Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), mevcut konjonktürde finansal istikrara ilişkin risklerin, makro perspektiften bakıldığında kısa vadeli sermaye girişleri kanalıyla artan cari işlemler açığı şeklinde kendini gösterdiğine dikkat çekti.

İç ve dış talebin büyüme hızlarındaki ayrışma ve hızlı kredi genişlemesinin cari açığı artırmasının finansal istikrara ilişkin riskleri de gündeme getirdiğine dikkat çeken PPK, Avrupa ve ABD ekonomilerindeki son gelişmelerin ve alınan kararların söz konusu riskleri daha da artırarak, uygulanan politika bileşiminin gözden geçirilmesine neden olduğunu vurguladı.

Merkez Bankası Aralık Ayı Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti"ni yayınladı. Toplantı özetinde Kurul, mevcut konjonktürde finansal istikrara ilişkin riskler, makro perspektiften bakıldığında kısa vadeli sermaye girişleri kanalıyla artan cari işlemler açığı şeklinde kendini gösterdi. İç ve dış talebin büyüme hızlarındaki ayrışma ve hızlı kredi genişlemesi cari açığı artırması, finansal istikrara ilişkin riskleri de gündeme getirdi. Buna ilave olarak, Avrupa ve ABD ekonomilerindeki son gelişmeler ve alınan kararlar finansal istikrara ilişkin söz konusu riskleri daha da artırarak uygulanan politika bileşiminin gözden geçirilmesini gerektirdi.

-KREDİLERİN GENİŞLEME HIZININ CARİ DENGEDEKİ BOZULMAYA KATKI YAPTI-

Dış talebin zayıf olduğu bir dönemde, cari dengedeki bozulmaya yaptığı katkı bakımından kredilerin genişleme hızı ayrı bir önem taşıdı. Dolayısıyla Kurul üyeleri, uygulanan politika bileşiminin amaçlarından birinin kredi artış hızını yavaşlatmak olduğunu vurguladı. Bu doğrultuda, zorunlu karşılık oranlarının aktif bir politika aracı olarak kullanılmasının uygun olacağı belirtildi. Öte yandan, kredilerdeki hızlı artış bankacılık sisteminin aktif ve pasiflerine ilişkin vade uyumsuzluğunu da gündeme getirdi. Dolayısıyla, uygulanan politika bileşiminin bankacılık sisteminin pasif vadesinin uzatılmasını da amaçlaması, finansal istikrara ilişkin riskleri azaltıcı etki yapacak. Bu çerçevede, Türk lirası cinsinden mevduatın vadesinin uzamasını teşvik edecek şekilde zorunlu karşılık oranlarının vadelere göre farklılaştırılmasının, özellikle daha kısa vadeli yükümlülükler için zorunlu karşılık oranlarının artırılmasının ve daha önce zorunlu karşılığa tabi olmayan bazı yükümlülük kalemlerinin zorunlu karşılık kapsamına alınmasının faydalı olacağı değerlendirildi.

-“KISA VADELİ SERMAYE GİRİŞLERİNİN UZUN VADEYE YÖNLENDİRİLMESİ ÖNEMLİ”-

Mevcut durumda politika bileşimi tasarlanırken dikkate alınması gereken hususlardan birisi de kısa vadeli sermaye girişlerinin uzun vadeye yönlendirilmesi oldu. Bu durum hem cari açığın finansman kalitesinin artırılması hem de Türk lirasının değerinin iktisadi temellerden kopuk eğilimler sergilememesi açısından önem taşıdı. Kurul bu amaca yönelik olarak politika faizlerinin düşürülmesinin, buna karşılık gecelik borç alma ve borç verme faizleri arasındaki koridorun bir miktar genişletilerek kısa vadeli faizlerin konjonktürün gereğine göre daha dalgalı bir seyir izleyebilmesine izin verilmesinin uygun olacağı değerlendirmesinde bulundu.

-FİYAT İSTİKRARI ÖN PLANDA TUTULMALI-

Kurul, cari açığa ilişkin tedbirler tasarlanırken ön planda tutulması gereken temel unsurun fiyat istikrarı olduğuna işaret etti. 2010 yılının sonunda enflasyonun hedefe yakın düzeylerde gerçekleşmesi beklense de, Kurul üyeleri özellikle pamuk ve buğday gibi tarımsal emtia ürünlerinin fiyatlarında gözlenen yüksek oranlı artışların enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturduğuna dikkat çekti. Toplam talebin henüz enflasyon üzerinde yukarı yönlü belirgin bir baskı oluşturacak düzeye gelmemiş olması tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların temel mal ve hizmet fiyatları üzerindeki yansımalarını sınırladı. Bununla birlikte Kurul, iç talepteki hızlı artışlara da dikkat çekerek, emtia fiyatlarındaki gelişmelerin genel fiyatlama davranışı üzerindeki etkilerinin dikkatle takip edilmesi gerektiğini ifade etti. Bu çerçevede Kurul üyeleri, Merkez Bankası ile birlikte diğer ilgili kurum ve kuruluşların aldığı ve gelecekte alabileceği tedbirlerin net etkisinin sıkılaştırıcı yönde olması gerektiği hususunda mutabık kaldı.

-UYGUN POLİTİKA BİLEŞİMİ-

Kurul, bu toplantıda daha düşük bir politika faizi, daha geniş bir faiz koridoru ve daha yüksek zorunlu karşılık oranlarının oranlarının hem fiyat istikrarı hem de finansal istikrar için uygun bir politika bileşimi olacağı değerlendirmesinde bulundu.

-DÜZENLEMELERİN PARASAL KOŞULLAR ÜZERİNDEKİ NET ETKİSİ GENİŞLETİCİ YÖNDE OLMAYACAK-

Kurul, yapılan bu düzenlemelerinin parasal koşullar üzerindeki net etkisinin genişletici yönde olmayacağını değerlendirdi. Özellikle ağırlıklı ortalama zorunlu karşılık oranında gerçekleşecek artışın maliyet ve likidite kanallarından kredi büyümesi üzerindeki sınırlayıcı etkisinin 2011 yılı Ocak ayından itibaren gözlenmeye başlayacağı öngörüldü. Alınan kararların fiyat istikrarı ve finansal istikrar üzerindeki etkileri yakından izlenecek, gerektiğinde ilave tedbirler devreye sokulacak. Önümüzdeki dönemde politika araçlarının bileşimi ve yönü fiyat istikrarı ve finansal istikrarı etkileyen unsurların seyrin bağlı olarak farklılaşabilecek.

-MERKEZ BANKASI"NIN UYGULADIĞI POLİTİKALAR BİR BÜTÜN OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİ-

Merkez Bankası"nın uyguladığı politikaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı. Para politikası duruşu sadece politika faizinin seviyesi tarafından değil, yukarıda sözü edilen politika araçlarının tümünün bileşimi tarafından belirlenmekte ve enflasyon görünümü değerlendirilirken alınan bütün tedbirlerin net etkisi hesaba katıldı.

-PARA POLİTİKASININ HAREKET ALANI GENİŞLETİLDİ-

Merkez Bankası"nın bugüne kadar aldığı ve gelecekte alacağını açıkladığı önlemler, mevcut konjonktürde finansal istikrarın korunması için gerekli, ancak tek başına yeterli değil. Bu konuda düzenleme, denetleme ve dengeleme kapasitesine sahip tüm yetkili organların eşgüdüm içinde hareket etmesi büyük önem taşımakta. İlgili diğer kurumların özellikle kredi arzını sıkılaştırıcı ve finansal sistemde vade uzatımını teşvik edici önlemlere destek vermesi, para politikasının hareket alanını genişletmekte ve etkinliğini artırmakta.

-KAMU TASARRUFLARI ARTIRILMALI-

Cari açığa ilişkin risklerin sınırlanması bakımından kamu tasarruflarının artırılması, dolayısıyla mali disiplinin sürdürülmesi de büyük önem taşıdı. 2010 yılı içinde bütçe harcamalarının Orta Vadeli Program (OVP)"da öngörüldüğü şekilde kontrol altında tutulması, bu yönde atılmış önemli bir adım olarak değerlendirildi. Bütçe disiplininin önümüzdeki dönemde de devam etmesi, gerek fiyat istikrarına gerekse finansal istikrara dair alınan tedbirlerin etkisini güçlendirecek.

-FİYAT İSTİKRARININ KALICI LARAK TESİS EDİLMESİNE ODAKLANMAYA DEVAM EDİLECEK-

Önümüzdeki dönemde para politikası fiyat istikrarının kalıcı olarak tesis edilmesine odaklanmaya devam edecek. Bunu yaparken Merkez Bankası ve ilgili kurumlarca finansal istikrara yönelik alınan önlemlerin enflasyon görünümü üzerindeki etkileri de dikkatle ele alınacak. Orta vadede mali disiplinin sürdürüleceğine dair taahhütlerin yerine getirilmesi ve yapısal reform sürecinin güçlendirilmesi, ülkemizin kredi riskindeki göreli iyileşmeye katkıda bulunarak makroekonomik istikrarı ve fiyat istikrarını destekleyecek. Bu çerçevede, OVP"nin ve Avrupa Birliği"ne uyum ve yakınsama sürecinin gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda atılacak adımlar büyük önem taşıdı.

-ENFLASYON ORTA VADELİ HEDEFLERİN ALTINDA SEYRETMEYE DEVAM EDECEK-

önümüzdeki dönemde işlenmemiş gıda fiyatlarındaki düzeltmenin de katkısıyla enflasyon düşmeye devam edecek. Temel enflasyon göstergelerinin ise sınırlı bir artış eğilimi sergileyeceği, ancak orta vadeli hedeflerin altında seyretmeye devam edeceği tahmin edildi.

-YURTİÇİ TALEP HIZLI BÜYÜME EĞİLİMİNİ SÜRDÜRDÜ-

Toplantı özetinde, enflasyonu etkileyen unsurlara da yer verildi. Buna göre son dönemde iktisadi faaliyete dair açıklanan veriler Ekim Enflasyon Raporu"nda sunulan görünümle uyumlu seyretti. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) üçüncü çeyrekte bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5.5 oranında arttı. Avrupa ekonomilerinde Mayıs ayından itibaren derinleşen sorunların gecikmeli etkileriyle üçüncü çeyrekte iktisadi faaliyetteki toparlanma yavaşladı ve GSYİH dönemlik büyümesi yüzde 1.1 oranında gerçekleşti. Bu yavaşlama daha çok mal ve hizmet ihracatının dönemlik büyümeye yaptığı olumsuz katkıdan kaynaklandı. Yurt içi talep hızlı büyüme eğilimini sürdürdü.

-İMALAT SANAYİNDE KAPASİTE KULLANIMININ KRİZ ÖNCESİNE ULAŞMASI ZAMAN ALACAK-

İç talepteki güçlü artışın desteğiyle iktisadi faaliyet toparlanmaya devam etti. Kurul yılın son çeyreğinde iktisadi faaliyetin tekrar ivmeleneceği yönündeki öngörüsünü teyit etti. Dış talep zayıf seyrini korudu. Ekim ve Kasım aylarına ilişkin göstergeler mal ihracatının bir önceki çeyrek ortalamasının üzerinde seyrettiğini gösterse de sipariş göstergeleri kısa vadede güçlü bir canlanmaya işaret etmedi. Kurul, imalat sanayinde kapasite kullanımının kriz öncesi seviyelere ulaşmasının zaman alacağı tahmininde bulundu.

-İŞSİZLİK ORANLARI KRİZ ÖNCESİNE GÖRE YÜKSEK SEVİYELERDE SEYREDECEK-

İstihdam koşullarındaki iyileşme sürmekle beraber işsizlik oranları halen yüksek seviyelerde bulunmayı sürdürdü. Kurul, işsizlik oranlarının bir müddet daha kriz öncesine kıyasla yüksek seviyelerde seyredeceği ve birim iş gücü maliyetleri üzerinde belirgin bir baskı hissedilmeyeceği öngörüsünü korudu.