Kandilli’nin 100’den fazla noktaya yerleştirdiği sensörlerle depremi 10 saniye önce tespit eden uyarı sistemi yıllardır çalışıyor. Ancak bu bilgi halkla değil, talep eden stratejik kurum ve kuruluşlar ile endüstriyel tesislerle paylaşılıyor. İşte haberin detayları...

Türkiye’nin deprem gerçekliğiyle birlikte Erken Uyarı Sistemi de popülerlik kazandı. Hemen herkes Google Android Deprem Uyarı Sistemi’ni konuşuyor. Milliyet Gazetesi yazarı Tunca Bengin konuyla ilgili detayları paylaştı:

Google Android Deprem Uyarı Sistemi, 3 milyardan fazla Android akıllı telefonun çoğunda bulunan ivmeölçerleri kullanarak sarsıntıyı algılıyor ve etkilenen bölgedeki Android kullanıcılarına uyarı gönderiyor.

Yani başlayan bir depremi saniyeler öncesinden haberdar ediyor. “10 saniye sonra deprem olacak” gibi! Dolayısıyla, bunun yaratacağı sonuçlar, kişi, toplum psikolojisi, acil durum davranışı, vb. yaklaşımlar da bir başka tartışma konusu.

Hem de uzunca bir süredir. Çünkü bu erken uyarı sistemi özellikle İstanbul’a yönelik yıllardır var. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE), Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı tarafından Bakanlar Kurulu kararıyla 10 Mayıs 2001 tarihinde kuruluş çalışmaları başlatıldı.

İstanbul Deprem Hızlı Müdahale ve Erken Uyarı Sistemi kapsamında 100’den fazla noktaya sensörler yerleştirildi. 2012 yılında da İstanbul Valiliği’nin katkılarıyla sistemin teknik altyapısı güncellendi.

Bu bağlamda da sistem bir deprem olduğunda anında kaydetme ve uyarma özellikleriyle devrede. Ama bu sistem halkın, insanların uyarılması anlamında değil, olan bir depremin yıkıcı dalgası gelmeden stratejik yerlerin bilgilendirilmesine dönük hizmet veriyor.

Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Ali Pınar anlatıyor:

“Deprem başladıktan sonra depremin yerini ve büyüklüğünü anında belirliyoruz. Uzaklığa bağlı olarak da neresi, ne kadar, hangi şiddette yer hareketi ile sarsılacağı hemen hesaplanabiliyor. Bu bağlamda da iki farklı tür erken uyarı söz konusu. Erken uyarı endüstriyel tesislere yönelik olabilir, bir de halka dönük olabilir..”

“Endüstriyele dönük var, çalışıyor. Tabii çalışıyor derken, her bir birim, bu fabrika veya yüksek bina gökdelen olabilir, bunların Kandilli’ye başvurması ve her biri için erken uyarı sinyalinin tanımlanması gerekir. Ne demek?

Trenin yavaşlatılarak raydan çıkmaması, yangınların önlenmesi ya da gökdelenlerde sarsıntı başlamadan önce asansörü en yakın katta durdurup o sarsıntıyı asansör içinde geçirmemenizi sağlamak veya katlar arasındaki kapıların, turnikelerin otomatik açılması gibi.

Mesela İGDAŞ’ın şu anda kullandığı erken uyarı sistemi var. Kandilli’nin desteğiyle oranın doğal gaz regülatörlerinde ivmeölçer cihazlar konuldu, bir deprem olduğunda o cihazlar belli bir eşik değerinin üstüne çıkıldığı an vanaları kapatarak gazı kesecek.”

“Endüstriyel tesisler açısından, evet. Her tesisin dayanabileceği bir yer hareketi, şiddeti var. Bir tanesi çok zayıf yer hareketine duyarlıdır, bazıları çok şiddetlisine dayanabilir. Dolayısıyla, her tesisle ilgili bir çalışma yapıp, o tesis için erken uyarı sinyalinin ne olması gerektiği konusunda bilgi üretilmesi lazım.”

Ne kadar başvuru oldu?

“İlgi çok zayıf gerçekten. Kandilli 2001 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla sistemi kurdu ama buradan erken uyarı sinyali almak isteyen tesis sayısı çok çok sınırlı. Herkesin bu işte elini taşın altına koyması lazım, tek taraflı olmuyor bu.”

Peki ya ikinci sistem? Vatandaşın erken uyarı sinyali alması veya depremin üç beş ya da 10-12 saniye öncesinden söylenmesi durumu? O da devrede mi? Prof. Pınar devam ediyor:

“Halka dönük erken uyarı sistemi Türkiye’de yok. Ama yok derken şunu kastediyorum; biz erken uyarı sinyalini üretiyoruz fakat bunu halka dağıtmak için bu işin hukuki boyutları var. O süreç Türkiye’de maalesef işlenmedi.

Dolayısıyla, birisi kalkıp halka erken uyarı sinyalini gönderemez şu anda. Örneğin, San Francisco da 15-20 yıl önce başladı erken uyarı sinyali üretme çalışmalarına ve halka dağıtmıyordu fakat son birkaç yıldır onlar halka sertifika programı uyguladılar.

Yani erken uyarı sinyali almak isteyene aldıktan sonra nasıl davranması, ne yapması gerektiği konusunda bilgilendirme yapıp, ona sertifika veriliyor. Dolayısıyla, erken uyarı sinyali aldıktan sonra her şey onun sorumluğunda.

O yüzden halka dağıtmak için bu işin hukuki boyutu var. ABD’de de yeni yeni başladı zaten. Bu işte en iyi Japonya. Deprem olur olmaz o sisteme abone olan herkesin cep telefonuna erken uyarı mesajı gider. Şu kadar süre sonra, şu kadar şiddette bir yer sarsıntısı hissedeceksiniz diye. Ama bizde hukuki boyutundan kaynaklanan nedenlerle yok. Böyle bir şey yaparsanız da hakkınızda soruşturma açılır.”