Şu anda tüm yurtta son derece sert kış şartları yaşanırken, bu başlığı atmam belki bazılarınıza garip, hatta anlamsız gelebilir. Ancak, ne yazık ki, ısınmakta olduğumuz gerçeği ,son derece doğru ve ölçülebilir, bilimsel  verilere dayanmakta. Geçtiğimiz 2014 yılı, bugüne kadar ölçülebilen tüm değerleri alt üst ederek ,5000 yıldan beri yaşadığımız en sıcak yıl oldu. Belki benim gibi, babaanneden kalma  alışkanlıkla, takip etmeye devam ettiğim Saatli Maarif takvimini arada bir de olsa hatırlayan veya bakanlarınız vardır. Bu takvimin arkası, türlü ilginç ve yararlı bilgiyle doludur ve çocukluk yıllarımın sabahlarını hem eğlenceli,hem de ilginç kılan unsurlardan biri olmuştur hep.Neyse, işte o takvimin arkasında doğa olaylarını da bulabilirsiniz. Ne zaman hangi fırtınanın olacağı, kışın ne zaman başladığı veya baharın ne zaman geldiği  gibi pek çok doğa olayı burada aktarılır ve günü gününe de tutar. Geçtiğimiz hafta yurdumuzun pek çok şehrinde yaşadığımız ve bir kaç gün ,klasik bir deyişle , hayatı felç eden  ve 12 kişinin yaşamını yitirmesine sebep olan,şiddetli lodos  fırtınasından da yine burada bahsediliyor. Ancak,tıpkı bu fırtına gibi , takvimde  adı geçen pek çok doğa olayını artık eskisinden kat be kat şiddetli yaşıyoruz. Hayatı kolaylaştırması beklenen Sanayi Devrimi ile dönmeye başlayan çarklar, giderek tüm insanlığı öğütmeye yönelik bir hal aldı. Tüketirken, tükeniyoruz ve bu öyle yavaş ve küçük, küçük oluyor ki, biz bunu anladığımızda bir çok şey için geç olacak gibi. Bu dünyadaki canlılar aleminin en akıllısı,en zekisi, en güçlüsü olduğunu her fırsatta ilan eden insanoğlu ,ne yazık ki giderek yaklaşan ve kendisinin hazırladığı sonunun farkında değil. Pek çok hayvan ve bitki hayatta kalabilmek için binlerce yıldır süre gelen hayat tarzını, yemesini, içmesini, yerini,yurdunu değiştirirken, biz insanlar, bağıra çağıra gelen  sonumuzu görmezden gelmekte, bunu göstermeye çalışan  ve şimdilik son derece azınlıkta kalan bir grup bilim insanı,aydın ve öncüye de burun kıvırmakta, sövmekte, hatta engel olmaya çalışmaktayız.

Gelişme adı altında yapılan türlü faaliyetlerle, yüzlerce yılda yetişen nadide ağaçlarımızı kesiyor, tarım topraklarımızı yok ediyor,sularımızı kirletiyor, hayvan ve bitki türlerinin kökünü kazıyoruz. Her dakika, ülkemizde ve dünyanın çeşitli yerlerinde, geri dönüşü olmayan doğa katliamları yaratılıyor. Yaratılıyor diyorum, çünkü bütün bunlar, gelişme ve kalkınmayı başka değerleri  yok ederek sürdürmek  olarak algılayan ülke yöneticilerinin ve bir avuç dev şirketin birlikte hareket etmesi ile oluyor. Petrol ve türevlerinden hızla vaz geçmek gerekirken, daha fazla petrole ulaşmak için kaya çatlatma tekniği gibi doğayı daha da hızlı katleden yeni yöntemlere başvuruluyor. Nükleer enerji santralleri pıtrak gibi çoğalıyor, yenileri için planlar yapılıyor. Daha fazla kömür çıkartma uğruna, türlü risk alınıyor. Sorarsanız, tüm bunlar insanlığın yüksek menfaatleri için yapılıyor. Keşke, bütün bu yapılanlar, belirtilen amaç kadar masum ve yüce olsa. Ama ,değiller. Bugün dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile milyonlarca aç insan var . Örneğin, bunların en başında gelen ve petrol ve türevlerini  çıkartmak ve kullanmakta başı çeken Amerika Birleşik Devletleri’nde  yaşayan 74 milyon çocuğun 16 milyonu açlık sorunu yaşamakta. İşte size,inanması zor ama son derece  çarpıcı bir gerçek daha.Tarım topraklarımızı ve sularımızı, petrol,nükleer,kömür gibi kirli enerji kaynaklarını çıkartmak ve tüketmek uğruna yok etmeye devam edersek, bu milyonlara yenileri eklenmeye devam edecek. Yiyecek bir lokma yemek ve bir damla temiz su için başlayan savaşlar yüzünden bir sürü ülkenin kaderi sonsuza kadar  değişiyor ve değişecek. Tüm insanlığın içinde olduğu kazanın suyu o kadar yavaş kaynıyor ki, haşlandığımızı anladığımız anda çok geç olacak. Kazandan atlamayı düşünenlere hatırlatayım, henüz insanca yaşamamıza  elverecek yeni bir dünya keşfedilemedi. En iyisi , eldeki pirinçten olmamak için çabaları arttırmak.

Sevgi ve doğayla kalın !