Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Aydınpost'a abone olun

Aydınpost'a Google News'te abone olun

Göç sosyolojisi üzerine önemli çalışmalara imza atan Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, Türkiye’nin son 200 yıldır Kafkaslar’dan Kırım’a, Balkanlar’dan Ortadoğu’ya kadar her bölgeden göç aldığını vurguladı. Bu göçlerin büyük çoğunun hem Türk etnik grubundan, hem de kültür olarak Türk kabul edilenlerin yaptığı göçler olduğunu kaydeden Adıgüzel, “Türklüğe yakın olmaktan kasıt Müslüman olmaktır. Boşnaklar, Arnavutlar, Makedonlar, Çerkesler, Kırımlılar gibi etnik olarak Türk olup olmaması önemli değil, Müslüman oldukları için Osmanlı zamanında, daha sonra da Cumhuriyet döneminde Türkiye’ye kabul edildiler. Osmanlı’dan alınan göç mirası Cumhuriyet’le beraber devam etti” dedi.

Geçmişten gelen bir göç kültürü olduğunu anlatan Adıgüzel, “Cumhuriyet kurulduğunda ilk nüfus sayımı 1927’de yapılıyor ve 13,5 milyon nüfusun yarısı Misak-ı Milli sınırları dışından gelenlerden oluşuyor” diye konuştu. Prof. Adıgüzel, şunları kaydetti: “Göçlerle oluşmuş bir ülkeyiz. Cumhuriyet’in ilanından sonra 2 milyona yakın insan Türkiye’ye göç etmek durumunda kaldı. 1990’lı yıllardan sonra durum değişti. Afganistan’ın Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmesi, hemen sonrasında İran-Irak savaşı ve Körfez savaşı yaşandı. Tüm bunlar Türkiye’nin çevresinde oldu. Savaş, çatışma ve istikrarsızlık insanları bir arayışa itiyor. Bazen ölümden kaçmak için, bazen de ekonomik sebeplerle bir yer arıyorlar. En güvenli olarak da Türkiye’yi seçtiler.”

Göçmenliğin dünyanın gerçeği olduğunu, dünyanın en güçlü ülkelerinin de göç alan ülkeler olduğunu söyleyen Adıgüzel, “Türkiye güçlenmek istiyorsa bu insan gücünü sonuna kadar en iyi şekilde yönetmesi gerekiyor. Göç yönetilebilirse ülkeye güç katar. Görülmeyen bir potansiyel var ve bu zaten kullanılıyor. Ancak ortada bunun farkında olmayan, sadece siyasi söylemler ve iktidarı zor durumda bırakmak adına ‘Suriyeliler gitsin, Afganlar gelmesin’ gibi basit argümanlarla muhalefet yapmak isteyenlerin ekonomide bir karşılığı yok. Sanayi, tarım ve hayvancılık gibi sektörlere bakarsanız, kimsenin yapmak istemediği emek yoğun işlerde göçmenlerin çalışıp ekonomiye büyük katkı sağladıklarını görürsünüz” şeklinde konuştu.

Toplumsal bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç olduğunu belirten Prof. Adıgüzel, şöyle konuştu: “Suriye rejiminin savaş suçu işlediğini anlamak için daha kaç milyon insanın ölmesi gerek? ‘Suriye’ye dönsünler’ gibi bir söylemin ne uluslararası hukukta, ne de ahlakta yeri var. Ancak gönüllü geri dönüş olabilir veya üçüncü bir ülkeye gidebilirler. Dünyada ve Türkiye’de de en ucuz politika ırkçılık politikasıdır. Zor olan göçmenlerin yanında olmak, onların haklarını savunmaktır.”

Yeni Şafak