İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti Başkanı Şeref Akçay, "Balyoz Planı" davası kapsamında yargılanan 162 sanığın tutukluluğunun ve emekli orgeneral Ergin Saygun hakkındaki yakalama emrinin kaldırılmasına ilişkin taleplerin reddine muhalif kaldı.

Dava kapsamında 162 sanık avukatınca yapılan tutukluluğun ve emekli orgeneral Ergin Saygun hakkındaki yakalama emrinin kaldırılması yönündeki talebin reddine ilişkin karara muhalif kalan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay, 14 sayfalık karşı oy yazısına "Sanıkların yargılanmaması gerektiğini kimse söyleyemez" cümlesiyle başladı.

Sanıklara atılı suçu irdeleyen ve sanıkların 5-7 Mart 2003’te 1. Ordu Komutanlığında yapılan dava konusu toplantıdan sonra iddianamede yazılı eylemlerini devam ettirecek herhangi bir faaliyette bulunduklarına dair dosyada herhangi bir delil bulunmadığını savunan Akçay, daha önce belirttiği görüşlerini tekrar ettiğini bildirdi.

Yurt dışından gelen sanık Murat Ataç’ın tutuklanması, Ergin Saygun hakkında verilen yakalama ve tutukluluk halinin devamına itiraz eden sanıkların tutuklanma kararlarının "dosyadaki delil durumu", "kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunması", "delillerin henüz toplanmamış olması", "sanıkların konumları itibariyle delillere etki yapma ihtimali", "tanıkların henüz dinlenilmemiş olması" ve "atılı suçun CMK 100. maddede belirtilen katalog suçlardan olması" gibi gerekçelerinin aynı olduğunu ifade eden Akçay, Gölcük’te ele geçirilen CD’lerin yeni delil sayılamayacağını savundu.

Söz konusu CD’ler ve bilirkişi raporlarının dışında, davayla ilgili 29 duruşma yapılmasına rağmen başka delil toplanmadığını, bu yönde ara karar verilmediğini, aksine delillerin toplanması taleplerinin tümünün reddedildiğini, mahkemenin 23 ara karar verdiğini, bu ara kararların "29 celsedir delil toplanmamıştır" eleştirisinden sonra oluşturulduğunu, bu ara kararlarda resmi makamların dışındaki belgelerin istenmesi haricinde herhangi bir delil
toplanmadığını ve 29 duruşmalık zamanda toplanması gereken delillerin toplanmadığını öne süren Akçay, hangi delillerin toplatılması gerektiği mahkeme tarafından henüz belirtilmediği için sanıkların hangi delillere etki yapacağının belli olmadığını ve tanık dinlenilmemesinin tutuklama için gerekçe olmayacağını kaydetti.

-ÇELİŞKİ OLUŞTURAN "KATALOG SUÇ" GEREKÇESİ-

Şeref Akçay, şu ifadeleri kullandı:

"Atılı suçun CMK’nın 100. maddesindeki suçlardan olması kişilerin mutlaka tutuklanması manasına gelmemektedir. Bunun en güzel örneği de yine dosyanın kendisidir. Çünkü iddianamedeki tüm sanıklar hakkında aynı maddelerden dava açılmıştır. O halde tüm sanıklar yönünden atılı suç, katalog suç olarak kabul edildiğine göre ve bir insan katalog suçtan dolayı dava açıldığı için tutuklanacaksa tüm sanıklar tutuklanması gerekirken bir kısmı tutuklanmamıştır.

Dolayısıyla tutuklanan sanıklara atılı suçun katalog suç olduğunu belirterek tutuklama gerekçesi yapmak kendi içinde çelişki oluşturmaktadır.

Ayrıca belirtilen sebeplerden dolayı adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı gerekçesinde ise hangi sanık için hangi adli kontrol sisteminin düşünüldüğü ve bunun da hangisinin yine hangi sanık nedeniyle yetersiz kalacağı izah edilmeden karar verilmiş bulunmasının da izah edilir bir yönü yoktur. Çünkü sanıklardan bir kısmı halen ordunun üst düzeyinde görev yapan kişilerdir, bir kısmı emeklidir. Bir kısmı da yurt dışında devletin görevlisi olarak halen önemli görevlerde bulunmaktadır. Her bir sanığın özel durumunu dikkate almadan ve hangi adli kontrol hükmünün hangi nedenle yetersiz kalacağını belirtmeden adli kontrol sisteminin yetersiz kalacağını söylerseniz bunu insan vicdanı kabul etmez. Açıklanan bu durum karşısında objektif olarak baktığımızda tutuklama gerekçelerinin hukuk ve dosya kapsamına uygun olmadığı açıkça görülmektedir."

Darbe yapacak kişilerin hazırladığı iddia edilen listelerde isimleri bulunan tüm kişiler hakkında soruşturma ve dava açılması gerektiğini belirten Akçay, aynı delillerle farklı kişiler arasında farklı muamele yapmanın eşitlik kuralı gereğince izahının mümkün olmadığını, listede olan bazı kişilerin savcılıkça sorgulanmadığını ve sanıkların hangi kıstasa göre çağrıldığının sorulması gerektiğini bildirdi.

-"MUHALEFET GEREKÇESİ, GEREKÇELİ KARAR YAZILMASINA ETKİ ETTİ"-

"Keza sanık Dursun Çiçek’in zaten başka bir suçtan tutuklu olup cezaevinde bulunduğu, bu dosyadan tutuklanmadığı takdirde nasıl kaçma şüphesi olacağı, nasıl delil karartacağı, nasıl tanıkları etkileyeceği anlaşılmamıştır" ifadesini kullanan Akçay, emekli olan ve yurt dışında görevli oldukları için dava konusu toplantıya katılmayan sanıklarla ilgili belgeler dosyada olmasına rağmen bunlara itibar edilmediğini, aradan çok zaman geçtikten sonra 13 Nisan’da bu sanıkların yurt dışına çıkışlarının sorulduğunu ve uzun süre bu konunun araştırılmamasını izah etmenin mümkün olmadığını öne sürdü.

Mahkeme, üye hakimlerinin ret gerekçelerine ilişkin, karara ilk defa itiraz edilmediğini, kararlar arasında dosyada değişen bir şey olmadığını, mahkeme heyetinin daha önceki kararlarının aksine bugün verdiği kararda daha gerekçeli karar yazılması ihtiyacı duyulmasının güzel bir olgu olduğunu ve bunun en azından muhalefet gerekçesinin bir etkisi olduğunun gösterdiğini belirten Akçay, mahkeme üye hakimlerinin yazdığı muhalefet şerhi beyanına karşılık belirttikleri hususlar nedeniyle şu ifadeleri kullandı:

-İHSAS-I REY İDDİASINA CEVAP-

"Dava kamuoyuna mal olmuş ve şu anda halen askeriyenin önemli görevlerinde bulunan ve tutuklanması nedeniyle de Türk Silahlı Kuvvetlerini ilgilendiren bir davadır. Bu nedenle hukukçu olarak bu tür dosyalarda ön yargısız ve objektif davranmak zorundayız. Öncelikle sanıkların bir kısmının tensipte çıkarılan yakalama gerekçelerine bakacak olursak, kaçma şüphesinden bahsedilerek yakalama kararı çıkarılmıştır. Sonra ne olmuştur? Yakalamalar kalkmış ve sanıklar duruşmalara gelmiştir. Gerekçenin doğru olmadığı ortaya çıkmıştır. Mahkeme, bu kez delillerin toplanmadığı, sanıkların delilleri karartma şüphesi olduğu belirtilerek tekrar tutuklama kararı vermiştir."

Başkan Akçay, daha önceki muhalefet şerhinde sanıkların kaçma şüphesi bulunmadığının ve suç vasfının değişme ihtimali nedeniyle tutuklama gerekçesinin yerinde olmadığının vurgulandığını belirterek, "Şimdi bunun neresi ihsas-ı reydir? Birtakım mahkememiz kararlarından örnekler gösterilmiştir ve bu dosyayla kıyaslanmıştır. Örnek gösterdiğiniz bu karardaki gerekçelerle bu dosyada olduğu gibi tek tek ele alıp o karardaki gerekçelerle uygun olmadığını söyleyebiliyor musunuz, hayır" ifadesine yer verdi.

"Örnek gösterilmesinin amacı nedir? Ayrıca bu olayın Hanefi Avcı kararıyla ilişkisi nedir? Anlamak mümkün müdür?" sorularını soran Akçay, şunları kaydetti:

"Anlamak hukuken mümkün değildir. Ancak izahı mümkündür. Kişinin tutuklanması maddi olgular ile suçun sabit olduğu anlaşıldıktan sonra hakimin takdirine bağlıdır. Takdir olayının ise subjektif değil objektif olması gerekir. Yani siz neden tutukladığınızı dosyadaki maddi delillerle birlikte vicdanların da kabul edeceği şekilde izah etmek zorundasınız. İzah edemediğiniz takdirde ’Ben böyle takdir ettim’ dediğiniz zaman bu, takdir hakkının objektif değil keyfi kullanıldığını gösterir."

Daha önceki muhalefet şerhinde sorduğu bazı sorulara cevap verilmesi gerektiğinin ifade eden Akçay, bu sorulara cevap vermeden birtakım mahkeme kararlarının içine girip eleştirisini de yapmadan sonuçlarını yazarak insanların tutukluluk halinin devamına karar verilmesinin hukuken mümkün olmadığını savundu.

-SELAM VERMEYİ KESTİLER-

Yazdığı daha önceki muhalefet şerhi nedeniyle yaşadıklarını anlatan Akçay, şunları kaydetti:

"Kamuoyuna mal olmuş bu davalar nedeniyle yazmış olduğum muhalefet şerhlerinden dolayı bulunduğumuz adliyede birtakım meslektaşlarımın selam vermeyi
dahi kesmiş oldukları gibi yukarıda belirtilen yakalama kararlarının kaldırılmasına ilişkin karardan sonra ’Sizin de dangalak bir kararınız gelecek’ diyen hakim mevcut olup yine mahkememiz üyelerinden de nezaket kurallarını aşan
tutum ve davranışlar içerisine girdikleri ve işi en son başkan ile konuşmama aşamasına getirdikleri görülmüş olup bu hususların da kamuoyunca bilinmesinde
yarar olduğu görüşündeyim."

Şeref Akçay, suç vasfının değişme ihtimali, tüm sanıkların kaçma şüphesi bulunmaması, delillerin dosyada mevcut raporlar olduğu, toplanacak esasla ilgili herhangi bir delil olmaması, sanıkların delil karartma konusunda hangi faaliyette bulunduklarının izah edilmemesi ve dinlenilecek tanıkları serbest kaldıkları dönemde etkilemeye yönelik faaliyette bulunduklarına dair herhangi bir delil veya iddia bulunmadığını bildirdi.

Akçay, karşı oy yazısında şunlara yer verdi:

"Sadece yargılamanın yapılıp sonunda verilecek karara göre sanıkların tutuklanıp tutuklanmayacağına karar verilmesi gerekirken duruşmanın başında savunması dahi alınmayan sanıkların dosya oluşuna uygun olmayan gerekçelerle tutuklanmaları ve tutukluluk halinin devamına karar verilmesi, sanıkların anayasa ve yasalarla, ayrıca AİHM sözleşmesi ile korunan, doğal ve insani hakları olan adil yargılanma haklarını ortadan kaldırdığından itirazların kabul edilmesine ve sanıkların serbest bırakılmasına karar verilmesi görüşünde olduğu için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum."

A.A.