Facianın tanıkları, korku dolu anları ve ülkenin yakın tarihinin en  ölümlü felaketine sebep olan yangını AA muhabirine anlattı.

Yangından üç gün sonra, kurtulduğu noktada yaşadığı dehşeti anlatan  Maria Vasiloglu, ölümle burun buruna geldiklerini söyledi.

Vasiloglu, bölgeyi bilen bir kişinin kendilerini yönlendirmesiyle  yangından kurtulduklarını belirterek, "Bizi bir kişi sahile yönlendirdi. İki bina  arasındaki dar bir yoldan sahile ulaştık. Eğer bizi yönlendirmeseydi biz de  diğerleri gibi burada can verecektik." diye konuştu.

"YANGIN ADETA BİZİ ARKAMIZDAN KOVALIYORDU"

Bölgede büyük bir panik yaşandığını ifade eden Vasiloglu, "Biz  koşuyorduk yangın adeta bizi arkamızdan kovalıyordu. Alevlerin hızla geldiğini  görüyorduk. Dumandan bir metre önümdekileri göremiyordum." dedi.

Vasiloglu, sahile ulaştıktan sonra saatlerce denizin içinde  kurtarılmayı beklediklerini dile getirerek, "İlk andan itibaren burada bir fare  gibi sıkıştığımızı anladık. Kaçacak bir yerimiz yoktu. Küçücük bir taşın üstünde  denizin içinde saatlerce kurtarılmayı bekledik. Ateş parçaları üzerimize  yağıyordu." şeklinde konuştu.

Daha sonra bölgeye gelen botlarla tahliye edildiklerini söyleyen  Vasiloglu, "Biz bir şekilde atlatacağız ama yakınlarını kaybedenler bu acıyı  ömürleri boyunca atlatamayacak. Bir arkadaşım bu yangında iki çocuğunu kaybetti.  Buraya bir daha gelmeyeceğini, buranın lanetli olduğunu düşünüyor." ifadelerini  kullandı.

Mati'de yaşayan 52 yaşındaki öğretim üyesi Angeliki Pollali, civarda  yangının başladığını öğrendiğinde duruma bakmak için dışarı çıktığını anlatarak,  "Saat 6 civarında elektrikler kesilmişti. Uzaktan dumanları gördüm. Neyse ki  komşunun oğlu yangının yaklaştığını ve uzaklaşmamız gerektiğini söyledi." diye  konuştu.

Pollali, arabasına binerek uzaklaşmaya çalıştığını belirterek, "Yolun  sonuna kadar gittim. Ama birçok araba vardı ve yol tıkanmıştı. Bu arada geçen  sadece 3 dakikada ise her yer simsiyah dumanla kaplanmıştı. Doğrudan denize  koştum." ifadelerini kullandı.

Denize girerek hayatta kaldığını, saatlerce duman soluduklarını  anlatan Pollali, "Çok korkunçtu. Denizde güvende hissettim kendimi ama tüm  alanın, her şeyin yandığını biliyorduk." dedi.

Pollali, yangının çok hızlı yayıldığını vurgulayarak, "İnsanlar  yangının geldiğinin farkına bile varamadılar. Ben sahile yakın yaşadığım için  şanslıydım. Eğer 5 dakika daha oyalansaydım, evimde mahsur kalırdım. Belki de  kurtulamazdım." şeklinde konuştu.

Pollali, aradan saatler geçtikten sonra ancak gece yarısına doğru bir  tekneyle bölgeden tahliye edildiklerini kaydetti.

Faciada can kayıplarının önlenebilme ihtimaline ilişkin bir soruya ise  Pollali şu cevabı verdi:

"Yangın bence engellenemezdi. Bize tek yardım edecek şey belki uçaklar  olurdu. Ama onlar da başka bir yangını söndürüyorlardı. Yangın çok düzensiz bir  şekilde yayılıyordu. Rüzgar sanki hortum gibiydi. Düz bir şekilde esmiyordu.  İtfaiyeciler buraya girebilse kendileri de yanarlardı."

"ASIL SORUMLU YEREL YÖNETİCİLER"

Yangından sağ kurtulmayı başaran bölge sakini Haris Konstandinidis de  facianın sebebinin kaçak yapılaşma ve buna göz yuman yerel yöneticiler olduğunu  iddia etti.

Konstandinidis, 80 ve 90'lı yıllarda gecekondulaşmanın bölgede  yayıldığını savunarak, "Asıl sorumlular burayı parselleyen 20-30 kişilik bir  grup. Bölgeyi pasta gibi paylaştılar. Yerel yönetim de buna göz yumdu. Bu insanların doğaya saygısı yok. Doğa da öcünü böyle alıyor." değerlendirmesinde  bulundu.

Burada inşa edilen evleri "ölüm tuzağı" olarak nitelendiren  Konstandinidis, "Yurt dışında böyle yerlerde kalanlar için her yıl tatbikatlar  düzenlenir. Ama burada böyle bir şey söz konusu değil. Nasıl hareket edecekler,  yangın sırasında nereye gidecekler kimse bilmiyor. Burada insanlar sadece kendi  başlarına geldikleri zaman farkına varıyorlar. İtfaiye ve polis bu işin en son  halkası. Onları değil yerel yöneticileri suçlamak gerekli." şeklinde konuştu.