“Sonuçta bana da zarar verdiler. Başka bir duruş sergileselerdi şu anda farklı bir noktada olurduk”
 
 
'Beni yıkmak için uğraştılar heykeli de koruyamadılar' Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, son günlerde Kars’taki heykelin yıkımı, Devlet Tiyatrolarında yaşanan olay ve İzmir’den aday gösterilmesiyle yine gündemde. VATAN’ın sorularını yanıtlayan Bakan Günay, tartışılacak tespitler yaptı:
 
-Kars’taki heykel yıkılırken içiniz ‘cız’ etmedi mi?
 
Ben ilk günden itibaren içimin “cız” ettiğini paylaşmaya çalıştım. Konuyu başka bir alana taşımaya, heykel yıkma tartışmasından makul bir biçimde kurtulmaya çalıştım. Ama benim bu niyet ve gayretlerimi birileri anlamak ve arkalamak yerine, hükümet krizi çıkarmaya vesile yapmaya çalıştılar.
 
-Nasıl bir krizden söz ediyorsunuz?
 
Ben Sayın Başbakan’ın rahatsız olduğu başka konular olduğunu, heykel tartışmasının eskiden beri süren, 2006’da başlamış bir tartışma olduğunu, kurullar, belediye arasında ve sanatçı hakları arasında makul çözüme kavuşturulması gerektiğini söyledim. Sonra bir gazete marifetmiş gibi heykelle ilgili tartışmayı yoğunlaştırdı. Sanata duyarlı olması gereken çevreler de işlerini güçlerini bıraktılar, asıl niyetimi okumak, anlamak ve yardımcı olmak yerine, benimle Başbakan arasında, hükümet içinde bir kriz çıkarmaya çalıştılar. Bir anlamda beni etkisizleştirdiler.
 
-Sayın Başbakan’la hiç konuşmadınız mı?
 
Konuştum. Ama zaten Başbakan heykelle ilgili eleştirisini söylemese bile başlamış bir süreç vardı. O süreç hızlandı. Belediye bir anlamda sürecin kurallarını gözardı ederek davranmakta kendisini haklı görmeye başladı.
 
-Niye müdahale etmediniz?
 
Ben gereken, eski kurul kararlarını hatırlatan yazılarımı yazdım. Hem belediyeye hem de konuyu savunan kişilere bu yazılarla ilgili bilgi verdim.
 
-“Başbakan istedi, heykel yıkıldı” algısı oluştu. Sanatçılar rahatsızlığı yüksek sesle dile getirdi?
 
Bazı arkadaşlarımız iyi şeyler yaptığımız zaman bile niyet okumasıyla hükümler verebiliyorlar.
 
Sanatçı arkadaşlarla mümkün olduğunca kamuoyunda tartışmak istemiyorum. Ama yapmak istediğimi sağduyulu insanlar anladı. Elimin güçlendirilmesi değil, zayıflatılmasıyla sonuç almak
isteyenlerin dediği yere geldik.
 
-Bu süreçte heykeltraş Aksoy ile görüştünüz mü?
 
Sevdiğim bir insandır, görüştüm. Üzüntü içinde olduğumu biliyor. Heykeli ve kendisini korumaya çalıştığım dönemde, o ve arkadaşları elimi güçlendirmek konusunda daha anlayışlı bir dil kullansalardı, ben şu anda siyaseten daha fazla sesimi yükseltebilecek durumda olurdum. Onlar heykel yıkılmasın diye değil, bakan yıkılsın diye uğraştılar. Sonuçta bana da zarar verdiler ama heykeli de korumayadılar.
 
-“Bakan yıkmak” derken istifa etmeniz gerektiğini söyleyenleri mi kast ediyorsunuz?
 
Heykeli, sanatçıyı korumaya ve telif haklarına işaret etmeye çalıştım. Başbakan başka bir üslupta diretince işlerini güçlerini bırakıp “Bakan istifa etsin. Hükümette kriz çıktı” tartışmasına girdiler. Halbuki yapmaya çalıştığımı anlayıp, başka bir duruş sergilemiş olsalardı, şu anda çok farklı noktada olabilirdik.
 
-Siz tarihe “Döneminde heykel yıkılan bakan” olarak geçeceksiniz...
 
Ben döneminde 25 tane devlet tiyatrosu sahnesi açılmış bir bakan olarak da geçeceğim.
 
Döneminde Topkapı Sarayı’ndan gecekonduların, askeri yapıların çıkarıldığı bir bakan olarak da geçeceğim. Döneminde Türkiye’deki kazıların en fazla yapıldığı -belki Osman Hamdi Bey’den sonraki- isim olarak da geçeceğim. Döneminde Türkiye’nin bir ucunda ne yazık ki talihsiz bir olayın yaşandığı bir bakan olarak da geçeceğim. Hayat iyi ve kötü tarafları bir bütündür.
 
-Türkiye için iyi bir görüntü ortaya çıkmadı...
 
Elbette güzel değil. Belediyeler bazen bizi böyle olaylarla karşı karşıya bırakıyorlar. Önceki belediye ne SİT incelemesi ne ciddi proje yaptırmış. Yeni belediye döneminde tartışmalar başlamış. Yerel siyasetin çekişmesi tamamen ve yerel politika üzerinden gidiyor bu iş. Yer seçimi konusunda baştan özensizlik var. Ama bu özensizliği kurullarımız da paylaşmış. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma kurullarımız da paylaşmış.
 
-Aksoy SİT raporu olmadığını iddia ediyor...
 
Yer tespitinden sonra verilmiş SİT raporları var. Ama Sayın Başbakan’la Kars’a gitmeden önce kurulumuzun, SİT bölgesindeki bu yapılaşmanın yeni bir projeyle kaldırılması konusunda verdiği karar var. Bütün bunları belediye de gözardı etti ama sanıyorum heykeli savunuyor gibi gözüken bazı hukukçular da gözardı etti. Bu çok ince bir nokta. Ben heykeli yıkmak konusunda belediyenin kararlı olduğunu görüyorum ama yıktırmamak konusunda yeterli bir savunma yapıldığı konusunda da kaygı duyuyorum.
 
-Siz heykeli ucube buldunuz mu?
 
Bu tartışmayı kapatalım artık.
 
-O heykelin yerine ne yapılacak?
 
Tabyalarla ilgili bir çevre düzenlemesi yapılacak. Zaten böyle bir proje yapılmasını kurul istemişti. Şunu söyleyeyim; bana göre dışardan bakıyorum, biraz da dosyayı karıştırdım şu anda yapılan işlem usülsüzdür. Hukuki gerekler tamamlanmadan yapıyor. Ama savunma işi bu noktada yeteri kadar başarılı biçimde sürdürmedi.
 
AK Parti’nin sanatla kavga ettiği yargısı yanlış
 
-Heykelin ardından ‘Devlet tiyatroları kapatılsın’ sözleriniz ortaya çıktı. Ama siz öyle olmadığını ifade ettiniz?
 
Türkiye’de turizm çok iyi bir yere geldi. Arkeoloji, tiyatro, eski eserlerin korunması alanlarında önceki dönemlerle kıyasladığımızda çok yüksek bir performans sergiledik. Ben tiyatro geleneği olan bir kasabada büyüdüm. Dünyamda özel bir anlamı var tiyatronun. Geldiğimde Devlet Tiyatroları’nın toplam 38 sahnesi vardı, 25 yeni sahne açtık. Bir bakan gayretle 4 yıl içinde 25 tane sahne açabiliyorsa demek ki yapıda bir hantallık var. Devletin sanat faaliyetlerini buradan çıkarmak lazım. Daha özerk, performansa dayalı yeni bir modele dönüştürmek lazım. Bu öneri ilgiyle karşılandı ama bir sahnemizde yaşanan sevimsiz olayın arkasına rastladı. Derhal bunu iktidarın sanat düşmanlığı vesilesi yapmaya çalıştılar. Sanata ilgi göstermeyen bir bakan döneminde 25 tane sahne açılabilir mi?
 
- ‘AK Parti ve sanat’ hep kavgayla anılıyor oldu?
 
Başka siyasi partiden bir bakan bunları yapmış olsa büyük bir övgüyle karşılanabilir. Üzüntüyle söylüyorum, Ak Parti’nin bunları yapmamasını istiyor bazı çevreler. “Ak Parti ekonomik olarak kalkındırmaya çalışıyor ama kültür, sanat hayatımız yok oluyor” diye bir edebiyat var, bu doğru değil.
 
-Neden geçmiyor bu önyargı?
 
Kendisine sol sıfatını yakıştıran ama evrensel olarak katiyen solla ilişkisi olmayan bazı siyasi kesimler, bazı şeyleri tekellerine almaya çalışıyorlar. Atatürk, cumhuriyet, sanat, kültür bu arkadaşların tekelinde sanki. Atatürk diyerek ülkeyi ekonomik çöküntüye mahkum ederseniz, Atatürk’e saygılı davranmış olur musunuz? Türkiye’yi ekonomik olarak dünyanın 15’incisi, turizmde 7’ncisi yaparsanız Atatürk’e daha çok saygı göstermiş olmaz mısınız?
 
-Genç Osman oyununda yaşananlardan sonra sanatçıya fırça attınız. Hemen ardından eserin içeriği değiştirildi ve büyük eleştiri aldı?
 
Oyunun içeriğine müdahale eden ben değilim, yönetmen. Müdahale de değil çünkü yönetmen zaten oyunun bu tarzda yapılmasından rahatsız. Oyunun seyirciye sataşmalı biçimde olmayacağını bana tiyatro insanları söylüyor. Seyirci katılmak isterse katarsanız, istemezse o saygısızlığa dönüşebilir. İkincisi, bu devlet tiyatrosu sanatçısı benim çalışanım. Bir kamu çalışanından hangi sıfatı taşırsa taşısın halka saygılı olmayı beklemek, böyle bir saygısızlık duyurusu olmuşsa bunu araştırmak benim görevim.
 
-Uyarı mı verdiniz?
 
Hiçbir şey vermedim. Şu anda kendi birimleri soruşturuyor. Ben sadece olayı öğrenmeye çalıştım ve ne yazık ki doğru olduğunu öğrendim.
 
-Avunmasında sakız ve başörtüsüyle ilgili neler söylüyor?
 
Soruşturulan bir konu olduğu için yargımı söylemek istemiyorum. Ama ben bir izleyiciye, topluma gereken duyarlılığın gösterilmediği gibi bir kanaate sahip oldum. Sorgulamam bunun doğru olduğunu gösterdi. Ötesine geçmek, hüküm vermek istemem. Üzüntü duydum. Devlet olarak görevim halka hizmettir, kendimi eğlendirmek değildir. Sanatı halka götürmek, benimsetmek gibi kamusal bir ödevim, görevim var.
 
-Sayın Başbakan’ın kızı olmasa da müdahale ederdim” diyorsunuz?
 
Elbette. Müzeye, ören yerine gidiyorum. Karşılaştığım insanlar saygı gösterilmediğini söylerse o müze müdürünü, gişe görevlisini de soruşturuyorum. Burada taraflar tanınır olduğu için gündeme geldi. Başında devlet sıfatı taşıyan her kurumun ilk görevi halka saygı ve hizmettir.
 
 
 
VATAN