Her ikisi de bu krize karşı acilen önlemler alınması gerektiği görüşünde... Peki önlem alınmazsa ne olur? Küçük, “Bu kriz, bizim krizimiz değil.

Ama tüm dünyanın krizi... 2001"de denizi geçtik, şimdi adeta okyanusla karşı karşıyayız.

Mutlaka kararlı ve hızlı tedbir alınması gerekiyor. Yoksa hasar çok büyür. Sadece ekonomik krizler değil, sosyal patlamalar olur” diyor. Boydak ise çok net konuşuyor:
“Biz 2001"de ne zorluklarla ayakta kalmayı başardık. Başbakanım bizi harcamayın!”

Dünyanın en büyük 20 ekonomisinin devlet başkanları dünyayı kurtarmak için toplantı yaparken, ben de “Türkiye bu krizi nasıl atlatır?” sorusuna İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Tanıl Küçük ile birlikte yanıt arıyorum. İSO demek, Türkiye sanayinin yüzde 40"ı demek tam 14 bin 250 sanayiciyi temsil ediyor. Tıpkı Türkiye genelinde olduğu gibi bu sanayi tesislerinin yüzde 96"sı KOBİ, yani küçük ve orta ölçekli sanayi tesisleri... Finansman sorunu olan, özsermayesi yetersiz, çarkları zar zor döndüren işletmeler... Buna rağmen 1994, 1998, 2000 ve 2001 krizlerini pek çoğu atlatmayı başarmış, öyle ya da böyle kriz yönetimini öğrenmişler. İSO Başkanı"nın deyimiyle "krizlere aşılanmışlar." Ama bu demek değil ki, şimdi tüm dünyayı sarsan krizin etkilerine karşı hiç ilaç gerekmiyor! Üstelik bu kez durum çok farklı... Küçük, “Bu bir mali kriz, bizim krizimiz de değil, ama tüm dünyanın krizi... Biz 2001"de denizi geçtik, şimdi adeta okyanusla karşı karşıyayız!” diyor. İSO Başkanı tam bunları söylerken kapıdan Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mustafa Boydak giriyor, hoşbeşten hemen sonra “Başkanım sen iki ay önce "Kriz kapıdan girdi, aman dikkat!" diye hükümeti uyarmıştın. Ama hâlâ tedbir alınmadı” diye destek veriyor Küçük"e...

10 milyar dolarlık kaynak gerek

Biri Türkiye"nin en sanayileşmiş kentinin, diğeri Anadolu kaplanlarının en büyüklerinin faaliyet gösterdiği Kayseri"nin sanayi odası başkanı... Her ikisi de en kısa sürede IMF ile anlaşma yapılması ve Eximbank aracılığıyla sanayicilere acilen 10 milyar dolarlık bir kaynak aktarılması gerektiğini belirtiyor. Ama bundan da önemlisi, ekonomide koordinasyonun kurulması gerektiğini vurguluyorlar. Zira bu kriz, ancak hükümet, ekonomi bakanları ve bürokratları ile sanayicilerden oluşan bir kurulun ortak kararları olmaksızın, kolay kolay atlatılacak gibi değil.

Peki bu önlemler alınmazsa ne olur? Her ikisinden birer kısa cümleyle özetleyelim, durumun aciliyetini: Küçük “Mutlaka kararlı ve hızlı tedbir alınması gerekiyor. Yoksa hasar çok büyür. Sadece ekonomik krizler değil, sosyal patlamalar olur“ diyor. Boydak ise çok net konuşuyor: “Biz 2001"de ne zorluklarla ayakta kalmayı başardık. Başbakanım bizi harcamayın!”

Derviş döneminin yarısı kadar ekonomi yönetimi olsa yeter

Şu anda reel sektörün durumu nedir?

Küçük: Birinci öncelikli şikayet kredi musluklarının kısılması veya kapanması. Krediler olmadan yola devam edemeyiz. Üretimi, istihdamı devam ettiremeyiz.

Boydak: Başkanım Ağustos ayında uyardı "Bakın kriz geliyor, vuracak. Aman dikkat!" diye.

Siz tahmin edemediniz mi krizin gelişini?

Boydak: Başkanım kadar erken tahmin edemedim.

Kayseri"de durum nedir?

Kayseri de Türkiye"den farklı bir yer değil. Kriz bu son 15 gündür daha da hissedilmeye başlandı. Tabii sanayicilerimizin tedbirleri var. Daha az süre çalışma gibi...

Başladı mı bu tür tedbirler?

Tabii... Bazı sektörlerde vardiyalar biraz daha kısaltılabiliyor.

"İşçi çıkarmak son çare!"

İstihdamda düşüş var mı?

Krizin istihdama henüz yansıdığını söyleyemem. Ama biz işçi tensikatını en son çare olarak düşünüyoruz. Gerçekten de bu süreçte daha önce yapmamız gereken işler var. Tabii mecbur kalırsak onu da yapacağız ama en son düşüneceğimiz çare bu. Şu anda vardiya azaltma, daha az çalışma süreci var. Firma 24 saat çalışıyorsa, şimdi 20 saat çalışıyor. Bu satışların zayıflamasıyla alâkalı bir durum. Yoksa firma neden düşürsün kapasitesini?

Küçük: Ya da istihdamını neden korumasın? Yetişmiş eleman çok önemli. Hükümetin burada istihdamı koruyucu tedbirleri çok acil devreye sokması lazım. Hiçbir işveren isteyerek işçi çıkartmaz. Bırakın işin manevi tarafını, mantık olarak da yapmaz. Yetişmiş insan gücüne verilen bir emek var. Onu dışarıya bırakmak hem üretimin kalitesi açısından mantıklı değil, hem de vicdani ve sosyal yönleri açısından doğru değil. Bunlar en son, istemeden başvurulan tedbirler.

Bana diyorlar ki, "Kriz reel sektöre sıçradı mı, sıçramadı mı?" Reel sektör şu anda finansman sıkıntısı çekiyor, pazar sıkıntısı çekiyor, üretimini yavaşlatıyor. Ama istihdam boyutu henüz tam devreye girmedi. Eğer kriz tam anlamıyla reel sektöre sıçrarsa, bu konuda hızlı tedbir almak çok önemli. Yoksa bu işin ekonomik faturası çok yüksek olur, sosyal boyutu da çok farklı olur.

Peki ekonomik tedbirler ne olmalı?

Boydak: Bir kere şu anda reel sektörün en büyük problemi finansmana erişim. Bu hakikaten piyasaları ciddi olarak zorluyor ve maliyetler anormal arttı. Bu şartlarda Türkiye"de üretim yapmak çok güç hale geliyor. Kaldı ki, bankacılık sektöründen daha önce yapılmış işlemler için dahi faiz artırımı gibi istekler geliyor. Bunlar için "yok" deniyor. Ama kesin var, inkar edemeyiz. Bunu çok ciddi anlamda İstanbul"da da, Kayseri"de de yaşıyoruz... Mevcut kredileri geri çağırma, faizlerini 2-3 kat artırma gibi durumlarla karış karşıyayız. Eğer tedbir almakta biraz daha gecikilirse hiç iyi olmaz.

Aylardır şunu tartışıyoruz IMF çıpası mı, başka bir çıpa mı? G-20 çıpası mı? Bir ortak irade koyamıyoruz ortaya ve üzüntü verici olan şu ekonomi yönetimiyle ekonomi bürokrasisi arasında bir koordinasyon yok. Son derece zayıf. Bürokratların Sayın Başbakanımız"la olan ilişkilerine de baktığımız zaman, bir masa etrafında rahatça karar alma mekanizmalarını çalıştıramadıklarını görüyoruz. Ben 2001 krizini çok şiddetli yaşayan bir sanayiciyim. Bir taraftan reel sektörde, bir taraftan bankacılık sektöründe o riski derinlemesine yaşadım. 57. Hükümeti çok eleştiriyoruz ama çok içtenlikle söyleyeyim, o zamanki Kemal Derviş"in ekonomi ve bürokrasi yönetimiyle, bugünkü arasında çok büyük fark var. Derviş"in Türkiye"yi daha derinlemesine problemlerden kurtardığını düşünüyorum. O dönemin siyasetçileri de, bürokrasisi de ciddi bir performans sergiledi.

"Ayaküstü kararlar alınıyor"

Şimdi de benzer bir çalışma mı bekliyorsunuz?

O dönemin yüzde 50"si olsa yeter!

Bunu sizden duymak şaşırtıcı?

Vallahi bizim kimseden korkumuz olmadığı için söyleriz...

Küçük: Konuşmanın başında "Kaç üyeniz var?" diye sordunuz. "İSO, Türk sanayinin yüzde 40"ı" dedik. Adı büyük ama yüzde 96"sı KOBİ"ler. Ve KOBİ"lerimizin de finansmana erişimi bu dönemde çok zorlaştı. Oysa KOBİ"ler üretim, ihracat ve istihdam için çok önemli. O yüzden de ısrarla diyoruz ki, kredi muslukları kısılmamalı, kapanmamalı, devam etmeli.

Boydak: Muslukların kapatılmaması için acilen bir paket gerekiyor.

Ama hâlâ krizde değiliz noktasında hükümet?

Küçük: Açık konuşalım. Ben iki ay önce "Kriz kapımızdan içeri girdi" dedim. Gerisinin boyutunu siz düşünün. Aradan iki ay geçmiş, hiçbir önlem alınmamış. Şimdi burada marifet bu krizi çözülemeyecek bir yumak haline getirmemektir. Ve artık süre çok kısıtlı. Batı"ya baktığınız zaman çok hızlı ve kararlı hareket ediyorlar.

Bir haftayı bile gecikme saymışlardı Amerika"da...

Evet. Bir haftalık gecikmenin maliyeti bile ne kadar yüksek oldu. Zaten bunu gören diğer Batı ülkeleri de çok hızlı hareket etme mecburiyeti hissettiler. Ama bizde hâlâ atılmış bir adım yok. Mevduata yüzde 100 güvence için bile Bakanlar Kurulu daha yeni yetki aldı. Halbuki çok daha önce alınması gereken bir tedbirdi bu. Bu arada netice alamayacağımız paketlerden de fazla medet ummamamız lazım. Varlık Barışı gibi...

Boydak: Başkanım ben baştan da söyledim, buradan herhangi bir şey gelmez. Türkiye, 1994"teki Türkiye değil ki! Ekonomik derinliği çok büyük bir Türkiye var karşımızda. Ve bu gibi düzenlemeler bizim Türkiye"nin vaziyetine yakışan çözümler değil. Bunlar ayaküstü alınan kararlar diye düşünüyorum. Bizim beklentimiz, daha oturaklı, üst bürokrasinin de bir araya gelip düşünerek kararlar alması... Ama ekonomide bir koordinasyon eksikliği var. Oysa hep beraber oturulur, bakanlar, bürokratlar, özel sektör temsilcileri, güzelce karar alınabilir.

Bİrbİrlerİne "BaŞkanIm" dİyorlar

Tanıl Küçük"ün İSO"daki makamında başladığımız söyleşi Mustafa Boydak"ın ziyaretiyle daha da zenginleşti. Konu konuyu açtı. İşte bu nedenle Küçük"ün söyleşinin başında dile getirdiği görüşlerini yarına bırakıyorum. Bütünlüğü bozulmasın, mesaj tam alınsın diye...

YARIN: IMF ile neden anlaşılmıyor?, Acilen alınacak tedbirler neler?
VATAN