Osmanlı Devleti'nin son yüzyılında saray hayatının en önemli  unsurlarından biri olan Hereke Dokuma Fabrikası, dokumacılık sanatını yeniden  canlandırmak için 1843 yılında Sultan Abdülmecid döneminde "Hereke Fabrika-i  Hümayunu" adıyla kuruldu. 

Sarayların döşemelik ve perdelik ihtiyacını karşılamak üzere üretime  geçen fabrika, 1891 yılında halı dokumaya başladı. 

II. Abdülhamid'in himayesinde Sivas, Ladik ve Manisa'dan getirilen  ustalara önce saray tarafından verilen desen örnekleri dokutturuldu ve bu  desenler daha sonra geliştirilerek özgün Hereke üslubu ortaya çıkarıldı.

Böylece saraylar için ipekli döşemelik ve perdelik üreten Hereke  Dokuma Fabrikasına halı dokuma birimleri eklendi ve dünyaca tanınan Hereke  halıcılığının temelleri atıldı. 

Hereke Dokuma Fabrikasının en seçkin ürünleri, Osmanlı sanayisinin  vitrini niteliğindeki saray, köşk ve kasırların dekorasyonunda kullanıldığı gibi  yabancı hanedan mensuplarına verilen hediyeler yoluyla Avrupa saraylarında da  kendilerine yer buldu.  

Fabrika, kuruluşundan yarım asır sonra da dünyaca ünlü bir marka  haline gelerek, Paris, Londra, Viyana, Lyon, Brüksel ve Torino'daki uluslararası  sergilerde ödüllere layık görüldü.

"1 MİLYON DESEN PARÇASI, TEK TEK TASNİF EDİLDİ"

Sultan tarafından 19. yüzyılda yabancı hükümdarlara verilen hediyeler  arasında ilk sırayı Hereke kumaşları aldı.

Fabrikanın kuruluşunun ardından oluşturulan Hereke desenlerinin  korunması ve gelecek nesillere aktarılması için de çalışmalar yürütülüyor.

Fabrikanın kuruluşunun ardından resimhane olarak kullanılan alanda  şimdilerde desen arşivleri yapılıyor.

Çalışmalar kapsamında paftalar şeklinde bulunan 1 milyon desen  parçası, atölyeye serilerek tek tek tasnif edilip birleştirildi.

Daha sonra dijital ortama aktarımı sağlanan desenler korumaya  alınıyor. Dijital ortamdan çıktısı alınan desenler, dokuyucuya verilerek yapılan  halıya işlenmesi sağlanıp günümüze aktarılıyor.

"DESENLER, OSMANLI'NIN HOŞGÖRÜSÜNÜ YANSITIYOR"

Hereke Halı ve İpekli Dokuma Fabrikası Müdürü Emine Günaydın, AA  muhabirine yaptığı açıklamada, Hereke'nin II. Abdülhamid döneminde özgün üslubuna  kavuştuğunu söyledi.

Hereke halı desenlerinin ilk dönemlerde saray ressamları tarafından  resmedildiğini belirten Günaydın, aynı zamanda Anadolu'nun çeşitli yörelerinden  alınan motiflerin de desenlerde kullanıldığını kaydetti.

Günaydın, Hereke halı desenlerinden madalyonlu, göbekli 1/2 simetrik,  1'e 1 ve geometrik kompozisyonlar kullanıldığını dile getirerek, "Özellikle  göbekli madalyonlu dediğimiz Gördes tarzı halılardır. Bunun örneğini de Yıldız  Şale Köşkü'nün tören salonu için 120 yıl önce dokuduğu 468 metrekarelik halıda  görüyoruz. Motiflere bakıldığında Hereke halı desenlerinden yaprak ve çiçek  motifleri kullanılmıştır. Bunlar daha çok hançer yapraklar, gül, sümbül, lale ve  karanfilden oluşmaktadır." diye konuştu.

Hereke halılarında dini temaların da kullanıldığını anlatan Günaydın,  hayat ağacının sonsuzluğu ve cenneti anlattığını bildirdi.

"1 MİLYON DESEN PARÇASI TASNİF EDİLDİ"

Günaydın, halı desenlerinin döneminin yaşanmışlığının öyküsü olduğunu  belirterek, şöyle konuştu:

"O dönemde Osmanlı'nın hoşgörüsünü ve birleştirici özelliğini de  yansıtmaktadır. Bir tarafta cami, diğer tarafta kilisenin olduğu desenlerimiz ve  halılarımız mevcuttur. Fabrika olarak desen konusunda tasnif ve dijital ortama  aktarma işlemlerini yapıyoruz. Elimizde 500'ün üzerinde arşiv halı desenimiz  bulunmaktadır. 200 civarında da ipekli kumaş desenimiz var. Bunları tasnif  ediyoruz. Daha sonra dijital ortama aktararak yaşamasını, yok olmasını önlüyoruz.  Tasnif işlemi uzun süreçten geçti. 1 milyonun üzerinde pafta olarak  adlandırdığımız desenlerimiz vardı, bunlar karışık olarak elimizdeydi. Bunları  puzzle gibi sererek hangi desenin hangi parçaya ait olduğunu bulmak suretiyle  tasnif işlemi yaptık. Bu da 7-8 kez yapılan tasnif işlemiyle sonuca ulaştık.  Tasniften sonra dijital ortama aktarıyoruz."

Eldeki desenlerin el yapımı olduğunu ve fırçayla tek tek  oluşturulduğunu ifade eden Günaydın, dijital ortama aktarılan desenleri çıktı  alarak dokumacılara verdiklerini, diğerlerini ise korumaya aldıklarını bildirdi.

Günaydın, arşivlerindeki desenlerin fabrikanın kurulduğu yıllardan  kalma olduğunu dile getirerek, "Desen arşivimizdeki ürünlerin yüzde 80'ini  dijital ortama aktarmış bulunuyoruz. Bunu tamamen el boyaması olan desen ve  motiflerin deforme olmasını engellemek adına yapıyoruz. Bu bizim Osmanlı'dan  gelen ve halen de devam eden bir kültürümüz. Bunları yaşatmak, korumak ve gelecek  nesillere aktarmak adına desenlerimizi dijital ortama aktarıyoruz." dedi.