Merhaba dostlar.

Güzel ülkemde bir bahar sabahı...  

Artık güneş sıcacık yüzüyle kendini hafiften hissettiriyor. Yükseklerdeki karlar erimekte. Kar suyuyla beslenen dereler çaylar coşmuş.  Bağlar bahçeler ve dağların yamaçları allara yeşillere bürünmüş. Mis gibi kekik kokuyor kırlar. Her şeyde bir tazelik, bir canlılık, bir coşku var.

Bunlar Allah’ın bizlere mevsimiyle, havasıyla, toprağıyla, suyuyla ve güneşiyle sunduğu güzellikler. Çok şükür, binlerce kez şükür…

Diğer yüzünde ise ülkemizin, insan elinin, insan fikrinin, insan hırsının değdiği manzarası hiç de öyle değil. Hiç de…

Bildiğiniz üzere, referanduma sayılı günlerin kaldı.

Ne yazıktır ki, son düzlüğe girildiği şu günlerde, liderlerin baştan beri kullandıkları ötekileştirme ve ayrıştırmaya yönelik söylemleri bütün hızıyla artarak devam etmekte. Şüphesiz bu nefret uyandırıcı söylemler fanatik ruhlu kesimleri öyle bir coşturuyor ki… Bu coşmaların sonuçlarını da zaman zaman haberlerde görüyoruz. Kimi dövülmüş, kimi tehdit edilmiş, kimi hakarete uğramış vatandaş görüntülerini…

Diğer yandan gerçeğin daha gerçeği gün gibi ortada…

İşsizler,

Asgari ücretliler,

Şehit yakınları,

Madenzedeler,

Ve her kazadan sonra aklanan sorumluları,

Terör mağdurları,

Akıl mağdurları,

Vicdan mağdurları…

Ve çiftçisi,

Memuru,

Fabrikatörü,

Futbolcusu,

Şarkıcısı,

Dindarı,

Dindar olmayanı,

Çalanı çırpanı,

Bunları alkışlayanı…

Hepsi birden halk yani…

 

Demem odur ki şimdi bu halkın,

Aynı zaman diliminde kimi baharı, kimi kışı,

Aynı gemide iken kimi mehtabı, kimi fırtınayı,

Aynı yolda kimi tatlı inişi, kimi zor yokuşu yürümekteyken…

Çoğunluğu yiyecek bir lokma ekmeğinin peşinde,

Kimi can sıkıntısından çılgınca alışverişinde,

Kimi evinde, kimi yolunda, kimi yaylasında can derdindeyken…

Kimi nasılsa artık bir rövanşın,

Kimi de o rövanşı vermemenin peşinde,

Kimi can simidi gibi bağlandığı partisinin, cemaatinin derneğinin gölgesindeyken…

Şimdi bir deyiverin Allah aşkına,

Demokrasinin en açık unsurlarından biri olan bu referandum ne kadar sağlıklı olur. Ne kadar demokratik olur. Ne kadar gerçek anlamda referandum olur?

Referandumundan sonra ise,

Anayasa’da yapılan değişikliklerin kabulü ile koskoca bir devlet, meclisi, mahkemeleri ve yönetimiyle bir kişinin kontrolüne girecekmiş,

Haklar, özgürlükler, farklı düşünceler, farklı yaşam tarzlarına belki ileride hiçbir yaşam hakkı tanınmayacakmış,

Cumhuriyet ve demokrasi tarihe karışacakmış.  

Diğer bir görüşe göre ise;

Bürokrasi tümseği düzleşecekmiş,

Yönetim çift başlılıktan kurtulacakmış,

Yürütmenin önü açılacak, prangalar-kelepçeler çözülecek devlet şahlanacakmış…

Şimdi yine bir deyiverin,

Çoğunluğu temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan, yani geçim derdinde olan ve günlük kitap okuma süresi ortalama bir dakika olan halkımızın ne kadar umurunda olabilir, ne kadar?

Daha ne diyeyim.

Temennim odur ki;

17 Nisan sabahı sonuç ne olursa olsun milletimiz ve devletimiz için hayırlı uğurlu olur inşallah. Hayırlı uğurlu olur.

Sağlıcakla…

 

 

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA