Ekranların ilk olay yeri inceleme dizisi "M.A.T."da, başrolleri Demir Karahan, Nefise Karatay ve İbrahim Çelikkol paylaşıyor. Adli Tıp eski başkanı Prof. Oğuz Polat"ın senaryosunu yazdığı dizi, gerçek olaylardan esinlenilerek, otopsi ve laboratuar ortamında birçok olayın nasıl ortaya çıkartıldığı anlatıyor. Dizinin oyuncularıyla çekim öncesi ve çekim sırasında yaşadıklarını konuştuk...

Dizideki rollerinizi öğrenebilir miyim?

Nefise Karatay: Adli psikolog Ceyda Eren"i oynuyorum. Bu işin hem okulunu bitirmiş hem de yurt dışında eğitimini almış. Türkiye"de üç senedir uygulanan bir sistem adli psikologluk. Tam anlamıyla da uygulanmıyor. Benim görevim cinayetin yapılış ipuçlarından ve yapılış şeklinden yola çıkarak suçlu profili oluşturmak ve katilin üç aşağı beş yukarı nasıl bir insan olduğunu bulmak. Aynı zamanda mağdurlara da yardımcı oluyorum.

Bu konu ile ilgili olarak bir ön çalışma yaptınız mı?

Nefise Karatay: Yaptım. Birçok psikologla görüştüm. Adli psikologlarla da görüştüm. Sevgili Oğuz Polat bizim senaryo danışmanımız. Kendisi Adli Tıp Kurumu Başkanlığı yapmış bir profesör. Bize çok yardımcı oluyor.

İbrahim Çelikkol: Doç. Dr. Sinan Atalay"ı oynuyorum. Uzmanlık alanım çocuklara yönelik şiddet. Sinan Atalay, yurt dışında FBI"da ciddi eğitimlerden geçmiş ama hangi konularda eğitim aldığını bilmiyorduk,
bunu ilerleyen bölümlerde ortaya çıkartmaya başladık. Doktordan ziyade, şiddete ve silaha karşı olan bir karakterdi. İlk başlarda Sinan Atalay"ı böyle gördük. Ama şimdi gelişen olaylardan dolaya şiddete ve silaha tutunmaya başlıyor.

Nefise Karatay: "Artık yeter" mi diyor?

İbrahim Çelikkol: Evet, "yeter" diyor. Çünkü birtakım insanların yaptığı şeylere artık göz yummayacak Sinan Atalay. Donanımlarını ciddi bir şekilde ortaya çıkarmaya başlayacak.

Siz nasıl bir ön çalışma yaptınız?

İbrahim Çelikkol: Ben, Demir Karahan gibi, Nefise Karatay gibi morga gidip ciddi deneyimlerden geçmedim. Ama bunun sanat yönünü göz önünde bulundurduğum için profesörlerimizden, doçentlerimizden bireysel olarak eğitimlerden geçtim.
Demir Karahan: Yavuz Soysal"ı oynuyorum. Oğuz Polat Hoca"nın birebir olmasa da canlandırılması anlamına gelebilir. Yavuz Soysal, Adli Tıp profesörü, M.A.T."ın kurucusu. Özel bir emirle, günlük yaşamda var olmayan, böyle bir birim kurulması isteniyor. Her bölümün sonunda verdiğimiz, ülkenin kanayan yaralarını kelimelere döken ikaz edici bir yönü var. Hocanın ekibiyle birlikte bu olayların bilimsel olarak Adli Tıp"ta nasıl aydınlandırıldığını izleyiciye göstermek gibi de bir görevi var.

"MORG BİZE TOKAT GİBİ GELDİ"

Dizide otopsi yapıyorsunuz. Bu sahneler çekilirken neler hissettiniz? Çekimler başlamadan önce otopsiye girdiniz mi?

Demir Karahan: Çekimler başlamadan önce Nefise"yle beraber küçük küçük ekipler oluşturup otopsi, morg, ceset falan gibi daha önce belki sağımızda solumuzda ölenimiz olmuştur, görmüşüzdür ama bu gözlükle bakmak üzere Adli Tıp"a götürdüler bizi. Orada müthiş bir gerçekle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bana en azından böyle geldi. Tokat gibi. Orada konuşurken çok başka anlamlar çıkardığımız insanlar, ilişkiler, yaşadığımız gün pek farkına varmadığımız bir gerçek. Tahtadan, taştan, masadan bir farkı olmayan bir halde otopsi masasının üstüne atılıveriyorsunuz. Hepimizin önü, sonu gideceğimiz yer belki otopsi değil ama cansız bir beden yani. Onu gördüğünüz zaman da müthiş başka duygulara kapılıyorsunuz. Yaşamın değeri konusunda yargılarımız büyük ölçüde değişiyor. İnsanlara verdiğiniz değeri artırmanız gerektiğini anlıyorsunuz. Kimseyi üzmemek, kırmamak gerektiğini bir kez daha yaşıyorsunuz. Sonra anıların ne kadar önemli olduğunu anlıyorsunuz. Bir gün hiçbir şey kalmayacak. Otopsi nasıl yapılıyor orada gördük. Belki kasapta koyunu, sığırı bu kadar kolay doğramıyorlardır. Kesiyorlar, beynini çıkartıyorlar, üstüne şiirler yazılan, besteler yapılan kalp bir hademenin elinde bir kenara konuyor. Böyle başladık. Daha önce hiç otopsi görmemiştik.

Filmlerde görüldüğü gibi değilmiş yani.

Demir Karahan: Hayır, hiç değil. Onu yaşamak lazım. Hani Zincirlikuyu Mezarlığı"nın girişine yazmışlar ya "Her canlı ölümü bir gün mutlaka tadacak" diye, daha önemlisi her canlı, canlıyken bir kere oraya gidip görmesi lazım nereye gittiğini.

Nefise Hanım siz de...

Nefise Karatay: Ben de Demir Abi ile birlikte gittim. Hep öleceğiz diye konuşuruz ama orada ölüyü görmek, ölü yatan birisini izlemek çok başka bir deneyim oldu. Gerçekten yüz yüze olmak benim hayat görüşümü değiştirdi. Oradan çıktıktan sonra insanlara “Öleceğiz bu şaka değil” dedim. Hayatı hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşıyoruz. Ama bu her an başımıza gelebilecek şey. Orada yatan adam bir gün önce nefes alıyordu. Belki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyordu ama karşımızda ölü bir şekilde yatıyordu. Bunu gördükten sonra çok daha farklı bakıyorsunuz hayata.

Siz otopsi izlerken zor anlar yaşamışsınız.

Nefise Karatay: Aç karnına gittiğim için tansiyonum düştü. Bayılmadım yani. Demir Abi"nin oğlu var Barış, doktor. Bana çok yardımcı oldu. Ama laboratuara gittiğimizde oradaki kızlar halime şaşırdılar, kendilerinin oraya giremediklerini söylediler. Bizim için çok ciddi bir hayat tecrübesi oldu.

Bazılarını kan tutar, bakamaz. Siz de böyle bir durum var mı?

Nefise Karatay: Ben de çok dayanabilen bir insan değilim. Ama böyle bir metanetle, birbirimizden güç alarak yaptık. Özellikle Demir Abi ve oğlu Barış"tan çok güç aldım.

İbrahim Çelikkol: Ben daha çok Oğuz Hocamız"la ve doktorlarla bu konuyu görerek değil de, konuşarak bilgi sahibi olmak istedim. Biz bir sanat yapıyoruz. Sanat yaptığımız için de orada olayın psikolojisini buraya taşıma gibi durum söz konusu olduğunu şahsen düşünmedim. O yüzden otopsiye gitme taraftarı değildim. Ama giden insanlardan da ne yaşadıkları, ne gördükleri konusunda bilgiler aldım. Topladıkları bilgileri onlarla paylaştım. Bu bilgileri de onlardan aldıktan sonra bu tür sahnelere girdiğim zaman hissederek oynuyorum.

Sizi kan tutuyor mu?

İbrahim Çelikkol: Yok.

Nefise Karatay: Otopsiye giriyor, otopsiyi o yapıyor.

Demir Karahan: Evet, kan bunu tutmuyor, bu kanı tutuyor (gülüyorlar).

Demir Karahan: Bende kan tutması falan yoktur. Ama gerçekten insanların oraya gidip, ölümün soğuk yüzü deniyor ya, onu bir görmesi gerek. Hayattan alınacak bir ders.
İbrahim Çelikkol: Ben bu dersi 17 Ağustos depreminde Kocaeli"nde aldım. Onbinlerce ceset gördüm. Birçoklarına yardım ettim. Sizin gittiğiniz otopsi çok daha zayıf gelebilir. Orada binlerce parçalanmış insan vardı. Bunları yaşayan bir insanın otopside alabileceği çok şey olmadığını düşündüğüm için belki de gitmedim otopsiye.

HÜRRİYET