TÜSİAD Başkanı Boyner"den Ergenekon ve Balyoz davası konusunda yorum:

Türkiye darbe ve militarist tehditlerden arındırılmalı. Aynı zamanda Türkiye, görülmekte olan bir davanın içeriğinin veya bir mahkemenin bağımsızlığının ve tarafsızlığının sorgulanmadığı bir ortama ulaşabilmelidir

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner

Türkiye uzunca bir süredir, “Balyoz davasını”, burada ortaya çıkan belgeleri, tutuklamaları ve bunun şekillerini tartışıyor. Son olarak geçen Cuma günü İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi"nin aldığı kararla aralarında halen görevde bulunan üst düzey komutanların da bulunduğu 133 kişinin tutuklanmasına karar verildi. Bu karar tartışmaları alevlendirdi.

Dün TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner"e son gelişmeler hakkında ne düşündüğünü sordum. Bunu sormamın önemli gerekçelerinden biri, derneğin yıllar önce hazırladığı demokrasi raporuna, Başkan Boyner"in hemen her toplantıda kuvvetle vurgu yapmasıydı.

Boyner “Ergenekon ve Balyoz davası ile ilgili” şunları söyledi: “Öncelikle çok net olduğumuz bir konu var: Biz TÜSİAD olarak demokratikleşme, insan hakları ve sivil siyasetle AB kriterlerine uyumu hedef almış ve yıllardır bu konuda mücadele vermiş bir kurumuz. Türkiye"nin darbe ve militarist tehditlerden arındırılmasını ve sivil-asker ilişkilerinin Kopenhag Siyasi Kriterleri düzeyine ulaştırılmasını talep ediyoruz. Türkiye, görülmekte olan bir davanın içeriğinin veya bir mahkemenin bağımsızlığının ve tarafsızlığının sorgulanmadığı bir ortama ulaşabilmelidir. Asıl önemli olan, adaletin süratle tecelli etmesi ve kamu vicdanının rahat olmasıdır.”

Boyner"in duruşu net. Fazla yoruma gerek yok.

Dekolte tartışması

Hazır O"nu bulmuşken gündemdeki bir diğer konu. Selçuk Üniversitesi İlahiyat Bölüm Başkanı Prof. Orhan Çeker"in “dekolte giyenlere cinsel saldırılar ile ilgili” konuşması. Çeker “Sorunun odağında kadın var. Sen dekolte giyersen bu tür çirkinliklerle karşılaşırsın” demişti.

Ümit Boyner bu konuya çok büyük tepki gösteriyor:

“Hayat tarzı tartışması zaman zaman gündeme gelir. Bu durum, insanların günlük hayatlarıyla yakından ilgili olduğu için doğaldır. Fakat Türkiye"de son dönemde hayat tarzı ve bağlantılı konular alışık olduğumuzun ötesinde ve alışık olmadığımız kurumların dahil olmasıyla tartışılır hale geldi. Bir öğretim üyesi, toplumda hemen herkesi şoke eden bir yorumda bulunarak, cinsel saldırılar ile kadın giyimi arasında münasebetsiz bir bağlantı kurdu, neredeyse her kesimden de tepki aldı. Bu arada Diyanet İşleri Başkanı"nın da “dekolte” kelimesinden doğan bir tartışmaya “teşhir” kelimesiyle katılması talihsiz olmuştur. Burada söz konusu olan hayat tarzları olmasaydı, belki sadece “kamuoyuna yapılan açıklamalarda kullanılan kelimelere daha fazla dikkat edilmeli” derdim. Fakat seçilen kelimeler maalesef kabul edilemez derecede cinsiyet ayrımcılığı, hatta kadınlara yönelik önyargı ve baskı içermektedir. Laik ve demokratik cumhuriyette referans, daima evrensel insan hakları ve özgürlükleri olmalıdır.”