DAĞLARINDAN YAĞ OVALARINDAN BAL AKAN ŞEHİR,

GÖKYÜZÜNÜN ALTINDAKİ EN GÜZEL YERYÜZÜ,

Bu sözler ezberimiz olmuştur.

Şehrimizle ilgili yapılan etkinliklerinin tamamında bu sözlerle mutlu oluruz.

Azcık öz eleştiri yapan olursa, yapana hemen kızarız.

Başlarız söylenmeye;

BEĞENMEYEN ÇEKSİN GİTSİN.

Diğer illeri görenler biraz daha gerçekçi davranır,

Onların savunması daha ilginçtir,

DENİZLİ İLE İZMİR ARASINA SIKIŞTIK,

Veya

İKİ DENİZLİLİ BİR ARAYA GELİNCE İŞLETME KURAR, İKİ AYDINLI BİR ARAYA GELİNCE KUŞADASINA GİDİP…

Ezberlerin arkasına saklanarak savunmaya geçer.

Ancak;

AYDIN'ın artık;

Konya, Kayseri, Gaziantep gibi son yıllarda modern kentleşmede atak yapan kentlerin çok çok uzağında olduğunda hem fikiriz.

Aynı gün büyük şehir olduğumuz; Denizli, Manisa, Balıkesir.. gibi illere yaklaşamadığımız da kabul gören bir gerçek.

Büyük bir köye dönüştüğümüz konusunda da ideolojik saplantısı olmayan her kesimden insan aynı düşüncede.

Çünkü; biz bu şehirde yaşıyoruz.

Trafik çilesini gün içinde her daim çekiyoruz.

Yol yok,

Park yapacak yer bulmak bir şans işi.

Kaldırımlardan tökezlemeden yürümek beceri istiyor.

Şehir artık lağım kokmaya başladı.

Bu çağda kanalizasyonu olmayan ilçelerimiz bile var.

Yeşil alan, oyun alanları, ailece vakit geçirecek yerler hayal,

Liste uzayıp gidiyor.

Anlaşamadığımız tek konu, şehrin geri kalmışlığından sadece yöneticileri sorumlu tutmak.

Şehirde yaşayanların duyarlılığı nerede.

Şehirle ilgili önemli etkinliklere bakıyorsunuz,

İlgi duyanların sayısı onları geçmiyor.

Aydın için kaygı duyan çok az.

İlimizle ilgili İLGİSİSİZ.

Şehirle ilgili isteğimiz yok.

Erzak dağıtımı, lokma, pide, fide dışında bir şey yapılmıyorsa,

Halk olarak sadece bunları istiyor, bunlarla yetiniyorsak,

Suçu kendimizde de arayalım,

Tabelalar, bilbordlar öyle diyor.

Halk isterse yapılır.