Kayseri'deki “rüşvet iddialarıyla” ilgili düzenledi basın toplantısında Kayseri Başsavcılığı ile İçişleri Bakanlığı arasındaki yazışmalara ilişkin belgeleri dağıttı.

Atalay"ın hukuki sürecin işletildiği yönündeki görüşüne dayanak olarak gösterilen belgelerdeki bilgiler ise yeni soru işaretlerine neden oldu. Kronolojik olarak yapılan yazışmalar ve bu yazışmaların ortaya çıkardığı "karanlık noktalar" şöyle:

* 2 AY GEÇ BAŞLADI: Belediye"de çalışan Hacı Ali Hamurcu, 17 Temmuz 2007"de Kayseri Emniyeti"nde verdiği ifadede Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ve diğer yöneticilerle ilgili çok ağır rüşvet iddialarında bulundu. Kayseri Başsavcılığı, Hamurcu"nun ifadeleri üzerine hemen soruşturma açmak yerine Belediye Başkanı Özhaseki ve diğer şüpheliler hakkında “görevi kötüye kullanma” suçundan soruşturma izni verilmesi için 31 Temmuz 2007"de Bakanlığı"na başvurdu. Oysa Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu"nun 17. maddesine göre rüşvet suçunda savcılığın doğrudan soruşturma yapması gerekiyor. Nitekim Bakanlık"tan Başsavcılığa 3 Eylül 2007"de gönderilen yazıda Özhaseki ve diğer belediye çalışanları hakkındaki iddiaların tamamının rüşvet suçunu oluşturduğu, bu yüzden kanuna göre, savcılığın doğrudan soruşturma yürütmesi gerektiği hatırlatıldı ve evrak iade edildi.

* SAVCILIĞIN GEREKÇESİ: Kayseri Başsavcı Vekili İsmail Dalan, Bakanlığa 19 Eylül 2007"de gönderdiği yanıtta Bakanlığın ısrarı üzerine Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ve diğer şüpheliler hakkında rüşvet suçundan soruşturma başlatıldığı bildirildi. Dalan, bu yazısında şüpheliler hakkında neden doğrudan soruşturma açmadığını da “rüşvet suçunun işlendiği yönünde hiçbir somut delil içermeyen soyut iddialarla ilgili olarak savcılığın doğrudan soruşturma açmasının kamu görevlileri hakkında telafisi zor mağduriyete neden olacağı” gerekçesiyle açıklama ihtiyacı hissetti. Soruşturma 2 aylık gecikmeyle başladı.

* İTİRAZ HAKKINI KULLANMADI: Başsavcı Vekili Dalan, yine de “iddiaya konu eylemlerin niteliği karşısında ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolması muhtemel delil olmadığı”nı ileri sürerek İçişleri Bakanlığı"ndan Hamurcu"nun Emniyet ifadesi doğrultusunda bir idari ön inceleme yapılmasında ısrarcı oldu. Bakanlık, 4 Ekim 2007"de Kayseri Valiliği"ne bir yazı göndererek savcılığın ön inceleme ısrarı doğrultusunda, Valiliğin “şikayet konularının tamamını kapsayacak şekilde” bir ön araştırma yapmasını ve “Vali görüşü” niteliğinde bir rapor hazırlayarak göndermesini istedi. Bakanlık 13 Aralık 2007"de de Valiliğin yaptığı ön araştırma doğrultusunda şüpheliler hakkındaki iddialarla ilgili olarak “işleme konulmama” kararı verildiğini Kayseri Valiliği"ne bildirdi. Kayseri Valiliği, 2 Ocak 2008"de işleme konulmama kararını Kayseri Başsavcılığı"na bildirdi. Başsavcı Vekili Dalan da 1 Şubat 2008"de Bakanlığın işleme konulmama kararını incelediklerini, usul ve yasaya aykırı uygun gördükleri için itiraz haklarını kullanmayacaklarını Kayseri Valiliği"ne bildirdi.

* DİNLEME YOK: Başsavcılık, rüşvet suçundan yürüttüğü soruşturmada 12 Mart 2008"de “takipsizlik” kararı verdi. Takipsizlik kararına göre, iddiaların sahibi olan Hamurcu savcılık tarafından dinlenilmiş ve iddialarını tekrar etmişti. Ancak savcılık Hamurcu"nun ilk ifadesi ile ikinci ifadesi arasında "çelişkiler" olduğunu, rüşvet olaylarına ilişkin yer, zaman ve miktarların ilk ifadesiyle örtüşmediğini savunuyordu. Hamurcu, bu ikinci ifadesinden sonra bir kez daha ifade vermek için savcılığa başvurmuş ve bu defa iddialarını geri alarak Kayseri Belediyesi"nde UKOME Müdürü Süleyman Temeltaş"ın telkinleriyle rüşvet iddiasını dile getirdiğini söylemişti. Savcılık, iddialarla ilgili olarak belediyede görevli şüphelilerin “tamamına yakınının” ifadesini aldığını belirtirken rüşvet verdiği iddia edilen akaryakıt istasyonu sahiplerinin de iddiaları yalanladığına dikkat çekiyordu.

Savcılık, soruşturmayla ilgili olarak sadece ifade almakla yetinirken CMK"da rüşvet suçunda iletişimin izlenmesi, telefon dinleme ve teknik takip yapılabileceğine ilişkin hükümleri ise kullanmadı. Takipsizlik kararında birçok soruşturmada ortada hiçbir delil yokken kullanılan dinleme yoluna neden gidilmediğine dair bir açıklama da yer almadı. Başsavcılık, 13 Mart 2008"de takipsizlik kararı verildiğini İçişleri Bakanlığı"na bildirdi. (Vatan)