Değerli Aydınlılar,

90’lı yılları hatırlar mısınız bilmem? Biraz hatırlatalım.Bu ülkede bir Şişli belediye başkanı vardı. Gülay Atığ. Kendisi genç yaşlarda Bedrettin Dalan tarafından kurulan bir partide siyasete başlamış daha sonra Doğru Yol Partisine geçmiş ve Çatalca belediye başkanı olmuştu. Kendisine Çatalca’nın “Hanım Ağası” ve rahmetli Demirel’in ifadesi ile “Reis Hanım” denirdi. Ancak 1993'te partisinden ve Çatalca Belediye Başkanlığı'ndan istifa etti. ANAP'ta siyaset yapma kararı aldı.27 Mart 1994 Yerel seçimlerinde ANAP'tan az bir oy farkla Şişli Belediye Başkanı seçildi.

Hafızam yanıltmıyorsa dağılma dönemi bir taşıma ihalesini hep aynı firmanın almasının ve buraya başka firmaların girmemesinin sağlanması için ihale tarihinin erkene alınması ile bağlantılı olarak başladı. Burası sonun başlangıcı oldu. Hayatımda başka erkek yok diyerek 1997'de eşi Sadettin Atığ'dan boşanan Gülay Atığ, Gülay Çokay soyadını aldı.9 gün sonra işadamı Orhan Aslıtürk ile evlenip Gülay Aslıtürk olarak belediye başkanlığına devam etti. Evlenmeden önce hamile olmadığına dair bir rapor aldığı o günlerde çok konuşuldu. Evlendikten kısa bir süre sonra hamile olduğu açıklandı. Orhan Aslıtürk belediyeye iş yapan bir firmanın ortağıydı. Ancak esas meselenin Orhan Aslıtürk’ün sahibi olduğu bir arazinin imara açılıp büyük rant sağlanması olduğu söyleniyordu. Evlendikten bir hafta sonra "eşine maddi çıkar sağladığı" gerekçesiyle Gülay Aslıtürk hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Gülay Aslıtürk, "Bir kuruş bir şey bulsunlar belediyenin önünde kendimi yakarım" dedikten 38 saat sonra Şişli Belediye Başkanlığı'ndan ve ANAP'tan istifa etti bir kaç sonra da, eşi Orhan Aslıtürk'ün özel jetiyle Fransa'ya gittiler.

Gülay Aslıtürk hakkında İçişleri Bakanlığı'na araştırılmak üzere sunulan bazı iddialar şöyle: Kararları meclis üyelerine imzalattıktan sonra, kasıtlı bırakılan boşluklara üyelerin bilgisi dışında ilave yapmak,  O gün için piyasa değeri 250 milyar olan arsayı, 11 milyar bedelle ihalesiz belediyenin yan kuruluşu ŞİPA'ya devredip bir gün sonra ŞİPA’nın arsayı 13.5 milyara satması. Belediye başkanlığı döneminde sadece çiçek faturaları için 1 milyon civarı ödenmesi ve belediyeyi 16 trilyon liralık borçla devretmesi olarak sıralanabilir. İhaleye fesat karıştırmak', ‘irtikap' ve ‘ihtilasen zimmet' suçlarını işlediği gerekçesiyle Türkiye'de üç ayrı mahkemede gıyaben yargılandı ve Eylül 1998'den sonra Kırmızı Bülten'le arandı. Gülay  Aslıtürk’ün bazı davaları birleştirildi ve beraatla sonuçlandı ama kamu vicdanı rahatlamadı.

Kendisi ile yurt dışına çıkışından önce son röportajı yapan gazeteci Ruhat Mengü ‘Gülay Aslıtürk’ hakkındaki yanılgısının bir bölümünü şöyle anlatmış. “Eski Şişli Belediye Başkanı Gülay Atığ benim tüm gazetecilik hayatımın en büyük yanılgısı olarak kalmış olan isimdir. O günlerde, yeni evlendiği eşi Orhan Aslıtürk ile birlikte yurt dışına kaçmadan önce son röportajı benimle yapmış ve "çocuklarının üzerine" yemin ederek belediyede hiçbir yolsuzluğa yeltenmediğini, tam aksine son derece dürüst çalıştığını anlatmıştı. Ben de bir annenin asla yalan yere çocuklarının üstüne yemin edemeyeceğini düşünerek ona inanmıştım. Rahmetli Gülçin Telci kitabında "O Ruhat Mengü'ye yana yakıla kendisine iftira atıldığını anlatırken adamları yan odada dosyaları yok etmekle meşguldüler" diye yazmıştı. Ertesi gün Gülay Atığ ve eşi Türkiye'den kaçtılar. İfadesiz bir yüzle başımı salladım, bir daha teşekkür etmedim bile.

Beni gördüğüne sevindiğini tekrarlayarak uzaklaşırken arkasından baktım. Hesaplar yanlış çıkmıştı. Kendi ülkesine giremediği gibi, kendi vatandaşları tarafından da yolsuzlukla suçlanan, bir zamanlar sahip olduğu onca sevgiyi yitiren, çocuklarını bile yanına almadan kaçıp giden insanları hiçbir servetin mutlu etmeye yetmeyeceğini düşünememişlerdi.

Yeni bir ülke, yeni bir şato, yeni bir eş, yeni bir bebek... Hiçbir şey insana kendi güzelim vatanının ve kendi çevresinin verdiği mutluluğu veremezdi. Unuttuktan, hesaplamadıktan tek şey (ve EN ÖNEMLİ ŞEY) buydu. Onu görüp söylemek istediğim iki cümleyi söyleyebilmeyi yıllarca beklemiştim ama o anda kızamadım ona. Adalet yerini bulmuştu çünkü. Sürgünün hapisten farkı yoktu. Kızamadım, acıdım. Umarım onun hikâyesi emanete hıyanet içinde olan başkalarına da ders olur!”

İşte bir belediye başkanının kısa hikayesi böyle. Tarih tekerrürden ibarettir. Sadece bunu görecek kadar uzun yaşamayız. Bilmem katılır mısınız?

Memleketler parasızlıktan değil ahlaksızlıktan çökerler. CICERO

 

Kaynakça: http://www.gazetevatan.com/ruhat-mengi-18586-yazar-yazisi-garip-bir-tesaduf--2-/