Sağlık alanında altı yılda yapılan reformlar, kronikleşmiş sıkıntıları tamamen ortadan kaldırmasa da olumlu neticeler verdi. Hastanelerin birleştirilmesiyle devlet ve özel sağlık kuruluşlarının kapıları her vatandaşa açıldı.

Ancak, hastanelerde art arda yaşanan bebek ölümleri, sistemi yine eleştirilerin merkezine oturttu. Hedefteki isim ise Sağlık Bakanı Recep Akdağ oldu. Zaman'a konuşan Akdağ, eleştirileri haksız buluyor. Gerekçesini de 'bebek ölümlerinin azalmasına' dayandırıyor. Sağlık Bakanı, eksiklikleri gidermek için attıkları adımların ise engellenmeye çalışıldığından yakınıyor. Adres olarak da, Türk Tabipler Birliği, hemşire örgütleri, CHP ve Yüksek- öğretim Kurulu'nun geçmiş yönetimlerini gösteriyor. "Bebekler üzerinden siyaset yapılması insafsızlıktır." diyor. Türkiye'de doktor sayısının nüfusa göre yetersiz olduğunu savunan Akdağ, sağlık sistemini yoğun bakımdan çıkardıklarını söylüyor. Özel hastanelere giden vatandaşın ödeyeceği katkı payının yüzde 30'dan fazla olmaması için çalıştıklarını belirtirken, hizmetlerden halkın memnun olduğunu anlatıyor.

Bebeklerini kaybeden ailelere kayıtsız kalmayan Sağlık Bakanı, 'Hastaları için çok gözyaşı dökmüş bir insanım' derken yenidoğan zirvesini toplayarak mevcut eylem planında revizyona gideceklerini söylüyor. Akdağ, Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın başarısı konusunda oldukça iddialı. Bunu, "Hastayı yoğun bakımdan çıkardık. Tedavi sürüyor." ifadeleriyle açıklarken ülke olarak 2023 yılını hedeflediğimizi söylüyor. Özel hastanelerin vatandaştan aldığı katkı paylarına sınırlama getirileceğini de belirten Akdağ, 'parası olana sağlık' anlayışına itiraz ediyor.

Bebek ölümleri azaldı

Son tartışmayı ve sağlıkta yapılan icraatları Zaman'a anlatan Sağlık Bakanı, bebek ölümleriyle ilgili eleştirileri 'acımasız' buluyor. Gerekçesini de, 'son altı yılda bebek ölümlerindeki azalmayı gösteren verilere' dayandırıyor. Buna göre, 2003 yılında 23 bin olan yenidoğan bebek ölümleri, sonraki yıllarda düştü. İlk altı ayında 7 bin 500 ölüm gerçekleşen 2008 yılı için 15 bin rakamı tahmin ediliyor. Akdağ, 'Eskiden hiç yaşatılamıyorlardı' derken, ortaya çıkan sonucu uyguladıkları programın başarısı olarak görüyor: "Yenidoğan merkezleri sayı, kapasite, cihaz ve eğitimli uzman açılarından güçlendirildi. Nakil kuvözleri yetersizdi. 112 kırsala hizmet vermiyor, doğumlara gitmiyordu. Bunlar giderildi. Anne ölümlerinde de ciddi düşüşler sağladık."

Doktorlar fedakârca çalışıyor

Bakanlık verileri, yenidoğan yoğun bakımının yüzde 90'ının devlet hastanelerine yöneldiğini gösteriyor. Oysa, Türkiye'deki mevcut yenidoğan uzman doktorlarından sadece 26'sı bu hastanelerde. Bakanlık, 400 uzmana daha ihtiyaç duyuyor. 'Sayılarının yetersiz olduğuna; ama fedakarca çalıştıklarına' dikkat çeken Bakan Akdağ, bu doktorlara haksızlık yapılmamasını istiyor. "Şimdi, bazı meslek örgütleri doktor sayısının artırılmasına karşı çıkacak, öte taraftan da 26 meslektaşım 400 insanın yapması gereken işin altına girecek." diye yakınıyor. Yenidoğan uzmanlarının biriktiği üniversiteler, artık hasta kabulünde temkinli davranıyor. Riskli hastalar, yoğun biçimde devlete yöneliyor. Akdağ, çelişkiye dikkat çekerken, "İzmir'de iki üniversite, 11 uzmanıyla bir yılda 851 yenidoğana bakıyor. Bakanlık hastaneleri, 3 uzmanıyla 6 bin 187 bebeğe." diyor.

Türkiye'de doktor sayısı, nüfusa göre yetersiz. Her 100 bin kişiye 145 doktor, 130 hemşire düşüyor. Bakan, yılların ihmalini önleme girişimlerinin engellendiğinden yakınıyor. Öyle ki, Türk Tabipler Birliği, Türkiye'de doktor ve sağlık öğrenci sayısının fazla olduğunu yıllarca savunmuş. Hemşirelik öğrenci sayısının artırılmasını hemşire derneği engellemiş. CHP, Anayasa Mahkemesi'ne gitmiş. Geçmişte Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) tutumu da genel anlamda böyle olmuş. İnsan kaynağı yetersizliğini sağlığın öncelikli sorunu gösteren Akdağ, "Biz sayıyı artırmak için gayret ediyoruz, siz azaltacak şekilde. Sonra da karşımıza çıkıyor, 'Hemşire, doktor yok' diye bebek ölümleri üzerinden siyaset yapıyorsunuz." siteminde bulunuyor. Şu anki YÖK Başkanı'nın yaklaşımını öven Bakan Akdağ, YÖK'ten ilk kez bir talebe cevap aldıkları ve 'sağlık insan kaynaklarıyla' ilgili ortak bir rapor hazırlandıkları bilgisini veriyor. Hemşirelik ve tıp fakültesi öğrenci kontenjanlarını artırdıklarını söyleyen Bakan'a göre açıkların hepsi 15 yılda kapatılacak.

Sağlık Bakanı, kaybedilen çocuğun aileler için anlamına dikkatleri çekiyor. "Gönlümüz tek bir bebeğimizin bile hayatını kaybetmesine razı değil. Bu, bizi de yaralar. Duygularını çok iyi anlıyorum." diyor. Kendisi de çocuk doktoru olan Akdağ, anne-babaların çocukları için duyduğu ızdırabı onlarla beraber birçok kez paylaştığını anlatıyor: "Hastaları için çok gözyaşı dökmüş bir insanım aynı zamanda. Bunu da genellikle anne babalardan gizleyerek yaparız."

Sağlıkta büyük dönüşüm gerçekleşti

Sayı aynı, hizmet iki kat


Doktor ve hemşire sayısı önemli ölçüde artmadı; ama performansa dayalı ödeme sistemi sayesinde, muayene edilen vatandaş sayısı iki misline çıktı. Altyapılarımızı iyileştirdik, kuyruklar azaldı. Tam gün çalışıp muayenehanesini kapatan doktor oranı yüzde 11'den yüzde 73'e çıktı. Tam gün yasa taslağı Bakanlar Kurulu'nda.

Dar gelirli beş kuruş ödememeli

Özel hastanelere giden vatandaşın ödeyeceği katkı payının yüzde 30'dan fazla olmaması için çalışıyoruz. Dar gelirli beş kuruş ödememeli. Özel hastaneleri hedef almıyorum. Hem devletten hem de istediğin kadar vatandaştan para alırsan, 'parası olana sağlık' levhası asman gerekir.

Halk memnun, rehin yok

2003'te sağlıktan memnuniyet yüzde 36 iken, 2007'de yüzde 66'dır. Hiç kimse hastayı rehin tutamaz. Ambulans için para alamaz. Özel hastaneler, varsa servisleri yoğun bakım gerektiren durumlarda hastaya bakmak zorunda. Karşılığında vatandaştan beş kuruş istenemez. Aksi durumda, 184 numaralı hattımız aransın. Her şeye rağmen sağlık hizmetlerinde aksaklıklar gündeme geldiğinde hemen soruşturma açıyoruz. Ancak, sağlık çalışanlarına yönelik fiili saldırılar oluyor. TTB ile ortaklaşa bu şiddete karşı tedbirleri masaya yatıracağız.

İdeolojik eleştiri insafsızlıktır

Bakan Akdağ, sağlıkta alınan mesafe konusunda iddialı. Ona göre, programın meyveleri alınıyor ve yıllarca ilk üç büyük sorun arasına giren sağlık artık ilk 20'de yok. Sağlık Bakanı, "Yoğun bakıma aldığımız hastayı, yoğun bakımdan çıkardık; tedavi sürüyor. Hedef, Süper Lig. Bebek ölümlerinde olduğu gibi eksik taraflarını eleştirelim beraber. İdeolojik açıdan, sistemi suçlamak insafsızlık." yorumunda bulunuyor

Bakanlığın en büyük muhalifi tabip odaları

Toplumsal sorunlarla ilgilenmeyi kendilerine görev edinen meslek örgütleri, kendi alanlarıyla ilgili sorunları geri plana itiyor. Bu kurumlardan biri de tabip odaları. Tabip odaları da yaptıkları toplantılarda doktorların sorunlarından çok 'nükleer santrallere karşıyız', 'F tipi cezaevine hayır', 'Cumhuriyet Mitingleri' gibi konularla gündeme geliyor. Oda yöneticileri "Bu konular da bizi ilgilendiriyor." derken, hekimler, "Meslek odalarımızın sorunları çözmek yerine sürekli sokaklara çıkıp, basın toplantısı düzenlemesine karşıyız." görüşünü savunuyor.

Eski Van Bölgesi Tabip Odası Başkanı ve Türk Tabipleri Birliği Delegesi Prof. Dr. Özkan Ünal, Türk Tabipler Birliği'nin (TTB) şu ana kadar çizdiği politikayı eleştirerek şunları söylüyor: "Sanki birlik doktorlar lehine yapılacak her düzenlemeyi kendi aleyhlerine bir girişim olarak görüyor. Tam çözümü istemiyor. Maalesef hekim hakları iyileştikçe bundan Sağlık Bakanlığı faydalanacak gibi bir düşünceyle hareket ediliyor."

Hekim Hakları Derneği Başkanı Prof. Dr. Selami Albayrak da odaların öncelikle mesleki sorunlarla ilgilenmesi gerektiğini ifade ediyor. Albayrak, tabip odalarının Sağlık Bakanlığı ve sağlık müdürlükleriyle sorunları çözme yerine sürekli medyada yer almalarına tepki gösteriyor.

İstanbul Tabip Odası Genel Sekreter Hüseyin Demirdizen, bu örgütlerin ilk görevinin hekimlerin sorunlarıyla ilgilenme olduğunu kabul ediyor. Fakat toplumu ilgilendiren meselelere de kayıtsız kalamayacaklarını savunuyor. Demirdizen, "Bu meseleler hem meslektaşlarımızı hem de toplumu ilgilendiriyor. Bunlara çözüm bulursak herkes mutlu olur." diyor. Çağlar Avcı, İstanbul

Dünyada 18 milyon ilkokul öğretmenine ihtiyaç var

Dünyada 18 milyon nitelikli ilkokul öğretmen açığı olduğu belirtildi. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)'nün 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü'ne birkaç gün kala yayımladığı rapor, dünyada, yaklaşık 4 milyonu Afrika'da olmak üzere 18 milyon nitelikli öğretmen açığının olduğunu ortaya koydu. Raporda, Afrika'da evrensel ilköğretim hedefine ulaşmak için 3,8 milyon daha öğretmene ihtiyaç duyulduğu vurgulanarak, Ruanda ve Mozambik'te sınıfların 60 öğrenciye kadar çıktığına dikkat çekildi. UNESCO ayrıca, öğretmenlerin formasyon sorununa da değinerek, nitelikli öğretmenlerin yetişmesinin gerekli olduğunu bildirdi. Örgütün yayımladığı son yıllık rapor, 2000 yılında Dakar'da düzenlenen Dünya Eğitim Forumu'nda katılımcı 164 ülke tarafından 'Herkes İçin Eğitim' başlığıyla belirlenen hedefler sayesinde 1999'da 647 milyon olan ilköğretime giden çocuk sayısının 2005 yılında 688 milyona çıktığını göstermişti. Ancak raporda yine de okula gitme konusundaki eşitsizliğin, kırsal, kentsel kesimler, toplumsal şartlar ile cinsiyetler arasında sürdüğü de vurgulanmıştı.