Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Aydınpost'a abone olun

Aydınpost'a Google News'te abone olun

Benim gibi bir engelli gezginseniz, gideceğiniz festivalleri, gezilere giderken kullanacağınız ulaşım aracını önceden bilmek ya da araştırmak zorundasınız. Çünkü kimsenin fark etmediği fiziki koşullar sizin gezinizi vezir de edebilir, rezil de. Uzun zamandır gitmek, deneyimlemek istediğim bağbozumu festivalleri de bunlardan biri. Araştırmalarımı yaparken ulaşım aracının traktör olduğunu öğrendiğimde aklıma ilk gelen o traktör kasasına nasıl binebileceğimdi. Onca araştırmama rağmen kimseden bilgi alamadım. Ben de bir gün önce bizzat Bozcaada’ya gidip araştırmamı yaptım. Yerinde gördüm. Gözlerimle traktör kasasını ve arkasındaki basamağı görünce rahatladım. Festival biletimi alırken de bağbozumuna götürecek araca binerken yardım alabileceğim birilerinin de olduğunu öğrenmem içimi biraz daha ferahlattı.

Çanakkale’den Bozcaada’ya ulaşımımı, pandemiden dolayı haftanın belirli günlerinde Çanakkale İskelesi’nden hareketle gün içinde bir kere hizmet veren deniz otobüsüyle yaptım.

Deniz otobüsü ücretsiz

Bu arada deniz otobüsüyle ulaşım engellilere ücretsiz. Bu haktan yararlanabilmeniz için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan alınmış engelli kartınızın olması gerekiyor. Yaklaşık 1 saat süren yolculuktan sonra Bozcaada’ya ulaştım. Adaya ulaşır ulaşmaz dönüş biletinizi almanızı tavsiye ederim. Biletler gidiş dönüş olarak satılmıyor ve bulamama ihtimaliniz olabilir.

Dönüş yolunu da halledince ada girişinde kooperatif standına, bağbozumu festivali biletlerinin satıldığı alana yöneldim. 80 liraya biletimi aldım. Biletinizle beraber topladığınız üzümleri koyabileceğiniz bir de sepet veriliyor. Sepet, topladığınız üzümlerle birlikte sizin oluyor.



İşte, vakit o vakit. Çanakkale’ye bağlı dünya güzeli bu adada deneyimlenecek birçok etkinlik var. Örneğin; serin denizi, bozulmamış doğası, nefis minik koyları ve güneşin batışının güzelliği... Polente Tepesi, güneşin batışını beraber seyrettiği kişiye âşık edebilecek kadar sihirli bir yer. Ama başlı başına bir olay olan bağbozumunu deneyimlemeden Bozcaada’yı yaşadım demek biraz eksik kalır.

Ruhunuzu coşturan müzik eşliğinde, mor, mavi, kırmızı kapıları olan beyaz Rum evlerinin arasından, sokaktan geçenlerin de müziğe eşlik ettiği harika bir etkinlik. İyot ve deniz kokan ada meydanını arkanıza aldığınızda, çoktan bağ bahçe yoluna girmiş oluyorsunuz. Yaklaşık yarım saat süren bu yolculuk bütün bir yılın yorgunluğunu ve en çok da endişe ettiğim ulaşım stresimi üzerimden atmama yardımcı oldu. Bu etkinlik, şehir stresinden bir-iki gün bile olsa uzaklaşmak isteyenlere de ilaç gibi gelecek, kesin.

Üzüm, sofraya gelene kadar binbir zorlukla mücadele ediyor. Bazen bakıyorsunuz don olmuş, bir bakıyorsunuz dolu yağmış. Asmaların aralarına gizlenmiş üzüm salkımlarını gördüğümde üreticilerin tüm emeğini iliklerime kadar hissettim. Bağ yolunda yürürken içime çektiğim baş döndürücü toprak kokusu bu emeğin en güzel ispatı oldu benim için.

Omzumda, içini adanın en meşhuru çavuş ve cabernet sauvignon üzümüyle doldurduğum sepetimle geldiğim yoldan yine güle oynaya geri döndüm...

“Engelli gezginseniz, gideceğiniz festivalleri, kullanacağınız ulaşım aracını önceden bilmek ya da araştırmak zorundasınız. Çünkü kimsenin fark etmediği fiziki koşullar sizin gezinizi vezir de edebilir, rezil de... Bozcaada’ya bir gün önceden gidip araçları görmek zorunda kaldım.”