AYDINPOST HABER SERVİSİ (ÖZEL) / Filiz ÖZDEMİR-Günün neredeyse yirmi dört saatini Atatürk Devlet Hastanesi acil servisinde geçiriyor. Fakat amacı tedavi olmak değil. Primer Hipertansiyona neden olan geni bulmak.

Çocukluğunda bile tıbba ve  genetiğe meraklı olan, şırıngalarla, neşterlerle,steteskopla oynayan   Ercüment Arabacı , 2008 Haziran ayında OKS’ye gireceği günden bir gün önce hastalığından haberdar olmuş.   Öğrendiğinde  hastalığının üçüncü evresindeymiş ve tedavi süreci başladığından kazandığı koleje de gidememiş.  Sonrası sadece ameliyatlar,  yoğun bakım ünitesinde geçen aylar, ilaçlar değil; aynı zamanda daha güçlü bir maneviyat, geleceğe dair daha kararlı planlar, genetiğe karşı daha fazla merak, projeler, sertifikala,  ödüller…

Hasta yatağında proje hazırladı

Geçtiğimiz yıl Cumhuriyet Lisesinde okurken  Tübitak Biyoloji olimpiyatlarına katılan ve kazananlar arasında yer alan Ercüment  yoğun bakımda tedavi gördüğü dönemlerde bir taraftan projeler hazırlamaya başlamış. İstanbul Üniversitesi Gençlik Bilim Programı Moleküler Biyoloji ve Genetik alanında bir ay eğitim görerek hem ulusal hem de uluslar arası alanda geçerli katılım belgesi almış. Bunun yanında İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Tübitak işbirliğiyle düzenlediği  Orta Öğretim öğrencileri arası araştırma projeleri yarışmasında İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve İnsan Genetiği Anabilim dalı öğretim görevlisi Profesör Doktor Tuğba Güner ile birlikte çalışmış. “Aydın’daki Ergenlik Döneminde Obezite” adlı projesiyle hem İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden hem de Tübitak Bilim İnsanı Daire Eğitim Başkanlığı’ndan  katılım belgesi almış. Ercüment iyi derecede ingilizce biliyor ve hazırladığı projeleri Hollanda’daki Roterdam Children Hospital ile de paylaşıyor.  Şu an ise Atatürk Devlet Hastanesi’nde Primer Hipertansiyon la ilgili başka bir proje için gece gündüz çalışıyor. Hastalığı, artık ameliyat yapılamayacak kadar ilerlediğinden sadece ilaçlarını kullanıyor.

“Son nefesime kadar insanlık  için çalışacağım”

Ercüment, Meşrutiyet Mahallesi’ndeki mütevazı evinde Köy Hizmetleri’nden emekli babası, annesi ve ablasıyla yaşıyor. Amerika’dan getirtilen ilaçlarının üç aylık maliyeti altı bin TL. Alacağı emekli ikramiyesiyle oğlunun ilaç masraflarından dolayı  biriken borçlarını ödemek için emekli olan babasının maaşından başka geliri yok. Bütün bu olumsuzluklar Ercüment’in hayata bakışını hiç de kötü etkilememiş. O, hastalığıyla çoktan barışmış ama geleceğini ona teslim etmemiş. 2013’te gireceği üniversite sınavlarında hangi okulun hangi bölümünü tercih edeceğini ve hangi dalda uzmanlaşacağını bile kesinleştirmiş. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anestezi ve Reanimasyon bölümü Algoloji alanında uzman olmak istiyor.  “Hayat namazsız ezanla, ezansız namaz arasındaki zaman kadar kısa” diyen Ercüment ölümden bahsederken ise  son derece soğukkanlı ve rahat. “ Ömrüm yettiği kadar yaşayacağım ve  son nefesime kadar insanlığa hizmet etmek için çalışacağım. Hayatın anlamı maddiyat değil maneviyat. Türkiye’nin benim gibi insanlara ihtiyacı var” diyor.  

 

a-(1).20110914120837.jpg a-(5).20110914120948.jpg

a-(3).20110914121124.jpg a-(7).jpg