Medyatik' adlı programa konuk olan 'Süperstar' Ajda Pekkan, mükemmelliyetçi biri olduğunu ve her şeyin en iyisini yapmak istediğini söyledi: Ev kadını olsam; en iyi çocuk bakan, kocasına en iyi davranan de ben olurdum!
YükselAytuğ'un hazırlayıp sunduğu 'Medyatik', final bölümüyle sezona veda etti. Son bölümün konukları ise müzik dünyasının en önemli isimlerinden Ajda Pekkan ve Orhan Gencebay'dı... Canlı yayında Aytuğ'un sorularını yanıtlayan Pekkan ve Gencebay, özel açıklamalarda bulundu. Türk Pop Müziği'nin 'Süperstar'ı Pekkan, bu titrine rağmen normal bir vatandaş gibi 'vasatın altında' bir hayat sürdüğünü belirtti... Müzisyen bir arkadaşım "Ajda Pekkan sosyete şarkıcısıdır" diye bir cümle sarf etti. Açıkçası çok içerledim. Hiçbir zaman sosyete şarkıcısı olmadım. Ben asker çocuğuyum. Hep kendi kanatlarıyla uçmaya çalışan biri oldum. Deli cesareti denir ya, öyleydim. Yapmak istediğim tek şey şarkı söylemekti.

BİR TANE DAHA YOK
Bütün kadınların kendilerine bakmaları gerekiyor. Ama spor yapmayan, beslenmesine dikkat etmeyen, vizyonu olmayan birinin estetik yaptırmasını doğru bulmuyorum. Toplumun önünde bir simge olduğunuz zaman, yaptığınız her şeyle lider durumunda oluyorsunuz. Bazı insanları olduğu gibi kabul etmek lazım. Çünkü bizlerden birer tane daha yok! n 'Süperstar'lığı artık bir kenara bıraktım. Daha rahat giyiniyorum, benimle örtüşen kıyafetler seçiyorum. Günlük hayatımda hiç makyaj yapmıyorum, ünlü biri gibi yaşamıyorum. Normal bir vatandaş gibi vasatın altında yaşamaya çalışıyorum. Bunun ayrımını yapmak mecburiyetindeyim. Yoksa omuzlarımdaki bu yükle yaşamam çok zor olur... Orta yaşlı bir adam geliyor, "Ajda Hanım, biz sizin şarkılarınızla büyüdük" diyor. "Biz sizin şarkılarınızı dinleyerek bugüne geldik" demek başka, "Biz sizin şarkılarınızla büyüdük" demek başka. Bu bir kadına söylenmemesi gereken bir şey bence. Bembeyaz saçlı koskoca bir adam, "Biz sizin şarkılarınızla büyüdük" diyor. Hadi oradan!

ARTIK YORUCU GELİYOR!
Fiziğim nasılsa, sesim de öyle olmalı. Saçımın teline kadar hepsi birbirini tamamlamalı. Birgün bu sahayı terk edersem, elimi hiçbir şeye sürmem. Çünkü sürekli mükemmelliyetçi olma duygusundan nefret ettim. Anormal yorucu geliyor artık. Bir de ben ev kadını olsam en iyisi olurum, en iyi çocuk bakan, kocasına en iyi davranan kadın olurdum. Her şeyin en iyisini yapan olmak... Hep 'en'ler var hayatımda... Anneci olduğumuz için babamı hayatımızdan uzak tuttuk hep. Ölümüne yakın babamla yakınlık kurabildim ancak. Baba kavramını, onu kaybettiğim 24 yaşından sonra anladım. İnsanın 'keşke'leriyle başetmesi çok güç, sonradan çok pişman oluyor çünkü... Çok kırılgan biriyim. İçimdeki haylaz kızı yeni yeni ortaya çıkarmaya başladım. Geç de olsa bana can veriyor, beni motive ediyor bu durum. n Gurme mertebesini aşmış vaziyetteyim. Benimkine artık 'hedonist' veya 'fütürist' diyorlar. Hangi yiyecek kaliteli, hangisi değil anlamak benim için çok kolay. Yemek için yemiyorum, tıkınmak gibi geliyor bana. Amacım karnımı doyurmak değil, az yemek, kaliteli yemek ve keyif almak önemli.

ZEKİ MÜREN BENİ HATIRLADI
Ben altı yaşındayken, annemle babam beni İnönü Stadı'nın arkasındaki lunaparkın bulunduğu yere götürmüştü. O zaman orası Taşlık Gazinosu'ydu yanılmıyorsam. Pırıl pırıl kıyafetler içinde Zeki Müren, Türk Sanat Müziği söylüyordu. Büyülenmiş gibi izledim. Program bitince deli gibi ağlamaya, çırpınmaya başladım. Sümüklerim akıyor, gözyaşlarım dinmiyor... Derken babamdan bir de tokat yedim. Sonra Zeki Müren'e bunu anlattım, bana "O kız sen miydin?" demez mi? Hafızası çok güçlü biriydi.

'BABA ORHAN'DIM, 'ORHAN BABA' OLDUM
Bana eskiden 'Baba Orhan' derlerdi, şimdi 'Orhan Baba' diyorlar. Doğuştan gelen doğal bir kazanım vardır tabii, sanatçının bu doğal kazanımını yetenek olarak görürüz. Zaten buna sahip değilse, sanatçı olması mümkün değil. Siyasete girmem yönünde birçok teklif gelmiştir. Ben sanat alanında daha verimli olacağımı düşündüğüm için teşekkür etmişimdir ve bu konumu seçmişimdir. Benim konum bu, altı yaşından beri müzikle uğraşıyorum.

OKUL AÇACAĞIM
Önümüzdeki yıllarda Gencebay Müzik Akademisi adıyla bir okul kurmak istiyorum. Burada yapmak istediğim; bilineni anlatıp, üzerine Türk Müziği'nin analizini ilave etmek. Çok zor bir şey bu. İyi bir analiz yapabilirsek, kendi müziğimiz ve kendi seslerimizle yeni bir harmoni yaratabiliriz. n Ben yeni bir şey yapıyordum. Özü bize ait olan yapıları değişik bir biçimde sunuyordum. Gayem Türk Müziği'ni geliştirmekti. Türk Müziği'nin yeni çalışmalara ihtiyacı vardı, hâlâ var. O yıllarda en büyük gücümüz halkın göstermiş olduğu ilgiydi. Beni yasaklayan resmi görüşler vardı, yine de bunların peşine takılmadım. Hep yapmak istediğim işin peşine takıldım. Sazımı iyi çaldığım zaman bana 'virtüöz' diyorlar ama her zaman o sıfatı hak etmiyorum. İyi çalıştığım zaman, yani günde 10 saat, 14 saat çalışabildiğim zaman bu sıfatı hak ediyorum. Yeni bir eser yaptım, sonbaharda çıkacak olan albümüme yetiştireceğiz. İki senedir bir melodiye takıldım ve bitiremedim. 'Diriliş' adında yedi dakikalık enstrümantal bir eser.

GÜVENCE YOK
Sanatı korumak için, sanatçıyı korumak lazım. Sanatçıyı korumak için, sanatçının ürettiğini korumak lazım. Bu üretimi korumak ancak 'telif' ile olur. Sanatçının güvencesi yok, SSK'sı yok, emekliliği yok. Bazı sanatçılarımızın sürünerek öldüğünü de gördük, intihar ettiğini de... Sanatçılar yardımsever insanlardır. Her kampanyada onları görürsünüz. Şimdi sanatçılarımızın yardıma ihtiyacı var. Ben 'Orhan Baba' olarak yapabileceğim ne varsa yapmak istiyorum, herkesin de desteğini bekliyorum. SABAH