Havuz ihalesinde çok kanlar akacak çok...

Uğur Dündar'ın üç büyük kulübün başkanlarını Arena'da buluşturma işi TV programcılığı açısından oldukça iyi bir iş oldu.

Bir de Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören programa katılsaydı, Dündar tam anlamıyla bir tarih yazacaktı.

Aslında Dündar'ın tarih yazdığı başka bir şey var. O da ilk kez bir TV programının reklamının Doğan Grubu gazetelerinde manşet üstü bant olarak yer alması. Bu yaratıcı uygulamayı kutlamak lazım. Tüm bunlar Uğur Dündar'ın yaptığı işi hâlâ ne kadar önemsediğinin ne kadar ciddiye aldığının birer kanıtı.

Başından sonuna başkanların buluştuğu Arena'yı izledim. Biraz hayal kırıklığı oldu. Ne yazık ki üç başkanın bir araya gelmesinden, tahminen Uğur Dündar'ın da beklediği o sinerji ya enerji ortaya çıkmadı. Açıkçası programın dekoru ve rejisi de söz konusu enerji ve sinerjiyi ortaya çıkarmaya çok elverişli değildi.

Programdan çıkan bence en büyük sonuç Aralık 2009'da ya da Ocak 2010 yılında yapılacak olan havuz ihalesinde çıkacak kaosun beklenenden daha büyük olacağı...

Aziz Yıldırım Arena'da şu anda yıllık 170 milyon dolar ihale bedelinin en az 400 milyon dolara çıkmasını beklediklerini ifade etti. Şener ve Polat da bu rakamı onayladılar.

Belli ki bu rakam daha önce çalışılmış hatta büyük olasılıkla da Doğan Medya Grubu'nun yöneticileri tarafından yapılan yakın markajda bu rakam dile getirilmiş. Doğan Medya Grubu'nun 2010 yılındaki en büyük iş hedeflerinden birisinin havuz ihalesini almak olduğunu artık sağır sultan biliyor.

Haluk Ulusoy'u Federasyon Başkanlığı'ndan ayırış operasyonu sırasında bile dengeler nedeniyle Doğan Medya Grubu'ndaki mecralar sessiz kaldı. Sessiz kalmalarının nedeni 2010 yılındaki ihalede hükümet kanadından gelecek bir kaza kurşunuyla kapsama alanı dışında kalma olasılıklarıydı.

Televizyon sektörünün geleceği dijital ortamlarda. Medyayı esas işi olarak kabul eden Doğan Grubu'nun bu gelişmenin daha fazla gerisinde kalması beklenemezdi. Bu nedenle D-Smart hayata geçirildi. Ancak "sürdürülebilirlik" için sadece UEFA (şimdi Eurolig) maçlarını yayınlamak D-Smart'a yetmiyor. Çünkü digital platform işi oldukça pahalı bir operasyon ve daha büyük gelirlere gereksinimi var.

2010'da havuz ihalesi alınamazsa Doğan Medya Grubu'nun televizyon yayıncılığında rekabetin büyük oranda gerisine düşeceği ortada...

Maçlar sadece D-Smart'ın üye sayısını artırmanın araçları değil, D-Smart aynı zamanda reklam da satıyor. Aynı zamanda ihaleyi alan grubun elindeki diğer "ürünlerin" pazar başarıları için de garanti haline geliyor.

Düşünsenize maçlar arasında Hürriyet, Petrol Ofisi ya da Kanal D için ne promosyonlar yapılır! Ya da platform kanallarının her türlü reklam alanlarının etinden sütünden Doğan Grubu nasıl yararlanır!

Aynı Digitürk'ün sahibi Çukurova Grubu iştiraklerinin yıllardır yararlandığı gibi...

Turkcell'i ayakta tutan en büyük sponsorluklardan birinin futbol iletişimi olduğunu, bu iletişimin en büyük platformlarından birinin de digital platform olduğunu sanırım görüyorsunuzdur.

Bildiğiniz üzere Çukurova Grubu, Doğan Medya Grubu'na reklam vermiyor, bu nedenle de Çukurova Grubu'nun amiral markası Turkcell'in en büyük avantajı futbol maç yayınlarını temas noktası olarak kullanmak. (Borsada hisse senetleri bulunan bir şirketin bu kararının rasyonel olmadığını defalarca yazdım, yeri gelmişken bir kere daha tekrar edeyim.)

Çukurova Grubu'nun bugüne kadar Digitürk'e yaptığı yatırımın büyüklüğü de düşünülürse havuz ihalesine Doğan Grubu'ndan daha fazla asılacakları ortada... İhale süreci kanlı geçecek anlayacağınız. İster istemez Digitürk-D-Smart rekabeti ihale fiyatını yükseltecektir.

Peki ya TRT ve hükümetin rolü ne olacak? Çalık Grubu ya da Star/24 grubu ya da Telekom ya da ortak bir girişim ihaleye girebilir mi? D-Smart aylarca "bedava" diye reklam yaptı, kutu sattı, şimdi Eurolig paralı diye "paket" satıyor. Tüketiciyi kim koruyacak? RTÜK'ün bu tür ihalelerde, digital platform fiyatlarında ve programlamasında rolünün olması gerekmez mi?

Havuz ihalesinde çok kanlar akacak çok... (2)

TFF havuz ihalesiyle ilgili dün sorduğum soruların yanıtını vereyim.

(Son iki gündür Doğan Grubu gazetelerinin spor sayfalarında olayın nasıl köpürtüldüğünü görenler sanırım dünkü yazımın ne kadar haklı nedenlere dayandığını da anlamışlardır!)
Var olan şartlar altında Doğan Grubu'nun 2010 havuz ihalesini alması (mutlaka bir engel çıkarılacağını düşünüyorum) bence mümkün değil...

AK Parti'nin her yaştan, her cinsten erkek izleyiciyle futbolu kaynaştıran lig yayınlarını Doğan Grubu'na bırakması gelecek seçimde yenilgiye davetiye çıkarması demek...

Bu nedenle AK Parti kurmayları ne yapacak yapacak bu ihalenin D-Smart tarafından alınmasını engelleyecek diye düşünüyorum. Kuşkusuz bu bir öngörü... Ama olma olasılığı yüksek bir öngörü... Örnek vereyim; Maçları izlemek Tüm Türkiye'nin hakkı deyip sadece % 99 kapsama olanı olan kanallar ihaleye davet edilse sizce ihaleye kim girebilir? Tabii ki sözünü ettiğim çok uç bir nokta ama yapılabileceklerin sınırının olmadığını göstermek için bu örneği veriyorum.

Peki ya TRT ve hükümetin "havuz ihalesinde" rolü olabilir mi? TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin TRT'nin güvenilirliğini ve görünürlüğünü artırmak için çok başarılı işlere imza atıyor. Maç yayınlarını kullanarak "kamusal hizmet alanını" genişletmek isteyecektir. Bu nedenle maç yayınlarını sadece televizyondan değil, cepten, internet üzerinden de yayınını sağlamak üzere Telekom ve Star/24 Medya Grubu ile konsorsiyumuna gidebilirler. Hatta yanlarına bir de yabancı ortak alabilirler.

Çalık Grubu'na gelirsek... Şu anda havuz ihalesi konusunda sessiz kalan, hiçbir etkinlikte bulunmayan Çalık Grubu Sabah ve ATV'ye yapılan yatırımın karşılığını daha kısa sürede alabilmek için oyunculardan biri olabilmek isteyebilir.

Diyeceksiniz ki "Hiçbir hazırlığı yok. Niye ihaleyi ona ya da onun olduğu bir konsorsiyuma versinler ki!"

Daha önceki Cine 5, Teleon, Stardigital örneklerinde TFF "altyapı" konusuna odaklanmamıştı. TFF için birinin çıkıp şu kadar parayı taahhüt ediyorum demesi yeterli... Açıkçası ihale gerçekleştikten kısa bir süre içerisinde de parası olan rahatlıkla istediği alt yapıyı kurar ve maç yayınları verir. Dolayısıyla Çalık Grubu'nun da ihaleye oyuncu olarak girebilme olasılığı mevcut...

Olayın bir de RTÜK ve tüketici boyutu var tabii ki... Şu anda Digitürk yönetimi platformdaki kanalların yerini zırt pırt değiştiriyor. Kendi kanallarını ön sıralara alıp izlemeyi manipüle ediyor. Bu konuda bir düzenleme olması gerektiği ortada... Aynı İngiltere ya da diğer ülkelerde olduğu gibi...

D-Smart aylarca "bedava" diye reklam yaptı, kutu aldırdı, şimdi Eurolig paralı diye "paket" satıyor. 2010 ihalesinde de eğer ihale bedeli 400 milyon Euro'ya çıkarsa bunu ödeyecek olanın kim olacağı ortada. Futbolu sadece zenginlerin TV'den izleyebileceği bir şey haline mi getireceğiz? Enerji piyasası kurulu nasıl benzin fiyatlarının üst sınırını belirliyorsa, paralı TV ücretlerinin üst sınırının belirlenmesinde de aynı fayda aranmaz mı? Bence aranır...

Bildiğiniz üzere bizim köpekbalığı medya sektörümüz, bir yandan yasaları çiğneyen devlet kurumlarına göz açtırmazken kendisi amaçlarına ulaşmak için her yolu mubah sayar.

Tüketiciye gerekirse küçücük şeyi kocaman gösterir, demode filmleri, ansiklopedileri "en trendy" malzemeler olarak satmaya çalışır. Reklamlarında göz göre göre yanıltıcı iddialarda bulunur. Bu konulardaki manipülasyonlarda medyanın eline kimse su dökemez!

Özetlersek... RTÜK TFF tarafından açılacak havuz ihale şartnamesini yakından incelemeye almalı, digital platform fiyatlamasında ve programlamasında önemli birer rol üstlenmeli... Bu konuda şimdiki yasa yeterli olmadığı için de mutlaka düzenleme yapılmalı.

Aksi takdirde filler tepişecek ve futbol tüketicisinin canı çıkacak! Çok hem de çoook...