Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ABD dönüşü gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.


Türkiye"den haberleri aldınız mı, Başbakan Erdoğan, yüzde 42 “hayır” diyenler de demokrasi özlemi, Türkiye sevdası içindeler, dedi. Referandum sonrası hava yumuşuyor.

Böyle olması lazım. Siyaset bütün enerjisini karşılıklı mücadeleye değil, ülke için de harcamalı. Buna ihtiyaç var. Kutuplaşma seçimlerde oluyor ama seçimden sonra geçmesi lazım. Ben geçeceğine de inanıyordum. Hiçbir zaman onarılması zor bir yara gibi görmedim. Geçmişte de neler neler yaşandı. Herkes memleketin temel meselelerine çözüm ve katılımı sağlayacak şekilde yaklaşırsa sorunlar daha kolay aşılır. Ülkenin geleceğine olan inancım, güvenim tam.

ABD"ye giderken, TBMM"nin temsil niteliğine dikkat çekerek, Kürt sorunu başta çözümlerin bu Meclis"te bulunmasını savunmuştunuz. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu anayasa değişikliğini hemen yapalım, diyor. Seçim sonrasına kalmasın istiyor.

Kılıçdaroğlu"nunki olağanüstü bir tavır. Bu Meclis yapsın demek çok önemli. Siyaset dili çok önemli. Neden biz kendi parlamentomuzun değerini düşürelim ki? Parlamentoya biz saygı göstermezsek kimse göstermez.

Başbakan, yetişmez dedi.

Bu biraz da herkesin yeni anayasa yapma konusundaki iradesine, kararlılığına ve sözlerinin samimiyetine bağlı. Başbakan"ın, diğer partilerin başta ana muhalefet partisinin iradesini görürse “hayır” diyeceğini zannetmiyorum.

Başkanlık sistemi tartışmalarına ne diyorsunuz, Türkiye"de “tek parti egemenliği” mi kuruluyor, eleştiriler o yönde.


Çok önemli bir tartışma. Zaman zaman gündeme geliyor. Herkesin fikrini ortaya koyması kötü değil, iyi bir şey. Tartışılsın. Ama bu konuları bilerek tartışmak gerekir. Kulağa hoş gelen şekliyle değil. Bilen siyasetlerin, siyaset adamlarının, hukukçuların tartışması gerekir. Bilerek tartışılırsa daha faydalı olur, netice verir. Başkanlık, başkanlık sistemi, parlamenter sistemin güçlendirilmesi olur? Hepsi tartışılsın. Ne kadar çok bilerek tartışırlarsa halk doğru aydınlatılır. Bu konu Türkiye"de hükümet açısından gündemde değil. Yeni referandumdan çıktı, temel konular var, bekleyen yasal düzenlemeler var, sonra genel seçimler var.

Denetim nasıl olacak?

Çek balans sistemi demokratik düzenin unsurlarındandır. Çek balans sisteminin olmadığı demokrasi olmaz. Hep aynı partiler iktidar olacak, hep aynı kişiler seçilecek, hep aynı isimler kazanacak, hep aynı isimler cumhurbaşkanı olacak. Muhalefet gelmeyecek. O ayrı bir sorun olur o zaman. Hükümet devamlı seçim kazanıyor diye de tek parti dönemi çıkmaması lazım. Cumhurbaşkanlığı üzerinden misal vereyim. Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi"ne üye seçecek. Seçmesin diyorlar. Yeni sistem ömür boyu dönemini kaldırıyor. Daha önce emekli olana kadardı.



Siz genç de atadınız?

Ben asil bir tane atadım. CV"sine bakarsanız siz de takdir edersiniz.

Hep aynı dünya görüşünden, muhafazakâr tercihler...
Boğaziçi Üniversitesi"nin eski rektörü Ayşe Hanım"ı ben atadım. Benden daha iyi tanırsınız. Aynı tip insan koymuyorum. Temel tartışma konusu. Dolaylı görüşüm şu. Bir sene önce ABD Başkanı Obama Amerikan Yüksek Mahkemesi"ne bir hanımı atadı. Tartışma doğdu. Tartışma şuydu: “Demokratik başkan tabii ki demokrat görüşlere sahip birini atayacak. Cumhuriyetçi olan da Cumhuriyetçi fikirlere uygun birini atayacak? Önemli olan bunlar partizanlık yapacak mı, yapmayacak mı?” Aynen bu cümleleri kullandılar. Doğrusu. Önemli olan atanan kişilerin bunun farkında olması lazım. Yetkinliği olmalı. Birini bir yere koyarsınız o da yetkinliğini gösteremezse sıkıntı olur.

HSYK ataması için çalışmalara başladınız mı?

Çalışmalara başladım. Bununla ilgili kendi danışmanlarıma, genel sekretere kriterleri koydum. Bu çerçevede bakın herkesin özgeçmişine dedim. Referandumdan bir ay önce bir kişi atayabilirdim. Bana gönderildi. Anayasa referandumu olduğu için o hakkı kurula bıraktım. Yargıtay kurulunu bıraktım. Siz seçin dedim. Onu kullanabilirdim. Ben tuttum ve atamayı yapmadım. Sırf 15 gün önce kadroyu dolduruyor durumuna düşmemek için.

AKP"ye yakın isimler mi atayacaksınız?

Ben kriterlere bakarım. Önce iyi bir backround"u var mı diye bakarım. Hiç kimsenin karısını kızını araştırmayacağım. Hiçbir zaman yapmadım. Daha önce atadığım insanların da yapmadım. Çok merak eden varsa kendi araştırır.

Anayasa değişikliğinin gerekçesi vesayetçi yapılardan kurtulmak, özgürlüklerin önünü açmaktı. Son dönemde ifade özgürlüğü alanında geriye dönüş var gibi, gazeteciler üzerindeki baskılar, hapis cezaları artmaya başladı.
Bunun farkındayım. Bunları takip ediyorum. Bu çok tehlikeli bir şey. İfade özgürlüğü şiddet içermediği sürece kısıtlanmamalı diye her yerde söylüyoruz. Gelip buralarda konuşurken, hapisteki gazetecilerin sayısı azaldı derken çoğaldığını gösterirsek çok yanlış olur. Bu tip uygulamalar imajımızı hemen bozar.
Columbia Üniversitesi"ndeki konuşmamda başta YouTube olmak üzere bu konudaki zafiyetimizi itiraf ettim. Bu konularda noksanlarımız var. Yarın bir hücum başlar ki bizi çok yıpratır. Karizma çizilir dedikleri şey olur. Yazar, çizer, bilim adamı, düşünür ve gazetenin yargılanması çok yanlış olur. Hepimiz kanunlarla sınırlıyız. Ama şiddet içermediği müddetçe ifade özgürlüğü sınırlandırılmamalı. Bu konuda yasal düzenleme yapılmasını takip ediyorum.

Columbia"da medya kartelinden yakındınız, bu dönemde iktidar da kendi medyasını yaratmadı mı?
Ağır vergi cezaları medyanın bağımsızlığı konusunda ciddi kaygılara yol açıyor.
Türkiye"de çoğulculuk anlamında söyledim. Şu kadar televizyon var anlamında? Bir grup her şeyi idare ediyor, medyaya hükmediyor eleştirisiyle karşılıyorsunuz. Bunun böyle olmadığını göstermek için söyledim. Türkiye"de yüzlerce, binlerce televizyon var. Bir grup her şeyi kontrol ediyor değil anlamında söyledim.

Bekir Coşkun"un durumuna ne diyorsunuz?

Tartışmaları izleyemedim. Ayrıldığını duydum.

Uzayan tutukluluklar da cezaya dönüşüyor. Ergenekon"da tutuklu gazeteciler, rektörler iki yıla yakın zamandır cezaevindeler. Yargıda reformlardan söz edildiği bir dönemde bu bir çelişki değil mi?
Tutuklular, hükümlülerden çok hale geldi. Görüntü açısından hoş bir şey değil. Bu durum yargının süratiyle, mensuplarının çoğaltılmasıyla ilgili... DGM"leri biz kaldırdık. Askeri üyeleri çıkardık. Özel yetkili mahkemelere dönüştürdük. O zaman danışmanlarım “Bu böyle olmaz. Fazla yetkiler var diye uyardılar.” O zaman kurumlar özel mahkemelerin yetkileri için bunlar devletin ulusal güvenliği açısından gerekli dediler. Başbakan olduğum dönemde, “Biz yargıda gerçek anlamda reform yapalım” dediğimde kurumlarımızdan itirazlar ve tavsiyeler geldi. DGM"de sadece insanlar değişti, üniformalar çıktı. Özünde bir şey değişmedi. Danışmanlarım kaygılarında haklı çıktı. Savcı ve hâkimleri eleştirmek kolaya kaçmak oluyor. Savcı ve hâkim ne yapsın? Her ay uzatılsın mı uzatılmasın mı diye heyetin önüne geliyor, onlar karar veriyor. Davaların uzaması haksızlık oluyor. Tutuklu da olsa dava sürdüğü sürece, karara bağlanana kadar herkes masumdur. Kimseye sen suçlusun diyemezsin. Özel yetkili mahkemelere yeniden bakılması lazım...

Sizin görev sürenizle ilgili tartışma nasıl sonuca bağlanacak, 7 yıl mı 5 yıl mı?

Süreyle ilgili benim yapacağım bir şey yok. Kendi işime bakıyorum. Ben söyleyince kesinleşecek olsa hemen söylerim. Buna karar verecek kurum ben olmayınca, bununla ilgili görüşümü nasıl söylersem söyleyeyim tersini düşünen herkes siyasi polemik yapacak. Onun için bana bir şey düşmüyor. Cumhurbaşkanı"nın görev süresinin tartışılıyor olması hoş değil, tabii. Benim şahsımla ilgili değil, Türkiye"yle ilgili. Polemik olmasına fırsat vermemek için bir şey söylemek istemiyorum. Hukuki bilgileri de tartışmayı farklı farklı da olsa saygı ile takip ediyorum. Siyasi pozisyon icabı tartışma olursa şık olmaz.

Polemiğe siz nokta koymak istemez misiniz, 5 yılda bitirip gideyim diye tepki verdiğiniz oluyor mu?

Hayır, öyle tepkisel davranmam. Görevi niye bırakayım; ben işimin peşindeyim. Kendi kafamda bu işleri kurmaya başlarsam onunla geçiririm vaktimi. Ben tarihi sorumlulukları yapma peşindeyim.

Vatan