Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Aydınpost'a abone olun

Aydınpost'a Google News'te abone olun

Her neslin kendine özgü güzellik ve moda anlayışı vardır. Bugün bizler eski zamanlardaki moda trendlerini okuyunca çok şaşırıyoruz ve bazen de saçma buluyoruz fakat belki de gelecek nesiller de günümüzün trendlerini saçma bulacak. Ancak, tüm bu trendlerin ortak bir özelliği var: görünüşümüzü güzelleştirmek. Bunu yapmak da çoğu zaman fedakarlık gerektiriyor. Sizler için güzelliğin sadece bizim neslimizde değil, her nesilde fedakarlık gerektirdiğini kanıtlayan gerçekleri listeledik.



Fırfır yakalar on altıncı ve on yedinci yüzyıllarda çok revaçtaydı. Neredeyse tüm soylular, kadınlar ve hatta çocuklar fırfır yaka giyerdi. Bir efsane der ki: bu yaka, boynundaki kusurları gizlemek isteyen İspanyol bir kadın sayesinde bulunmuş. Fırfır yakaların popüleritesi 1560’larda İngiltere’de nişasta üretimi mümkün olduğunda arttı çünkü bu yakalarda nişasta ana malzemelerden biriydi. Bu durum bir çok tartışamaya neden oldu: Sokakta insanlar aç gezerken nişastayı bunun için kullanmak etik miydi gerçekten? Ancak, insanlar bu yakaları takmaya devam ettiler ve bu tür yaka takmak sosyal konumun ve zenginliğin bir göstergesi haline geldi.



On dördüncü ve on beşinci yüzyıllarda, Avrupalı moda tutkunları, parmak kısmı çok uzun olan bu ayakkabıları moda trendlerinin zirvesi olarak görüyorlardı. Ancak, rahipler onlarla aynı fikirde değillerdi. Kilise bu tür ayakkabıların anlamsız şekillerinden dolayı günahkar olduğu kanaatindeydi. Ayakkabıların uç kısmı şeklini koruması için yosun ve at kılı ile dolduruluyordu. Kısa bir süre sonra bu trend şövalyelere kadar ulaştı. On dördüncü ve on beşinci yüzyıllarda şövalyelerin askeri üniformaları sabaton adı verilen uzun uçlu ayakkabıları içeriyordu.