Ekranlarda zenginlik, sokaklarda ise sefalet ve cehalet hakim...

Dizilerde zenginlik sokaklarda sefillik

300 farklı dilin konuşulduğu, 1 milyar 200 bin nüfusuyla Çin’in ardından ikinci sırada olan Hindistan tam bir tezatlar ülkesi. Ekranlarda zenginlik, sokaklarda ise sefalet ve cehalet hakim...

TAPMADIKLARI ŞEY YOK GİBİ!
Ülkede maymun, fil, sinek, inek, asansör ve at kuyruğuna tapınan insanlar bile var. Damatlara ödenen astronomik başlık parası yüzünden kız bebekler daha doğmadan öldürülüyor.

TAKDİM

ZENGİNLİK EKRANDA, SEFALET VE CEHALET İSE DİZ BOYU...

1 milyar 200 bin nüfusuyla da Çin’in ardından 2. sırada. 400 milyon da Müslüman yaşıyor! İhlas Vakfı’nın Kurban Kesimi ve Organizasyonu münasebetiyle adımladığımız ülkede insanın nutku tutuluyor. Maymun, fil, sinek, inek, kadın göbeğinden, asansör ve at kuyruğuna kadar tapınan insancıklar mevcut. 300 farklı dil konuşuluyor, zenginlik ekrandan, sefalet, fakirlik ve cehalet ise sokakta görünüyor. Objektifim önce korkunç hikayeler yakalıyor!...

HİNDİSTAN’DA KADINLAR?DİRİ?DİRİ?YAKILIYOR
‘Cahiliye devri’ manzaraları

Hindistan Drohama (başlık parası) krizi yaşıyor. Türkiye’nin aksine damat adayı astronomik başlık istiyor. Sati adlı gelenek yüzünden kocası ölen dullar ateşte yakılıyor, başlık parası yüzünden kız çocukları daha doğmadan öldürülüyor!

Dünyanın en büyük 7. coğrafyası Hindistan, demokratik bir ülke ama, onlarca inançtan insanı potada tutmak yiğit işi. Hükümet adil olsa da zorlanıyor. Hinduların arasında ölü yiyenler de var. İnanmazsan git de gör kabilinden söylüyorum. Yanına gitmek, yürek istiyor. Açıkçası benim vaktim yoktu (!) Hiç olmazsa, prestiji kurtardık, ateşte yanan bir dulu görüntülemeyi başardık. Ganj Nehri kenarı desen değil, özel bir mekanda. Hem de ‘secret’ tarafından... Bir de ayin, ‘bir dulun sonu’ trajedisi olunca, hemen araştırmalara yöneldik. Hint kıtasında, kadın ölümlerinin çoğunun; aile içi şiddet, intihar, kaza mahiyetinde, nihayette ‘ateşte yanmak’ olduğunu belirledik. Kimi zaman da diri diri...

BAHARAT VE TÜTSÜ KOKUSU
Hindistan’a gitmeden, 19 aşı yemeniz muhtemel. Soğan da sizi kurtarmaz. Tabii, benim gibi “Ya Allah!..” deyip atlamıyorsanız. Delhi’ye adım atar atmaz, baharat ve külle kaplı hava sirkülasyonu ciğerlerinizden memleket havasını atıveriyor. Her yanı halıyla kaplanmış havalimanının çıkışında, ülkenin kesif kokusu genzi ve gözleri yakıveriyor. Mite ve tozla ilk tanışmanız başlıyor. “Ne temizlik robotu satılır?” diye hijyen formül ediyoruz. Rehberimiz Ahmet Kureyşi, öksüren Suzuki’siyle, Yeni Delhi’deki “Regalite Reat Reat” denilen tuhaf bir oteli buluyoruz... Kaç yıldızlı mı?.. Say say bitmez... Vahşi Batı gibi... 1950 bağımsızlık savaşından kalma virane. Geceyi Ekber Şah’tan kalma nevresimlerle geçiriyoruz. Kıtır kıtır kaşınırken, “Gandhi bu otelde kalmış mıdır?..”, homurdanmam, kıkırdaşmalarla sonlanıyor. Hint fakirine, dönüşmenin ilk evresini yaşıyoruz... Uhghghm.. Garhrk... Öhhö... Bilumum görünen görünmeyen, (bazıları uyuyunca ayaklanıyor) canlılarla kucaklaşıyoruz. Hintlilerin putları rahat bırakmıyor; kertenkele, sinek, böcük, fare falan filan... Sabahın ilk ışıklarında, toz, pislik ve üzerimize sinen kokuyu sona erdirmiyor. Yeni gün temiz hava arzusuyla dışarı fırlasak da, ileriki 15 günde değişiklik olmuyor. İlk muslukta, hijyen hayalimiz kahverengi, ‘vıcık vıcık’ suların etkisiyle pörsüyor. Ne de olsa, Ganj’ın yegane kaynağı lağımlar ve ölüler! Güzelim Terkosa, İzmir’in arseniğine şükür...

YOLUNU BULANA AŞK OLSUN...
‘Tuk tuk’ diye tabir edilen 3 tekerlekli motosikletler Hintlilerin rağbet ettiği vasıta, İngilizcemiz ‘İskoç’ tadında, Türk işi; ‘Fivvuüüiiiytt!’ mesajıyla, ‘tuk tuk’a atlıyoruz. Şehir turuna slalomlarla başlıyor. Sağdan soldan, tersten uçan her motorlu, motorsuza alışıyoruz. Bir nevi Stargate misali. Kimse birbirine çarpmıyor. Geriliyor, gevşiyor, geriliyor ve refleks ediniyorsunuz. ‘Şimdi çarptık..’ terennümünüz sürüp gitse de, bir şey olduğu yok. Araç trafiği normalin üstünde fazla, ‘insan arabası, at arabası, öküz arabası, rikşa, oto rikşa, otobüs, kamyon, jip, biiiiip!..’ Hepsi Hindistan şartlarına göre dizayn edilmiş. Orta kesim Türk konforu burada süper lüks. Tata, Toyota, Mitsubishi ve Suzuki el üstünde.. BMW’si ise jet konumunda! Asfaltı ağlatıyor, en çok da turistleri. Bu ülkede “korna festivali var” çalmayanı ayıplıyor. “Horn” talimatıyla, bütün sürücüler, sıtmaya tutulmuş gibi kornaya basıyor. Rikşa sürüyorsan, “Şayyyii” diye bir haykırış yükseliyor. Delhi’nin derinliklerine doğru...

YILDA 100 BİN KADIN YAKILIYOR!

Hindistan’da fakirlik ve Drohama yani ‘başlık parası’ yüzünden ev içi şiddet vakalarında çokluk görünüyor. Sakin olarak bilinen Hintlilerin aslında hiç de öyle olmadığı herhalde içgüveysi olunca anlaşılıyor. Genellikle Drahoma yüzünden çıkan anlaşmazlıklarda bazı kadınların dövülerek, bazılarının kezzap ya da gaz yağı dökülerek yakıldığı söyleniyor. Hint gazeteleri de bunu doğruluyor. Ölenler ise ‘Samshan Ghat’la yani ‘ağaçla yakma ayini’yle ölse de yakılıyor. Hindistan’da ölümle birlikte yılda yakılan insanlar milyonu bulurken, diri diri yakılan insanların 100 binlere yaklaştığı da iddia ediliyor.

AVRUPALILAR DA GÜNDEME TAŞIYOR
Avrupa ve Amerika’daki birçok dergi ve belgesellerde ‘Sati’ denilen dulların yakılması fotoğraflanıyor. Prachi Shangai adlı araştımacının yaptığı çalışmalarda, sadece 2001 yılında çeşitli türde yanma ve yangınlarla bağlantılı olarak 150 bin civarında kişinin öldüğü, ölenlerin yüzde 70’ine yakınının kadın olduğu belirtiliyor. Bunun o yılki ölümlerin yüzde 2’sini oluşturduğu da çeşitli kaynaklarda iddia ediliyor. Ölenlerin yüzde 65’inin kadın olduğu da ekleniyor. Prachi, yanmayla ilgili ölümlerin mutfak kazaları, kendini yakma ya da aile içi şiddet örtüsüyle perdelendiğini vurguluyor.

DÜNYANIN PARLAYAN EKONOMİSİ KADINLARIN SIRTINDA FAKAT...

Ucuz iş gücünün ekonomik kalkınmada en büyük silah olduğu günümüzde, Çin gibi Hindistan da bir anda dünyanın parlayan yıldızı oldu. Aman ne yıldız... Kendilerine saçını süpürge eden, analık eden kadınlara verdikleri ödül ise diri diri yakılmak!

SATANİST “SATİ TÖRESİ” YA DA
“GENÇ BİR?DULUN TRAJİK SONU”
Hindistan’daki “Sati” geleneğinde kocası ölen kadınların kendisini yakması gerektiğine inanılıyor. Dul kadınlar da diri diri yanmamak için önce intihar ediyor, sonra kendini yaktırıyor! Asıl sebep ise başka; Drohama denen erkeğe verilen başlık parasını vermek! Fotoğraflamayı başardığımız bu karelerde genç bir dul kadının, akrabalarının gözleri önünde merasimle nasıl cayır cayır yakıldığını görmek sözün bittiği yerin ta kendisini tarif etmiyor mu?

ANİMİST GERİLLALAR HALEN SAVAŞIYOR!

Ormana ve ateşe tapan Maocu Animistler, Hint hükümetinin bile gözünü korkutuyor

Delhi gezisi sırasında, yakma ayiniyle yetinmeyip, “Animistleri de haber yapalım!” deyince, rehberim, “Oooo, very dangerrr abeeyy!” deyiverdi. Bu tepkisine anlam verebiliyorum. Çünkü gelmeden önce araştırmıştım. Gerçekten çok tehlikeli. Neden mi tehlikeli? Çünkü Hindistan’da dünyanın genel olarak takip etmediği, ara sıra haber bültenlerinde hızla altyazılarda geçen “Raipur’da çatışma 20 gerilla öldürüldü” gibi anonsların geçtiği bir iç savaş vardı. Hatta Delhi’deyken, hükümet kuvvetleri ile Animistler arasında çatışma çıkmıştı. Herkesin bildiği Tamil Gerillalarından bahsetmiyorum. Bunlar ağaçlara ve ormana ve ateşe tapan Maocu Animistlerdi. Mao ideolojisiyle, doğa Şamanizmini birleştiriyorlar.

20 BİN KİŞİLİK ORDU
Hiç şakaları yok! Animistlerin neredeyse 20 bin silahlı askeri var. Bu konuda El Cezire’de bir belgesel hazırlamıştı. Gerilların önderleri sırtı dönük ve yüzü kapalı beyanat vermişti. Çok zor adamlar. Ormanlardaki köylerde yaşıyorlar. Hükümetin kendilerine karşı yaptığı baskıcı uygulamaları beğenmiyorlar. Hükümetle resmen savaş halinde olan ve kendi yerel yönetimlerini ve siyasi partilerini kuran bu adamlar, tam bir muamma...

ÖLÜMCÜL BAŞLIK PARASI ‘DROHAMA’DAN BUNALAN HİNTLİ KIZLAR İSLAM’A GEÇİYOR
Batı’nın cahiliye âdeti kürtaj, Drohama yüzünden, (erkeğe ödenen başlık parası) Hindistan’ın her yanını sarmış durumda. Devlet, kız bebeklerin ölümünü engellemek için hastanelerde bile ultrason yasağı getirse de “merdiven altı” tezgahlar, ebeler hâlâ çalışır durumda. Bu töre sebebiyle Hindistan’da binlerce kadının “işporta” tezgahlarda kürtaj yaptığı ortaya çıkıyor. Haliyle de kadın-erkek nüfusunu bozmuş durumda. Hint hükümeti ard arda çıkardığı kanunlara kız çocuklarının ve kadınların ölümünü durdurmaya çalışıyor. Hindu kızlar ise korkunç gelenekten kurtulmak için İslamiyet’i tercih edip, Müslüman erkeklerle evlenmeyi yeğliyor.

HİNDİLENCİSTAN!
5-10 dilenci peşimizde, Yarı İngilizce yarı Urduca, “Miskin baba!.. Help me!..” sözleriyle tamamlıyoruz. Üzülmemek elde değil. Konuşursak, cepler fora oluverir.. İngilizlerin 1957’den sonra bu ülkede yaptığı tahribatı, manevi ve maddi yıkımı. İç savaşı körüklemesini hatırlıyoruz. İngiliz sömürgeciliği en çok Müslümanları baltalamış. Manevi tahribatı görebiliyorsunuz.

M.Kurtbay ÖNÜR-Türkiye Gazetesi