Türkiye ile IMF arasında görüşmeler devam ederken Ekonomiden Sorumlu eski Devlet Bakanı Kemal Derviş, Türkiye için en iyi seçeneğin esnek kredi uygulaması olduğunu söyledi. Derviş, “Ancak Türkiye, IMF"nin esnek kredi için belirlediği kriterlere uymuyor. Bu yüzden ihtiyari stand-by veya stand-by üzerinde durulacağını düşünüyorum” dedi

2001-2002 yıllarında krizi yönetmek için ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak göreve getirilen Kemal Derviş, şu anda Türkiye için en uygun IMF programı seçeneğinin “esnek kredi” olduğunu söyledi. Fortune Türkiye"nin Şubat sayısında Burcu Bulut"a konuşan Kemal Derviş, “Eldeki verilerle belki esnek kredi aracını kullanmak -kullanabilirsek eğer- en yararlısı olur diye düşünüyorum. Ama tabii bunun ne ölçüde mümkün olduğunu bilmiyorum. IMF, Türkiye"nin kriterlere pek uygun olmadığını iddia ediyor. Ama ben kriterlere çok ayrıntılı baktığımda, o kriterlerin yoruma göre değiştiğini görüyorum. Nasıl yorumlayacağınıza bağlı yani. Bence temeldeki en büyük sorun, bir ülkenin büyüme gücünü yansıtmıyor olması. Fazla statik. Başka parametreleri alıyor, borç oranı, maliye politikası gibi. Oysa ki o kriterleri çok daha dinamik bir çerçevede ele almak lazım” dedi.

Şu anda Brookings Enstitüsü"nde Başkan Yardımcısı, Küresel Ekonomi ve Kalkınma Direktörü olarak çalışan Kemal Derviş, Türkiye"nin söz konusu kriterlerle uymadığı için şu anda esnek kredi üzerinde durulmadığını tahmin ederken bu yüzden ihtiyari stand-by ya da stand-by üzerinde durulacağını düşünüyor.

IMF olursa kura dikkat!

IMF anlaşmasının uzun zamandır gündemde olmasına rağmen bir türlü anlaşma imzalanmamasının nedeni olarak Kemal Derviş, Türkiye"nin 2001"deki gibi bir dış finansman sorunu yaşamamasını gösteriyor. Derviş, “Bankacılık sektöründen kaynaklanan bir sermaye ihtiyacı sorunu da olmadı. Dolayısıyla 2001 ile kıyasladığımız zaman, IMF"ye gereksinim, çok daha azdı. O dönemde biz bir yerden 10-15 milyar dolar bulmalıydık, bulamasaydık daha büyük bir çöküş yaşayacaktık. Türkiye"de böyle bir şey yok şu anda. Rezervler fazla düşmedi, kur biraz oynadı ama olağanüstü bir durum yaşanmadı. Dolayısıyla IMF ile olan anlaşmayı daha orta vadeli bir çerçeve içinde ele almak lazım” diye konuştu.

IMF anlaşması olması durumunda büyümenin artacağının altını çizen Kemal Derviş, faizlerin yeniden yükselmesine karşı da önlem alınmış olacağını vurguladı. Derviş, anlaşma sonrasında sıcak para girişinin hızlanabileceği gerekçesiyle “kur konusunda dikkatli olmak lazım” uyarısında bulundu.

"Ne biçim bakansın" dediler

“2001 yılı için nelere "Keşke" dediniz” sorusuna ise Kemal Derviş, şu yanıtı verdi: “Kamuoyuna, kriz yönetimiyle krizden sonraki yönetim arasındaki farkları daha net anlatmalıydık. Sıcak parayı ve büyük cari açık verilmesini önleyecek bir altyapıyı, daha önce hazırlamamız gerekiyordu. Ekibimle bazen tartışıyorduk. TL ne zaman değer kazansa benim moralim bozuluyordu, "Ne biçim bakansın, sevinmen gerekirken üzülüyorsun" diye beni eleştiriyorlardı. En önemli eksiğimiz bu oldu. O dönemde bunu kesinlikle yapamazdık. Herkes zaten kurdan korkmuştu. Ama bunun kurumsal altyapısını, kanun taslağını hazırlayabilirdik.”

İşler iyi giderken kemerler sıkılmalı

GLOBAL krizi en iyi yöneten ülkeler sıralamasında Şili"nin öne çıktığını ifade eden Kemal Derviş, şu değerlendirmeyi yaptı: “Şili"nin yaptığı en önemli icraatlardan bir tanesi, ekonominin hızlı büyüdüğü günlerde maliye politikasını fazlasıyla sıkması oldu ve bu durum tasarruf yarattı. En iyi günlerde kemerini sıkan bir ülke oldu. Kriz geldiğinde Şili, güçlü bir şekilde hiçbir sorun çıkmadan maliye politikası genişlemesini yürütebildi. Bu krizin bence en önemli derslerinden bir tanesi; ortalık toz pembe iken kemerinizi sıkın, rezerv koyun, sermaye artırın, daha az kredi verin. İnsan tabiatına aykırı gibi geliyor ama bunu yapabilmek lazım.”

ABD"de krizi yönetsem daha fazla bankayı kurban verdirtirdim

ABD"DEKİ krizde neyi farklı yapardınız sorusunu Kemal Derviş, şu şekilde yanıtladı: “Birincisi çok daha fazla kurban verdirtirdim finans sektöründe. Türkiye"de yaptığımız gibi. Büyük hata yapan yönetici ve hissedarları kurtarmazdım. Affetmezdim. Bunun bedeli devletleştirmektir. Çünkü bankayı batırmak diye bir şey olamaz. Bankayı batırmak demek, mevduat sahibini batırmak demektir. Mevduatı kurtaracaksan, bilançonun öbür tarafını da kurtarmak lazım. Bunu biz Türkiye"de devletleştirerek yaptık. Fakat ABD"deki politik yapı içinde de maalesef çok zor bunu yapmak, belki de mümkün değil. Bunu da görmek lazım.”

En kötüsü bitti ama hâlâ dikkatli olunmalı

GLOBAL ekonomide 2008 yılında yaşananlara bir daha geri dönmenin kesinlikle olmayacağının altını çizen Kemal Derviş, yine de temkinli olunması gerektiğini vurguladıç Derviş, şunları söyledi: “2008 yılına dönmeyiz, kesinlikle böyle bir şey olmaz. Ama büyümeyi durduracak, krizden çıkışı yavaşlatacak sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz. Çünkü daha kriz tam olarak son bulmuş değil. "Her şey bitti, biz eski düzene dönüyoruz" dememek lazım. Bazı bankalar bugün, hâlâ büyük bir tehlike içinde. Çok büyük bankalardan bir tanesinde sorun çıksa, o bankayı şehit etmek o kadar kolay değil. Şimdi yeni bir düzene ihtiyaç var.” - vatan