"İlk görüşte aşk" tanımı az kalır, daha tanımadan vuruldunuz ona...

Ellerini, gözlerini, sıcaklığını hayal ettiniz. Tanıştığınız an ise gözyaşlarına boğuldunuz. Hiçbir karşılık beklemeden ve hayat boyu sürecek olan bir aşka tutuldunuz. Bilim adamları anne ve babaların çocuklarına duyduğu bu tarifsiz sevginin nedenlerini araştırmış, ortaya birbirinden ilginç sonuçlar çıkmış. Sevgililer Gününüz kutlu olsun.

Bakın daha yazmaya başlarken duygulanıyorum. Aklıma Defnemi ve Egemi karnımda taşıdığım günler geliyor. Onlara kitap okuduğum, klasik müzik dinlettiğim, iyi beslensinler diye balıkla portakal suyu içtiğim, üniversite tezi hazırlarcasına hamilelik kitaplarına gömüldüğüm, erken doğurma ihtimalime karşı hayatımda hiç korkmadığım kadar korktuğum günler...

Bebeklerimi kucağıma aldığım an ise eşsizdi. Nedenini bilmiyordum ama şuursuz bir şekilde ağlıyordum. Hatta onlardan daha fazla... Bir iki dakika içinde, henüz onlara doyamadan "Yıkamaya götürüyoruz" diye aldılar bebeklerimi kucağımdan... Beni de anestezinin yan etkilerini kontrol etmek için müşahade odasına götürdüler. Hayatımın en uzun yarım saatini orada geçirdim. "Bir şeyim yok, beni odama çıkartın. Bebeklerimi kucağıma almak istiyorum" diye hemşirenin başının etini yedim ve bu yüzden azar işittim. Nihayet bebeklerimi tekrar gördüğümde, ikisi de ağlıyordu. Hemşire kokumu tanımaları için iki kedi yavrusu gibi onları boynuma yerleştirdi ve sustular. Kokumu alır almaz sustular, mememi bulur bulmaz iştahla karınlarını doyurdular ve yorgunluktan oracıkta uyuyakaldılar. Bu görüntü karşısında yine mutluluktan ağlıyordum.
Yok, bu mucize anlatılmaz yaşanır. Annemin "Anne olunca anlarsın" lafı boşa değilmiş demek ki... Üstelik bu atasözünün altında çok önemli bilimsel gerçekler yatıyormuş.

Yani koca adamlar olsalar bile çocuklarımızın üzerine titrememiz, ona "Karşıdan karşıya geçerken dikkatli ol" dememiz boşuna değil. İşte bu en büyük aşkın bilimsel izahı:

Mucize hormon oksitosin

-Doğum vaktiniz yaklaştıkça beyniniz mutluluk, sevgi ve bağlılık hormonu anlamına gelen oksitosin üretmeye başlar. Maymunlardan farelere kadar tüm hayvanların ve insanların doğar doğmaz yavrularını koyunlarına almasının, onları temizlemesinin ve beslemesinin altında bu hormon yatar.

- Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerle oksitosinin yıllar içinde birçok etkisi ortaya çıkmış. Bu hormonu yok denecek kadar az üreten hayvanların yavrularının bakımını üstlenmediği ve eşine sadık olmadığı artık biliniyor.

-Bebeğiniz de bu arada boş durmuyor, anne rahminde bile olsa size bağlanmaya başlıyor. Araştırmalar annelerinin seslerini duyan fetusların, kalbinin daha hızlı attığını kanıtlamış durumda...

- Baba adaylarının veya evlat edinmeyi düşünenlerin dünyaya gelmemiş bebeklerine anne kadar yoğun hisler beslemesi beklenemez. Çünkü onlar oksitosin üretemez.

-Bebekler ve çocuklar kendilerine bakan, güven veren, koruyan, fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını gideren kişiye (ki bu çoğunlukla anne olur) bağlanır. Özellikle bebekler besleyene muhtaçtır. Buna psikolojide "bağlılık teorisi" denir.

-Doğum başladığı an, annenin beynine çok yoğun oksitosin akışı olur. Diğer işlevlerinin yanı sıra bu hormon, kasılmalara neden olarak doğumu kolaylaştırır ve anne sütünün göğüslere
dolmasını sağlar.

-Kucağınıza bebeğinizi aldığınız an artık oksitosin içinde yüzmeye başladınız demektir. Oksitosin size doğum sancısını veya sezaryenin neden olduğu dikiş acısını unutturur, tüm sevginizi bebeğinize yöneltmenizi sağlar.

- Baba adayları oksitosin üretmese de, göz göze geldikleri an bebeklerini seviyorlar. Birçok baba bebeğini
kucağına alır almaz gözyaşları içinde kalmasına şaşırıyor.

Nasıl bir insan olduğunuz çocuğunuz için çok önemli

-2001 yılında Kanada�da yapılan bir araştırmaya göre babaların bebeklerine duyduğu bu ani aşkın nedeni de hormonlar... Yeni babalarda testesteron hormonun düştüğü ve kadınlık hormonu östrojenin yükseldiği tespit edilmiş. Bu da onları daha
duygusal ve bebeğin bakımını üstlenmekte istekli yapıyor.

-Oksitosin bilinen tek sevgi hormonu değil. Beyne zevk duygusu veren dopaminin anne veya babanın bebeğe bağlanmasında çok önemli bir rolü var. Bebeğinizi emzirdikçe, kokusunu içinize çektikçe bu keyif kimyasalıyla ödüllendiriliyorsunuz.

-Siz dopamin salgıladıkça bebeğiniz bunu hissediyor ve size bağlanıyor. 2004 yılında İtalyan araştırmacıların fareler üzerinde yaptıkları bir deneye göre anne fare dopamin salgılamıyorsa, yavrusu ona bağlanmakta zorlanıyor.

-Dopamin, eroin ve kokain gibi maddelerde bulunduğu için, kullanan kişiler kendini geçici bir süre için iyi hissediyor. Bu kişilerin, küçüklüklerinde aileye bağlanmadığı, bu sevgi ve
huzur eksikliğini uyuşturucu mmaddelerle gidermenin peşinde olduğu düşünülüyor.

-Bebeğiniz büyüdükçe duygularını sizden saklayan bir çocuk da olabilir, sevgisini göstermeye devam eden de... Sizinle her şeyi paylaşmıyor, sizi sevdiğini daha az söylüyor, arkadaşlarının yanında size sarılmak istemiyorsa paniğe kapılmayın. Her ihtiyacı olduğunda yanında olan, çocuğunuza her daim sevgi ve güven sunan bir ebeveyn oldukça sizi sevmeye devam edecektir.

-Büyüdükçe bebeğinizle olan ilişkiniz de değişecektir. Artık sizi sadece onu yetiştirdiğiniz için değil, birey olarak da sevmeye başlayacaktır. Bu yüzden nasıl bir insan olduğunuz, çocuğunuz için çok önemli. Her türlü davranışınızla ona hayat boyu model olduğunuzu unutmayın.
-Çelişkili bir sonuç gibi görünse de, yine bir araştırmaya göre, çocuklar kendilerini evlerinde ne kadar güvende hissedirlerse, o kadar aileden bağımsız ve kendi ayakları üzerinde duran bireyler oluyorlar.

-Anneler hayatları boyunca çocuklarına sarıldıklarında ve kokularını içlerine çektiklerinde, beyinleri bebeklerini kucaklarına aldıkları o ilk anı hatırlıyor ve az miktarlarda da olsa oksitosin salgılıyor. Ne büyük mucize değil mi?

Vatan / Bizim Kahve