Doktor Dilek Argon Türkiye"deki 200 hematologdan biri. Ancak o bu özelliğiyle değil, iki hafta önce çalıştığı Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi"nin başhekimi tarafından darbedildiği iddiasıyla gündeme geldi. Gözünün kanamasına, boynunun incinmesine ve kafasındaki şişliklere neden olduğunu söylediği saldırı olayından sonra, pek çok kez ertelediği emekliliğini isteyen Argon, “Artık ne orada çalışmak istiyorum ne de bu şartlar altında daha fazla hekimlik yapmak istiyorum“ dedi.
Özel sektörden gelen tekliflere rağmen emekli olduktan sonra çalışmayı düşünmediğini söyleyen Argon, “Bende travma yaratan bu olaydan sonra artık hasta bakabileceğimi düşünemiyorum. Benim artık çalışacak psikolojim yok, tükendim ben” diye konuştu.

"Akut stres bozukluğu" teşhisi
Olay gününü anlatırken gözyaşlarını tutamayan ve saldırının etkilerini hâlâ üzerinden atamadığı görülen Argon"a “akut stres bozukluğu” tanısı da kondu. 10 günlük rapor almasına yol açan saldırıyı tüm detayıyla Milliyet"e anlatan Argon, olay gününden itibaren psikiyatrik yardım aldığını, yoğun antidepresan kullandığını, gece uyku uyuyamadığını ve saldırıyı hâlâ hazmedemediğini söyledi.
21 yıllık meslek hayatında sağlık çalışanlarının hasta ve yakınlarından gördüğü şiddete tanık olduğunu söyleyen Argon, “Sanırım başhekimden şiddet gören ilk doktor benim. Belki benden önce de yaşayanlar olabilir ama gündeme gelmemiştir” diye konuştu.

"Önce azarladı"
Olay günü Başhekim Dr. Yusuf Özertürk"ün hastanenin tüm üst düzey yöneticilerinin önünde diğer hematologla birlikte kendisini çocuk gibi azarladığını iddia eden Argon, şöyle devam etti:
“O sabah onlarca kişinin önünde "gelin bakayım buraya, siz nerede kaldınız?" diyerek onurumu kıracak şekilde bağırdı. Beni mesaiye geç gelmekle itham etti. Ben de saat 08.00"de işe gelemeyeceğimi çünkü akşam saatlerine kadar çalıştığımı söyledim. Bunun üzerine çok sert bir şekilde önce "Aferin sana" dedi ve ardından "Sen gel bakim şuraya doktor hanım" diyerek beni tek başıma bir odaya girmeye zorladı.
Neden 09.00"da geldiğimi izah etmeye çalışırken yüzüme defalarca yumruk attı. Ne olduğunu anlayamadan önce gözümdeki acıyı hissettim, bağıramadım bile. Başıma defalarca vururken dirseğiyle de boynumu sıkıştırdı. "İmdat" diye bağırarak elinden kurtuldum.
O sırada kapıdan çıkmaya çalışırken diğer hematolog arkadaşım korkarak bağırdı; "Dilek abla gözün kanıyor, acile gidelim" diye. O sırada başhekim ise "Sen onu bırak ve bizimle gel" dedi hem de üç kez.
Hematolog arkadaşım "Gelemem Acil"e gitmeliyiz" demesi üzerine de "Gelmezsen senin hakkında da işlem yaparım" dedi. En çok ağırıma giden de bu oldu. Beni Acil"e götürmelerini bile engellemek istedi.”

"Bakanlığın ricasıyla çalıştım"
“Okul hayatı birinciliklerle dolu biriyim ben bunu hak etmiyordum” diyen Argon, her türlü fedakarlığa katlanarak yıllarca hastalarımın hatırı için çalıştığını, emekli olmak istediğinde Sağlık Bakanlığı yetkililerin "Hematolog az, sana ihtiyacımız var" demesi üzerine kaldığını anlattı. Argon, olaydan sonra İl Sağlık Müdürlüğü, Türk Tabipleri Birliği, İstanbul Tabip Odası ve pek çok meslektaşının kendisine sahip çıktığını da söyledi.
Argon, “Bana bugüne kadar bir ceza vermedi, bir uyarı yapmadı, neden böyle davrandı anlayabilmiş değilim. Erkek olduğu için dayak atmayı tercih etti” dedi.

1.53 boyunda artiritli bir kadınım
Başhekim"in “Beni tekmeledi” açıklamalarına ise Argon şu yanıtı verdi: “Elininin incindiğini, benim onu tekmelediğimi söylemiş. Elindeki zedelenme bana attığı yumruklardan kaynaklanıyor. Ben artirit hastası 1.53 boyunda bir kadınım. Hastalığım nedeniyle bacağımı ancak belli bir açıda yukarıya kaldırabilirken onun eline gelecek şekilde nasıl tekme atabilirim? Kendi yaptıklarını mazur göstermek için yalan söylüyor. Ben mahkemede biricik çocuğum üzerine yemin edeceğim bakalım o manevi değerleri üzerine yemin edebilecek mi?”

MİLLİYET