söylediğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı sistemini hayata geçirecek yeni anayasa değişikliğinin  neler getirip neler götürdüğünü herkesin iyi bildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu,  "Önce şu konuda görüş birliği içinde olmamız lazım. Demokrasisi güçlü bir Türkiye  istiyor muyuz? Güçlü bir Türkiye nasıl olur? Demokrasisi güçlü olmayan bir  Türkiye güçlü olamaz. Hukukun, üstünlüğü yoksa, güçlü Türkiye olmaz. İnsan  hakları, düşünce özgürlüğü, ekonomisi güçlü olmazsa, güçlü Türkiye olmaz. Lafla  güçlü Türkiye olmuyor." diye konuştu.

Osmanlının çok övüldüğünü, övülmesi de gerektiğini aktaran  Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Marmara'yı bir Osmanlı gölü haline getiren imparatorluk nasıl oldu da  yıkıldı? Çanakkale'de 7 düvele karşı mücadele ettik. Çanakkale geçilmez diye bir  tarih yazdık. Her karış toprağında bir şehidimiz var. İzin vermedik, sonra ne  oldu? Hiçbir kurşun atmadan bütün o gemiler, Marmara'ya geldiler, İstanbul'a  demirlediler. Asıl düşünmemiz gereken nokta budur. Yeni cumhuriyeti kurarken  millet kavramı Amasya Tamimi içinde yer aldı. Osmanlı da millet yoktu. Amasya  Tamiminde 'Milletin istiklalini milletin azim ve kararı kurtaracaktır.' diyor.  Amasya Tamiminin yazılmasında tek adam mı vardı, hayır. Sonra Erzurum, Sivas ve  23 Nisan 1920'de tek adam mı vardı?"

"MUHTARLIKLAR BİR KHK İLE KAPATILABİLİR"

Kılıçdaroğlu, TBMM'nin dünyada bir örneği daha olmayan bir destanın  altına imza attığını vurgulayarak, "Milli kurtuluş savaşını yöneten meclistir.  TBMM, Kıbrıs Barış Harekatını yöneten, 15 Temmuz darbe girişimini bombalar  altında sabaha kadar çalışarak savuşturan meclistir. TBMM bu nedenle 'Gazi  Meclis' unvanı almıştır. Dünyada tektir. Şimdi bu Meclis'in bazı yetkilerini  ellerinden alıyoruz. Bir kişinin eline veriyoruz." ifadelerini kullandı.

"Evet" ve "hayır"ın ne getirip götüreceğini öğrenmek isteyenlerin  "Gazi Meclis"in yetkilerinin alınıp bir tek kişiye verilmesine bakması  gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Asıl mesele budur. 'Yetkiler alınsın, Meclis'in işi yoktur. Hatta  Meclis'i de kaldıralım' diyenler varsa, gidip 'evet' oyunun altına mühürlerine  bassınlar. Vebal onlara aittir. Hayır 'Bu Meclis Türkiye Cumhuriyetini kurdu. Bu  Meclis gazi meclistir.' diyorsanız, gidecekler 'hayır' oyunu kullanacaklar. Bu  kadar basit. Öyle uzun uzun laflara gerek yok. Yetkiyi verenler şunu da düşünmek  zorundalar. 16 Nisan'da gidip 'evet' diyenler, şunu düşünmek zorundalar.  Verdiğiniz yetkinin ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Bir muhtar arkadaşımız,  'Muhtarlıklar kapanacak mı?' diye sordu. Verdiğiniz yetkiye göre bir KHK'lık  işiniz var. Hiçbir engel yok. Yerel yönetimlerle ilgili yetki verilmemiştir.  Belediyeleri kapatamazlar ama muhtarlıklar yerel yönetim değildir. Muhtarlıkları  isterse bir kararname ile kapatabilir. Ali kapatmaz ama yarın öbür gün Veli  gelir, o kapatır. Bu yetki bir kişiye verilsin mi verilmesin mi? Sorun buradadır.  Sorun Ali, Veli işi değildir. Şimdiki Cumhurbaşkanı, bir önceki, bir sonraki  sorunu değildir. Sorun Türkiye'nin nasıl yönetileceği sorunudur."

"141 YILIK PARLAMENTO GELENEĞİMİZ VAR"

Kılıçdaroğlu, bugünkü demokrasinin 141 yıllık geçmişi olduğunu ancak  yine de sorunları bulunduğunu, milli iradenin Meclis'e tam yansıtılmadığını  söyledi.

Yüzde 9,99 oranında bir oy alan siyasi bir partinin Meclis'te temsil  edilemediğini ancak yüzde 10 seçim barajını geçen bir partinin Meclis'e  girebildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Biz bunun değişmesini istiyoruz. Milletin kürsüsü değil mi? Yüzde 1  alan bir partinin de temsilcisi gelsin. Milli irade Meclis'e tam yansısın. Yüzde  10 seçim barajını darbeciler getirdi. Şimdi bunu iktidar savunuyor. Bu yanlıştır.  Hem darbecileri eleştireceksin hem de onların uygulamalarını savunacaksın.  Herkesin çalıştığı ama hesabını da verdiği sistem parlamenter sistemdir. Siyasi  ahlak kanunu niye çıkmaz? Doktorların, hakimlerin, esnafın siyasi ahlak kanunu  var. Niye siyasetin yok. Siyasetçi cebi için mi yoksa millet için mi çalışacak.  Bunun tamamının kanun tekliflerini verdik ve bunun mücadelesini de yürütüyoruz.  Demokrasinin güçlendirilmesini istiyoruz."

Son 2,5 yıldır Türkiye'de fiili başkanlık sistemi olduğunu ancak  uygulamaların kaygı verici nitelik taşıdığın öne süren Kılıçdaroğlu, konuşmasını  şöyle sürdürdü:

"Buyurun son 2,5 yıla bakın. Ekonomi daha iyiye mi gitti, işsizlik mi  azaldı? Millet rahatlıkla düşüncesini mi ifade ediyor? Gazeteci rahatlıkla yazı  mı yazabiliyor? TRT tarafsız yayın mı yapıyor? Son 2,5 yılda yaşananlar budur.  Şimdi bu uygulama anayasal güvenceye kavuşturulmak isteniyor. Hiç kimsenin can ve  mal güvenliği olmayacak. Bu kadar açık bu kadar net söylüyorum. Kişiye bağlı  sistem olmaz. Osmanlı'da bile böyle bir sistem yok. Dünyanın hiçbir ülkesinde de  yok. Bütün yetkilere sahip bir kişi olamaz. Çünkü o kişi hata yaptığı zaman  telafi edecek makam yoktur. Hatanın tamamını vatandaş çeker. Yargıyı ele alalım.  Mahkemede hakim karar verir. Kararı beğenmezseniz itiraz edilecek mercileri var.  Bir kişi karar verecek. Peki nereye itiraz edeceksiniz. Denetimsiz bir sistem  olur mu? Apartmanda bile otururken, aidatlarımızı veririz, bunları doğru harcanıp  harcanmadığını denetlemek için yönetim kurarız. Şimdi denetimi kaldırıyoruz. Yeni  seçilecek kişi kul hakkı yerse, nasıl hesap soracaksınız. Ancak 400  milletvekilinin oyu ile hesap sorulabilir. Peki 400 vekil nerede bulunacak."

12 Eylül darbe anayasasının değiştirilmesini öteden beri  istediklerini, parlamentoda uzlaşma sağlandığında bazı değişikliklerin  yapıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Darbe hukukunu değiştirelim. Bizler  demokrasi istiyoruz, onlar da istiyorlar. Yargı bağımsızlığını savunuyoruz.  Sandığa gideceğiz, nasıl oy kullanacağız? Bir partinin genel başkanı hakim tayin  etsin mi etmesin mi? Partinin genel başkanı hakim tayin etsin diyorsanız 'evet'in  altına mühür basacaksınız. Vebaline de katlanacaksınız. Hayır partinin genel  başkanı hakim tayin etmesin diyorsanız 'hayır' oyu kullanacaksınız." görüşlerini  dile getirdi.

"EN AZ GELİŞMİŞ ÜLKELERDE BAŞKANLIK SİSTEMİ VAR"

Kılıçdaroğlu, Türkiye'ye getirilen sisteminin dünyanın hiçbir güçlü  ülkesinde olmadığını, Almanya, İngiltere, Hollanda, Japonya gibi gelişmiş  ülkelerde demokratik sistemin bulunduğunu, dünyanın en gelişmiş 20 ülkesinde, ABD  hariç diğerlerinde parlamenter sistemin işlediğini ancak bunun aksi olan en az  gelişmiş ülkelerde ise başkanlık sistemi olduğunu aktardı.

Dünyanın en az gelişmiş 20 ülkesinin tamamında başkanlık sistemi  olduğunu, bir kişiye bütün yetkilerin verildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu,  şunları anlattı:

"Vatandaş inim inim inliyor. O beyefendi, kral gibi yaşıyor, servetine  servet katıyor. Yoksulluk, felaket ülkeyi götürüyor. Dünya örneği veriyorum.  Amerika'da başkanlık var ama bizimki gibi değil. Orada eyaletler var. Her  eyaletin parlamentosu var. Her eyalet kanun çıkarıyor. Başkan en zayıf halkadır.  Başkan büyükelçi bile tayin edemez. Hakimlere kimse müdahale edemez. Başkan içeri  girdiğinde hakim ayağa bile kalkamaz. Konuştuğu zaman da alkışlanmaz. Yani bizim  başkanlık sistemimiz ile Amerika'daki aynı değil. Keşke aynı olsa. Hiç ilgisi  yok. Dünyada böyle bir örnek de yok. Şimdi sandığa giderken şunu düşüneceksiniz.  Geleneklerimize bağlı bir ülkeyiz. Tecrübe edindik. 141 yıldır bu sistem öyle  veya böyle devam ediyor. Bir gecede kalktık, bu sistemi siliyoruz, yeni bir  sistem kuruyoruz. Niçin? Ne oluyor, niye oluyor?"

Demokrasi mi yoksa "tek adam" rejimi mi istendiğinin sorgulanması  gerektiğini  ifade eden Kılıçdaroğlu, muhtarlara şöyle seslendi:

"Sizler muhtarsınız. Sizin de sorumluluğunuz var. Hepimiz demokratik  bir ülkede yaşıyoruz. Farklı düşünüyoruz ama birbirimize saygı göstereceğiz. Akıl  akıldan üstündür. Şimdi akıl akıldan üstündürü kaldırıyoruz. Bir akıl bize yeter  diyoruz. Emin olun bunları anlatırken bile sıkılıyoruz. Elin oğlu uzaya gidiyor,  biz ise yetkileri nasıl bir kişiye vereceğimizi tartışıyoruz. Bir partinin genel  başkanı hakim tayin etmemeli? 'Cumhurbaşkanı partizan olsun' diyorsanız 'evet'  oyu vereceksiniz. 'Taraflı olmasın, devleti temsil ediyor böyle olmaz' diyorsanız  gidip 'hayır' oyu vereceksiniz."

"EVET DEMENİN VEBALİ AĞIRDIR"

Kılıçdaroğlu, ortak aklı egemen kılmak, birlik, beraberlik ve barış  içinde yaşamak için mücadele etmek gerektiğini söyledi.

Milletin vekilini liderlerin değil milletin seçmesi gerektiğini ifade  eden Kılıçdaroğlu, "Bu sistemin eksiklikleri darbecilerden kaynaklanıyor. Kenan  Evren tek adam değil miydi? O rejim doğruydu diyorsanız gidip 'evet' oyu  vereceksiniz. Biri apoletli olacak, diğeri apoletsiz alacak. 'Ha o rejim  yanlıştı' diyorsanız gidip 'hayır' oyu kullanacaksınız." dedi.

Bir kişiye fesih yetkisi verilmemesi gerektiğini dile getiren  Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle tamamladı:

"Bir neyi tartışıyoruz, elin oğlu neyi tartışıyor. Biz bütün yetkiyi  bir kişiye verirken, elin oğlu uzaya gidiyor. Bir başkan seçtiniz, o bir gün 'Ben  bütün lokantaları kapattım' diyebilir. Birisi gelir bütün muhtarlıkları  kapatabilir. Siz Meclis'i fesih yetkisi veriyorsunuz. Muhtarlıkları niye  kapatamasın. Bir kişiye Meclis'i fesih yetkisi veririm diyorsanız, 'evet' oyu  vereceksiniz. 'Olmaz böyle bir rezalet. Bir kişi parlamentoyu fesih edemez'  diyorsanız 'hayır' oyu vereceksiniz. Bunun partilerle ilgisi yoktur. Bu hepimizi  ilgilendiriyor. Hepimizin haklarını güvence altına alan bir anayasaya ihtiyacımız  var. Bu seçimlerde sandığa giderken hepimiz düşüneceğiz. Elimizi vicdanımıza  koyacağız. 'Evet' demenin vebali çok ağırdır.

Yeni modelde her şey başkana bağlı. Öyle yetkiler veriyoruz ki, 24  saat içinde bir kişiyi ikna ederseniz, Türkiye Cumhuriyetini ele geçirebilirler.  Bütün valiler, kaymakamlar, müsteşarlar, müftüler bütün bürokratları değiştirerek  devleti ele geçirebilirisiniz. Oysa şimdi Meclis var. Denetim söz konusudur.  Milletvekilleri bakan olamayacak. Hükümet ile Meclis birbirinden tamamıyla koptu.  Onun için ön yargılarla sandığa gitmeyin. Mesele parti meselesi değil. Birisini  sevip sevmeme meselesi değildir. İşin özeti, kendi ülkemizde, huzur içinde  kavgasız bir ortamda yaşamak istiyoruz. Farklı görüşlerimiz olabilir. Bunlar  Türkiye'nin zenginliğidir. Birisinin görmediği hatayı bir başkası görebilir.  Bütün Türkiye'yi bir kişiye teslim ediyoruz. Böyle bir şey olamaz. Yanlıştır."